Savaş

1 1 0
                                    

Kebra ordusu bir anda yeryüzüne çıktı. Çıktıkları anda etraftaki Jhura askerlerini öldürdü. Keşifçiler ana üsse Kebra ordusunun yerini bildirdi ve savaşa hazır olan herkes Kebra ordusuna doğru yola çıktı. Komutan Mihos; Desyo, Louis ve Ryuto da dahil olmak üzere yüzlerce aceminin başına geçti. Louis ve arkadaşlarını yanına çağırarak onlara yeni ve zorlu bir görev verdi. Komutan, acemileri üçe bölerek Louis ve arkadaşlarını gruplara lider olarak yerleştirdi. Komutan da Louis, Desyo ve Ryuto'ya doğrudan emir verecekti. Üç arkadaş bu karardan şüphe etseler de onların için müthiş bir fırsattı. Komutanın ise çocuklara karşı herhangi bir şüphesi yoktu. Komutan "Ryuto ve ekibi öncü birlik olacak. Desyo ve ekibi ise menzillerini koruyup yakın savaşlara fazla girmeden destek olacak." dedi. Louis ise şaşkın bir şekilde "Peki biz ne yapacağız komutan Mihos?" diye sordu. Komutan da "Sen ve ekibin benimle gelecek." dedi. Louis sesi heyecandan titreyerek "T-tamam." dedi. Komutan Mihos ve diğer tüm Jhura ekipleri savaş alanına doğru hızlıca ilerliyordu. Savaş alanına gittiklerinde önlerinde inanılmaz kalabalık bir Kebra ordusu duruyordu. Bağrışmaların arasında "Artık bizi kendi dünyamızdan mahrum edemeyeceksiniz." daha baskın bir yer alıyordu. Desyo ve Ryuto savaşın içine doğru ilerlemeye devam ettiler. Komutan Mihos ve Louis, Kebra ordusunu inceliyordu. Louis "Komutan Mihos, en gerideki maske takan beş kişi var. Sanırım önceki savaştaki Kebra tanrısı ile alakaları var." dedi. Komutan "Katılıyorum. Bizim hedefimiz orası. Kebra tanrısı ortaya çıkmadan onları etkisiz hale getirmeliyiz. Acele edin ve beni takip edin." dedi. Louis ve ekibi komutanı takip etmeye başladı. Komutan kısa süreli bir odaklanmanın ardından üstlerinde durdukları kumları ile tüm ekibi havada süzdürmeye başladı. Bir anda havalanan ekip şaşırdı. Komutan "Sakin olun. Sizi hızlıca oraya götüreceğim." dedi. Louis, düşmanlarına yaklaştıkça kafasındaki plan da şekillendi ve kendisi yokken yerine geçeceği bir acemi süzmeye başladı. Louis yeni yeteneklerini bir savaşta denemek için sabırsızlanıyordu. Komutan, Louis'e bakarak başını salladı. Louis, komutanın tam olarak ne demek istediğini anlamasa da sanırım aşağı ineceklerini söylemişti. Bu yüzden Louis "Herkes hazır olsun. Aşağı iniyoruz." dedi. Komutanın yüzünde tebessüm oluşmuştu ve ekibi yere indirmeye başladı. Komutan "Louis, buradan sonrası sana bağlı. Ben arka taraftan saldırı yememeniz için sizi koruyacağım. Kebra tanrısı çıkmadan işini bitir. Sana güveniyorum." dedi. Ekibi yere bıraktıktan sonra görev yerine gitti. Louis maskeli askerlerin dizilişini süzdü. Sırasıyla yılan, kartal, tilki, kedi ve köpek maskeli kişiler belirli mesafe arayla arka arkaya duruyordu. Önlerinde duran yılan maskeli kişi savaş pozisyonunu aldı ve beklemeye başladı. Louis ne yapacağını bilmiyordu. Hepsi aynı anda saldırırsa yenebileceğini düşünmüyordu. Kendi kararları yüzünden acemilerin ölmesini istemiyordu o yüzden emrindeki tüm acemilere geri dönmelerini söyledi. Birkaç acemi bağırarak "Zaten senin emrindeyiz bizi neden geri gönderiyorsun." dedi. Louis "Önümde beş kişi var ancak arkamda yüzlerce kişi var. Boşa zaman kaybetmeyin ve Komutan Mihos'a yardım edin." dedi. Gözlerini kısarak "Bu da bir emirdir. Emirlerime uymalısınız." dedi ve yüzünü yılan maskeli adama döndü. Ekibi uzaklaşırken kalbinden yardım istemek geçse de artık yalnızdı. Bir kişinin ölümü yüzlerce kişiden daha önemli değildi. Bu yüzden verdiği kararın doğru olduğunu düşünerek içinde bulunduğu ana odaklandı ve savaşı için taktik düşünmeye başladı.

