Mert
Bedenimde bir kaç normal olmayan şeyler hisseidyordum. Okula gitmemeye karar verdim. Hastaneden randevu alıp evde biraz dinlenmek için yatağıma geri uzandım. Kötü bir şeyler olmasin diye içimden yalvarıyordum. 12.00 civarı arabaya binip hastaneye gittim. Vardığımda içimde neden olduğunu bilmediğim çok yüksek bir gerilim vardı. Hastane de yaklaşık 30 kişi vardı. Hafta içi olsa gerek boştu. Sekreter adımı söyleyince ayağı kalkıp doktorun odasına gittim. Hep gittiğimiz genelde her hastalığa çoğunlukla gribe yardımcı olan biriydi. Bu seferki şikayetimi sordu. Bedenimdeki rahatsızlıkla ilgili verdiğim bilgileri duydukça yüzündeki tatlı gülümseme siliniyordu. İçimdeki gerilim çok ama çok artmıştı. Kötü şeyler söyleyecek diye ödüm kopuyordu.
+ Mertcim, verdiğin belirti açıklamaları aklımda bir soru işareti bıraktı. Bunu silmek için senden bir kaç test yaptırmanı istiyorum.
- Pekala, yaptırırım. Herhangi bir sorunmu var?
+ Umarım yoktur.Bu cümle kalbim yerinden çıkacaktım. Korkudan ölebilirdim. El sıkışıp sekreterlerin olduğu bölümden test için bir kaç evrak aldım. Sabah her ihtamele karşı bir şey yememiştim. Buda kan testi almama yardımcı olmuştu. Önce idrar sonrada kan testleri alındı. Test sonuçlarını beklerken hastane karşısındaki cafede biraz oturmaya gittim. Telefonum sessizdeydi. Hiç kimseyle konuşmak istemiyordum. Sadece dışariya bakıyordum. Ne yapacağımı bilmeden. Hesabı ödeyip kalktım ve hastaneye gittim. 1-2 saate çıkar demişlerdi. Test sonuçlarını aldım ve doktorun yanına geri gittim. Test sonuçlarından sonra yüzündeki ifade iyi değildi. "Lütfen otur" dedi. Kusmak istiyrodum. Kalbim normalden hızlı atıyordu. Doktor parmaklarını saçlarını arasına sokrar iç geçirdi.
- Test sonuçlarına göre vücudunda normal olmayan bir şeyler var. Üzülerek söylüyorumki, milyonda birlik hastalık tespit edilmiş.
Kademeli hissizlik.Yaklaşık 3 dakika sessiz kaldım. Daha sonra parmaklarımı dudağıma götürüp bu hastalığın ne olduğunü sordum.
- Kademeli hissizlik, Mert, duyu organların gittikçe zayıflayacak. Ve en sonunda yetilerini kaybedecekler. Ama hepsi sırayla olacak. Biri bitecek diğeri başlayacak. Bunu kabullenmek zor. Anlıyorum. Ama tıbbın yapabileceği şeylerin tükendiği yerlerden birindeyi şu an. Tat alma, koklama, duyma, görme ve hissetme. Bu hastalıga yakalanan insanların %91 in kaybeyme sırası böye oluyor.
Zor nefes alıyordum. Gerçekten ağlamak gerçekten kusmak gerçekten bağırmak istiyordum.+ Şu an şokta olabilirsin ama ...
- Herhangi bir hafifleticisi, yavaşlatıcısı var mı?
+ Ma ma ma malasef.Gözlerim doldu, doktorun odasında gözyaşım bitene kadar ağladım. Kendimi o kadar çaresiz hissediyordumki. Ne yapacağımı, bunları sevdiklerime nasıl anlatacağımı bilmiyordum. Karanlık bir odada tek başıma kıvrılmıs gibiydim. Hiç bir şey yapmadan. Çaresiz, korkan ve hissiz. Daha şimdiden korku bütün vücudumu esir almıştı. Nefes almakta güçlük çekiyordum. Doktor ise ne yapacağını bilmez bir şekilde bir bana bir de bilgisayarına bakıyordu. Elimi tuttu ve elinden gelen yapabilcekleri her şeyi deneyeceklerini söylediler ama biliyordum ki bunun sonunda ölüm vardı. O kalan vaktimi biraz daha güzelleştirmek, rahat yaşamamı sağlamak içindi. Aklıma Hayal geldi. En kötüsü de artık onu göremeyecek, duyamayacak, hissedemeyecek ve koklayamayacak olmamdı. O güzel saçlarının çilek kokusunu içime çekemiyecek olmamdı. Göğüsüme bir ağrü saplandı. Korku, acı, çaresizlik.
