Çalan kapının sesiyle uyanmak zorunda kaldı Hyunjin. Kimdi bu saatte kapısına dayanan? Jisung olduğuna emin olduğu düşüncesiyle söylenmeye başladı arkadaşına. Yatağından kalkmak bir hayli zor olmuştu. Kendi çizimleriyle süslediği duvarların yanından geçerken gözü takılmıştı bir çizime. Fakat dönüp bakmakla oyalanamazdı, kapıda davetsiz misafiri vardı. Ve oldukça sabırsız olduğu aralıksız çaldığı zilden anlaşılıyordu.
Koşar adım kapıya yöneldi Hyunjin.
"Ah Jisung geçerli bir sebebin yoks-"
Kapıyı açarken yüksek sesle söylediği cümle, gördüğü kişi ile bölünmüştü. Ne işi vardı burada? Her şeyi tekrar yaşatmak için mi gelmişti? Daha yeni toparlanmıştı oysaki.Anın şokuyla hâlâ bakıyordu kapıdaki yabancıya. Yabancı değildi aslında, o yabancı olmasını umuyordu.
O ifadesizce karşısındaki bedene bakarken, yabancı sabırsızca kendine çekti uzun zamandır hasretiyle yandığı sevdiğini. 3 yılın hasretiyle sarılıyordu sevdiğine.
Hyunjin kendine geldiğinde onunla sarılırken buldu kendini. Fakat sarılan kendisi değildi. Yenik düşemezdi bu kadar iyileştikten sonra olmazdı. Karşısındaki bedeni itip geri çekildi.
"Çık evimden."
Hyunjin'in sert bir şekilde söylediği cümle ağırlaştırmıştı bakışlarını. Yıllar sonra duymuştu dinlemeye doyamadığı sesini.
O gözleri dolu bakarken sevdiğine, sevdiği onu inceliyordu. Ne kadar değişmişti. Onu bırakıp gittiğinden beri ne kadar çökmüş duruyordu. Göz altındaki morluklar en yakın arkadaşı olmuştu. Saçları karışık, üstü özensizdi. O kadar mı etki bırakmıştı yokluğu? Yoksa geceyi başkasının evinde geçirip mi gelmişti?
Hyunjin alışkındı böyle durumlara. Fakat bu eskidendi. Şuan ise hayatından çıkarmıştı karşısındaki bedeni. İki yabancı olmayı istemişti. Yaralarını kapatmak için uzaklaşmıştı ondan. Zaten yokluğu pek belli olmazdı. Uzun gecesinin ardından sabaha karşı sarhoş bir şekilde başka bir kapıya da gidebilirdi. Başka birisi onu temizleyip uyutabilirdi. Kendisi yerine başkası geçebilirdi. İmkansız değildi. İmkansız olmak istemedi.
Çok büyük yaralar açmıştı bu adam ona. Onları iyileştirirken ne kadar da canı yanmıştı. Yanında kimse yokken kendi başına ayağa kalkmıştı. Kimseye ihtiyacı yoktu. Ya da kimsenin ona.
Kapıyı kapatacakken arasına ayağını koymuştu karşısındaki. İstemiyordu kapanmasını kapının. İstemiyordu tekrardan sevdiğini kaybetmek. İstemiyordu onsuz geçirdiği her saniye boğulmak. Onu istiyordu.
"Lee Minho evimi terket."
Hyunjin'in sert bir şekilde söylediği cümle etki yaratmıştı. Ya da Hyunjin öyle sanıyordu. Kapının arasından ayağını çekmişti Minho. Kapıyı kapatıp kilitledi. Buna hazır değildi. Buna hazırlanmamıştı. Hayat planlarında bu olay yoktu. Onu silmiş, unutmuştu. Eskiyi geri mi getirmek istiyordu Minho?
Kapıdakinin gittiğini anlayınca sırtının kapıya dayayıp yere oturdu. Kendine çektiği dizlerinin etrafına doladı kollarını. Kafasını kollarına koydu, düşünmeye ihtiyacı vardı.
Bilmediği şey ise, Minho'nun da diğer tarafta aynı şekilde oturduğuydu.
#
"Life is a game made for everyone and love is the prize."