Hyunjin'in kahve içtiği koltukta oturuyordu Minho. Karşısındaki koltuğa da Hyunjin yerleşmişti. Ortama sessizlik hakimdi, ikisi de karşısında oturanı inceliyordu.
Hyunjin'in eskiden kısa olan saçları uzamış, sarıya boyanmıştı. Hâlâ aynı duru güzelliği yüzündeydi. Baktıkça tekrar aşık oldu Minho. Bu çocuk gerçek olamayacak kadar güzel, kendisini sevemeyecek kadar iyiydi.
Minho'nun bir zamanlar mor olan saçları düz ve karışıktı. Kahveye çalan saç rengi, yüzünün güzelliğini ortaya çıkartıyordu. "Yunan heykeli mübarek." diye geçirdi aklından Hyunjin. Sonra kendine kızdı. Böyle şeyler düşünmemeliydi.
Sessizliği bozan Minho oldu.
"Özür dilerim."
Beklemediği bir anda beklemediği bir cümleyle karşılaşmıştı Hyunjin. Özürle geçer mi sanıyordu yoksa? Yaşadığı şeyler özgürlük şeyler miydi?
"Özüre gerek yok. Hayatımdan çıkman yeterli."
Hyunjin net bir şekilde söylemişti bunları.
"Yetmez mi bu kadar? Daha ne kadar bekleyeceğim seni? 3 yıldır sensiz yaşıyorum. Senin için hiçbir şey ifade etmese de benim için çok şey ifade ediyor."
Hyunjin karşısındaki çocuğun haklı olduğunu biliyordu. Zaten kendisi söylememiş miydi ne çektiyse onları çektireceğini? Fazlasını yapmıştı Hyunjin. Fakat bir anda onu hayatına geri almaktan çekiniyordu.
Karşısındaki oğlanın durumu kendisinden de kötüydü. Çok dağılmış görünüyordu. Eskisi gibi gözleri ışıldamıyordu. Dokunsan ağlayacak gibi duruyordu.
"Özür dilerim."
Bu sefer özür dileyen Hyunjin olmuştu. İkisi için de çok anlam ifade ediyordu bu özürler.
Minho anlamıştı Hyunjin'in ne dediğini. Gözleri parlamıştı. Aynı anda ağlamaya da başlamıştı.
Hyunjin bu tepkiyi beklemiyordu, eli ayağına dolaştı. Yerinden kalkıp Minho'ya sarıldı. Başını ait olduğu yere koyan Minho yeryüzünde en sevdiği kokuyu içine çekerek ağladı.
Hyunjin'in eli saçlarını okşuyordu. Uzun zamandır bulamadığı huzuru bulmuştu tam o sırada.
Minho'nun hıçkırıkları iç çekişlere dönüşse de bırakmadı Hyunjin onu. Bir eli saçında, bir eli sırtında seviyordu onu. Kedi severmiş gibi okşuyordu kafasını. Yılların yorgunluğuyla Minho dayanamayıp uyumuştu sevdiğinin kollarında.
Hyunjin, nefesleri düzene giren Minho'nun uyuduğunu anlayınca kucağına aldı onu yavaşça.
Çok kilo vermişti, taşıması çok kolaydı. Hyunjin bunu görünce içinden lanet etti kendine. Kendisi bu kadar fazla şey yaşamamışken ona bu kadar yaşatması adil değildi.
Misafir odası yerine kendi odasına götürdü Minho'yu. Kendi yatağına yatırdı. Üstünü örtüp yanına uzandı.
Bir eli saçlarına gitti yine. Sevmeden yapamıyordu. Yanına yaklaşıp kulağına fısıldadı.
"Yaşattığın her şeyi ödettim ve şimdi sana yaşattığım her şeyi ödeyeceğim."
#
"Would you love me more?
If I killed someone for you."