Güller gözlerimi kamaştırırken "Ben..." diye mırıldandım farkında olmadan. "Bunu daha önce yaşamış olabilir miyiz?"
Ama eski hayatımda da severdim siyah gülleri. Şey de severdi... Şey... Yurttaki oda arkadaşımın adını neden hatırlayamıyordum? Kendisini de hatırlayamıyordum. Neler oluyordu? Giderek silikleşiyordu aklımdan o yaşamla ilgili her şey. Kaldığım yurt bile bir bulutun arkasındaydı sanki.
İçimdeki panik dalgasını yanıma oturan Ryan'ın gözlerindeki parıldama bastırmıştı. Dikkatimi anında kendine çekebilmişti işte. Kalbim artık panik yüzünden değil, Ryan yüzünden hızla atıyordu. "Hatırlıyorsun!"
"Hayır." dedim gözlerimi kaçırarak. "Hatırlıyorum denemez. Sadece..."
"İlk kavgamızdan sonra da sana siyah güller almıştım." diyerek sözümü kesti. "Yani ertesi gündeydi ama bu da bir şey. Hatırlamaya başlıyorsun!"
Kollarını hızla etrafıma sardığında yüzüne bakabilmek için onu hafifçe ittirdim. "Fazla heveslenme."
Başını sallasa da yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Onu itip yemeğime dönerken "Ayrıldığımızı unutuyorsun." dedim ve tabağıma döndüm. Ama bu sefer de Matt yüzünden başlayamamıştım kahvaltıma.
"Ne hatırlaması?"
Ah, ona anlatan olmamıştı sanırım.
Tina oflayarak "Şu kahvaltımızı yapalım bir. Anlatacağım." dedi ve Matt'in belli belirsiz gülüşünün ardından "Önce her zaman miden." diye mırıltısı kaybolurken kahvaltıya başladık. Ama Tina'nın onu duyduğunu ve söylediği şeyin nedense hoşuna gittiğini görebiliyordum. Gülümsemişti belli etmeden.
Bugün ne yapacağımızı konuşarak kahvaltımızı yaptık ve sonra da dışarı çıkıp Dark'a ilerledik. Ama Tina evden beri söyleniyordu. "Yeni kıyafetlere ihtiyacım var. Alışverişe gitmeliyiz."
Bunu en az on kere söylemişti. "Tamam Tina." dedim en sonunda. "Hadi alışverişe gidelim."
Hızla ellerini çırptı ve Dark'a vardığımızda çocuklardan ayrılıp bir alışveriş merkezine ilerledik. "Alışveriş yapabileceğimiz kadar güzel şeyler olan tek kat var ama o katta da o kadar çok şey var ki!"
Bu sözleri söylediğinde her mağazası gotik tarzda olan kata gelmiştik. Burası... Gerçekten harikaydı.
Muhtemelen saatlerimizi geçirmiştik orada ve poşetleri taşımak içi iki görevli bize yardım etmek zorunda kalmıştı. Poşetleri arabaya yerleştirirken Tina iki genç adama da parlak gülümsemesini sunmuştu. "Teşekkür ederiz."
"Bizim için bir zevkti." dedi biri gülümseyerek. İtiraf etmeliydim, etkileyici derece yakışıklıydılar. Ama ne yazık ki umurumda bile değildi. Alışveriş yaparken bile aklım Ryan'daydı. Dolayısıyla şu an da farklı değildi.
"Bu iyi geldi." dedi Tina Dark'a girerken. Benimse çoktan gözlerim her zamanki masamızı bulmuştu. Tek sorunsa iki sarışın kızın Tina ve benim yerimde oturuyor oluşuydu. "Şu kızları tanıyor muyuz?" dedim masaya yaklaşırken.
"Hayır." dedi Tina umursamaz tutmaya çalıştığı sesiyle. Ama Matt'in içinde düşen kıza nasıl bakışlar attığı gözümden kaçmamıştı. Yine de masaya ulaştığımızda bakışları anında değişti. Şimdi gerçekten umursamaz görünüyordu neredeyse.
Ryan'la gözlerimiz buluştuğunda tavır yaparak bakışlarımı çektim. Evet, tavır yapmaya hakkın yoktu ama sabah bana beni sevdiğini söylerken şu an yanındaki kızın samimiyetine ses çıkarmaması midemi bulandırmıştı.
"Yarın için prova almalıyız." dedi Tina. "Konseri unutmadınız, değil mi?"
Kızlardan Ryan'ın yanında olanı hemen cırlamıştı. "İzleyebilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hangisi Benim Hayatım?
ChickLitGözlerimi yurt odamda uyanmayı bekleyerek hiç bilmediğim bir yerde açtım ve tanımadığım insanlardan oluşan hayatıma adım attım. Onlar kimdi? Bu bir şaka mıydı? Birden annem, babam, bir sevgilim ve arkadaşlarım olmuştu. Hiç tanımadığım bu insanların...