      Yılan maskeli asker hazır bir şekilde bekliyordu. Kebra tanrısı ortaya çıkmadan önce maskeli askerlerin arkasındaki çağırma ayinini durdurması gerekiyordu. Louis derin bir nefes aldı ve yavaş yavaş yılan maskeli askere doğru yürümeye başladı. Kılıcı yere bakarak yürüyordu. Bir anda kılıcını doğrulttu ve koşmaya başladı. Louis, maskeli askerin boynunu hedef alarak kılıcını savurdu ancak maskeli asker bu hamleye karşılık olarak eğilerek Louis'in saldırısından kaçtı ve Louis'in yere düşeceği yere doğru kılıcını savurdu. Maskeli asker Louis'i hareketsiz bırakmaya çalışıyor gibiydi. Louis ise çok hızlı bir şekilde yere parmak ucuyla dokundu ve geriye doğru zıplayarak kaçtı. Maskeli asker çok sakin görünüyordu. Bu durum Louis'i sinirlendirmişti. Louis yeniden saldırıya geçti. Kılıcının enerjisini arttırarak ardı ardına savuruyordu. Maskeli asker önceki kadar rahat olmasa da saldırıları kolaylıkla karşılıyor gibi görünüyordu. Louis hareket ve saldırı hızını daha da arttırdı. Kılıç çarpışma sesleri dışında başka bir ses duyulmuyordu. Louis çok fazla zaman kaybetmek istemiyordu. Eğer tanrı çağırma ayini gerçekleşirse kazanma ihtimalleri oldukça düşecekti. Bu tüm dünya için bir sorundu ve Louis de bunun farkındaydı. Maskeli askerin gözleri sarı sarı parlamaya başlamıştı. Louis bir şeyler olduğunu anlayıp geri çekildi. Yılan maskeli askerin gözlerinden yılanlar çıkmaya başlamıştı. Normale göre daha büyük olan yılanların zehirli olmadığını düşünmek şu anki savaş ortamında mümkün değildi. Dört büyük yılan kumların altına girerek yer altından Louis'e doğru ilerliyordu. Maskeli askerin gözleri yeniden parlamaya başladı. Asker, Louis'e doğru kılıcından zehir dalgası fırlattı. Louis dalgadan kaçtı ancak yılanlar çok yaklaşmıştı. Louis kaşlarını çattı ve kılıcını sıkıca tuttu. Louis kendi hızını arttırıp geriye doğru kaçmaya başladı. Gözleri ise yer altındaki yılanların hareketlendirdiği kumlardaydı. Sağ tarafından gelen bir yılan birdenbire hızlanarak yeryüzüne çıktı ve Louis'e doğru hızla atladı. Louis omzunu eğerek yılandan kaçtı ve kılıcını, elementini kullanarak alevle kapladı. Alevli kılıcıyla yılanın başını kesmeyi başardı. İkiye ayrılan yılan yavaş yavaş toz haline dönüşerek kayboldu. Diğer yılanlar da aynı anda saldırdı ve Louis'in öfkeli bakışları yılan maskeli askerin ilgisini çekmişti. Tek bir savuruşta diğer yılanların hepsini yok eden Louis anında maskeli askere doğru koştu. Koşarken kılıcıyla iki tane yarım ay şeklinde alev dalgası fırlattı. Maskeli asker, alev dalgalarına karşı zehir dalgası attı ancak sadece bir alev dalgasını engelleyebildi. İkinci alev dalgası maskeli askere isabet etti ve alev dalgasının enerjisi dağılarak ısı saçtı. Bu sırada koşarak ilerleyen Louis, maskeli askerin yanına ulaştı ve dumanların arasına doğru kılıcını iki eliyle tutarak güçlü bir vuruş yaptı. Dumanların arasından bir el çıktı ve kılıcı durdurdu. Maskeli askerin eliydi bu ancak nasıl kolayca durdurulduğunu Louis anlayamamıştı. Maskeli askerin silueti gözüküyordu. Yavaşça ayağa kalkan askerin yüzündeki maske parçalanmış ve yere dökülüyordu. Asker ağzını açmasa da öfkeli olmalıydı. Duman dağıldı ve Louis, askeri görünce kendini şaşırmaktan alıkoyamadı. Yüzü yeşil pullarla kaplıydı ve pullar yavaşça vücuduna yayılıyordu. Louis kaçmak için alevini kullanarak kılıcına yüksek bir ısı yükledi ve kılıcıyla beraber kendini de kurtardıktan sonra geriye çekildi. Askerin, kılıcı tutan elini kesmişti ancak asker