Bunu hemen ona söyleyemezdim. Beni ne kadar sevdiğini biliyordum. Ben de onu çok seviyordum. Onun da en az benim kadar üzüleceğini ve hatta yıkılacağını düşünüyordum.
Doktorun zamanını daha fazla işgal etmemek için teşekkür ettim ve odadan ayrıldım. Bahçeye çıkıp bir fincan çayla rahatlamaya çalıştım. Gelen telefon sesiyle irkildim. Arayan Hayal' di. Onun beni üzgün olduğumu anlamaması için burnumu çektim ve biraz gülerek kendime gelmeye çalıştım.
Duyduğum ses beni mutlu ediyordu. Aslında Hayal biraz endişeli gibiydi. Beni merak ettiğini ve çok özlediğini söyledi. Beni merak ettiğini duyunca içimde bir burukluk oluştu. Acaba ben ölünce de beni özleyecek miydi? Aklıma gelen şeyle göz yaşlarına boğuldum. Telefondan bir ses geldi:" Mert, iyi misin. Sesin gelmiyor." Kaçamak bir cevap vermek amacıyla bir iki işimin olduğunu söyleyip telefonu kapattım. Umarım alınmamıştır diye düşündüm. Saate baktığımda geç olmuştu. Eve gitmem gerekiyordu yoksa beni merak edeceklerdi. Telefonumu elime aldım ve hastaneden yavaş adımlarla dışarı çıktım.
Sonuçları söylediğimde annemin bayılcak gibi olduğunu farketmiştim. Bir anda gözyaşlarına boğulmuştu ve içi katılana dek ağlamıştı. Babam ise olayın şokuyla birlikte ellerini çenesinin altına yerleştirerek kara kara düşünmeye başlamıştı. Bir gün aralarından gidecek olmam ise cabasıydı. Ama kader bu, değiştiremezsin ya, yapamazsın, dokunamazsın, değiştiremezsin.
Biraz kafamı dağıtmak için odama geçtim, en güzel şarkılarımı açtım, yatağa oturdum ve karşımdaki basket potasına basket attım. Gece saat 12 olmuştu ama hâlâ uykum gelmemişti. Aklımdan Hayalli düşünceler kuruyordum. Onu hissedemeyecek olmam bile tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu. En sonunda uykum gelmemiş olsa bile her dakika kârdır diyerek yatağıma yattım ve tavanımı seyire daldım.
Hayal
Akşamüstü olan konuşmamız kukağıma hiç iyi gelememişti. Mertin sesinde ağlamaklı yani boğazı düğümlenmiş gibiydi. Neler olduğunü anlayamadım. O geniş tiyatro sesinden eser yoktu. Korkak, nayif, cılız bir ses vardı. Olayları savurduğunu hemen anlamıştım. Onu bu kadar üzecek, bu kadar lorkutacak şey ne çok ama çok merak ediyordum. Telefonu hızlıca kapatmasına kızmadım bir dedi olduğu belliydi. Böyle bir durumda olması gerekenin ona kızmak değil onu motive etmekti. Hem ben ona nasıl kızabilirdimki. Mertime benim kollarında en güvenli hissetiğim erkeğe, her sarıldığımda kalbimin tam ortasında aşkı hissetiğime. Aşkıma, sevgilime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hissiz
RomanceBütün duyularınız teker teker kaybolmaya başlasa ve bu tamda gerçek aşkınızı bulduğunuzda olsa, siz ne yapardınız? #hissiz