Tüm gece çizim yapmıştı Hyunjin. Kafasını boşaltması lazımdı. Her ne olursa olsun kimse onun sorunlarını dinleyemezdi. Jisung hariç.
Jisung olmasa Hyunjin yok olurdu. Jisung onun annesi, babası, kardeşi, abisi, arkadaşı, sırdaşı, yoldaşı, her şeyiydi. Jisung'un değeri paha biçilemezdi. Jisung her zaman onun yanında olmuş, gecenin karanlığını yarıp yükselen güneşi olmuştu. Hyunjin, Jisung'un hakkını ödeyemezdi.
Canından çok sevdiği arkadaşı yurtdışındaydı şuan. Onu sıkmak istemediğinden onun gelmesini bekledi dün geceyi anlatmak için.
Nihayet düşüncelerini toparlayıp çizim yapmayı bıraktığında saat 5 olmuştu. Günün ilk ışıkları parlamaya başlamış, kuşlar şarkılarıyla günü güzelleştiriyorlardı.
Hyunjin gece boyunca onu destekleyen sandalyesinden kalktı. Bacakları ağrımıştı. Yavaşça yürüyerek mutfağa geçti. Büyük bir evi yoktu. Kendi odası, Jisung için bir misafir odası, küçük bir salon ve salona bağlı olan mutfak. Birde balkonu vardı. Balkonu onun güvenli alanıydı. Çizimlerini orada yapar, düşüncelerini orada yenerdi.
Kendine kahve yaptı Hyunjin. Güne kahveyle başlamak hayatını düzene sokmak için attığı adımlardan biriydi. Kahvesini alıp salona geçti. Koltuğa oturup kumandayı eline aldı. Kanalları gezerken gözüne çarpan bir şey görmeyince geri kapattı televizyonu. Genelde Jisung ile film izlemek için kullanırlardı.
Gökyüzünü yerden tavana olan camlardan izledi Hyunjin. Evinin en sevdiği özelliklerinden biriydi camların geniş olması.
Boşalan kahve bardağını mutfağa koymak için ayaklanmıştı ki dış kapıdan gelen sesle duraksadı. Bina sakinlerinin hepsi yaşlı kişilerdi bu saatte dışarı çıkmaları rastlanan durum değildi. Bardağını tezgaha bırakıp bina boşluğuna göz atmak için kapıya doğru ilerledi.
Kapıyı açtığında geceden beri kapının önünde oturan bir Minho beklemiyordu.
#
"Rolling in the deep inside my head
You got me bad."