elini yere düşürerek bileğinden yeni bir el çıkarmıştı. Kullandığı ısıya daha fazla dayanamayan Louis'in kılıcı ise artık alev özelliğini bir süreliğine kaybetmişti. Louis kılıcını daha fazla alevle yüklerse kılıcı erimeye başlayacak ve silahını kaybedecekti. Louis, düşmanının yeni formuna karşı ne yapabileceğini düşünüyordu. Asker bir anda agresifleşerek yerin altına girip hızla Louis'e doğru ilerliyordu. Çok kısa süre içinde Louis'in yanına ulaştı ve yüzeye çıktı. Vücudundan yeni bir kol çıkartarak bir yandan kılıç ile diğer yandan ise parmak uçlarında yılan dişine benzeyen tırnaklara sahip iki el ile saldırıyordu. Louis bu hıza yetişmeye çalışıyordu. Önceliği zehirli tırnaklardı ancak elinden geldiğince kılıcı da karşılamaya çalışıyordu. Louis bu durumdan hemen kurtulamazsa öleceğini düşündü ve yana doğru zıplayarak gerildi ve kılıcıyla güçlü bir darbe vurdu. Askerin iki eli de parçalanıp yere düşmüştü. Asker yeni bir el çıkarttı ve kılıcını sağ eline aldı. Bir adım attı ancak sonra durdu ve gözlerini kapattı. Bu sırada Louis kılıcını soğutmak için boşlukta sallıyordu. Askerin yanakları şişmeye başlamıştı. Louis'in korktuğu şey başına gelmişti. Asker gözlerini açtı ve ardı ardına tükürmeye başladı. Tükürükleri bir mermi gibi ilerliyordu. Louis eğer kılıcıyla bile karşılarsa asitli zehir üstüne sekebilirdi. Tamamen kaçmak zorundaydı ve öyle de yaptı. Neyse ki Louis hareket konusunda oldukça hızlıydı ve yara almadan bu saldırıdan kurtuldu. Kılıcı nihayet yeterince soğumuştu ve Louis, yeniden kılıcının içine element enerjisini doldurdu. Louis'in güveni yerine gelmişti ve gülümseyerek askere bakıyordu. Artık bu işi bitirmenin vakti geldi, diye düşündü. Askerin korkusu gözlerinden anlaşılıyordu ve bu Louis'i mutlu etmişti. Louis bir çember biçiminde askerin etrafında koşmaya başladı. Kılıcını yere değdirerek kumlara enerjisini aktarıyor ve alevden bir sınır çizmeye çalışıyordu. Asker yenilgiyi kabullenmiş bir şekilde sadece izliyordu. Louis, bu askerin çok güçlü olmadığını ancak yılan güçlerinden dolayı ölümsüz olabileceğini düşündü ve alevlerini dikkatli kullanmalıydı. Her bir parçasını yakıp kül etmeliydi. Yoksa rakibinin ölmeyeceğinden neredeyse emindi. Louis koşturmayı bırakarak askere göz ucuyla baktı sonrasında ise kendine bir çıkış açarak dışarı çıktı. Odaklanarak kumlardaki alevlerinin boyutunu ve gücünü arttırdı. Asker ise yüzünde bir tebessüm ile kumların atlına girdi ve kaçmaya çalıştı. Louis, askerin böyle bir şey yapacağını biliyordu. Kumdaki enerjisinin tamamını kullanarak yerin altını da yakmaya başladı. Bir anda bastıran aşırı sıcağa karşı yerin altından çıkan asker kendini yeniden alev alanının içinde buldu. Louis kendinden emin bir şekilde kılıcını sıkıca tuttu ve kılıcını içeri fırlattı. Kılıç çok hızlı ilerliyordu. Asker, kılıç kendine isabet etmediği için içinde ufak da olsa bir umut doğmuştu. Ancak zaten Louis de kılıcını askeri hedef alarak atmamıştı. Kılıcını bir fitil gibi kullanarak alevden sınırları olan alanı yakıp kavurmaya başladı. Louis ellerini kumlara koyarak gücünü daha da arttırdı ve kendi kılıcının da alanın dışına çıktığını görünce tüm gücünü kullanarak bölgeyi yaktı. O kadar sıcaktı ki kumdan oluşan alan anında cama dönüştü. İçinde de maskeli askerin külleri vardı ve camın içinde hapsolmuştu. Louis camın üstünden yürüyerek yerden kılıcını aldı ve diğer rakibine doğru yürümeye başladı.

Hiddet: Louis AuroraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin