Naber lan
...
"Cidden böyle mi soyledi"
Jimin'in kızgın çıkan ses tonu beni endişelendirmişti. Eve geldikleri anda babasının söylediği şeyleri ona anlatmıştım. Eğer anlatmasaydım kötü şeyler olabilirdi çünkü.
"Evet."
Ellerini saçları arasına geçirdi ve sertçe saçlarını geriye doğru itti.
Sinirle ileri geri doğru yürürken ne yapacağını düşünüyor gibiydi."Babamla konuşacağım. Bu böyle gitmez. Resmen tehdit etmiş seni"
Kafamı sağa sola sallayıp hızla oturduğum yerden kalktım.
"Hayır Jimin. Baban o senin. Önemli değil eminim ki sinirden söylemiştir. Olayı büyütmeyelim bence."
Jimin ciddi misin der gibi bana bakmış ardından odadan çıkmak için harekete geçmişti. Tam kapıdan çıkarken seslenmiştim fakat hiçbir tepki vermemişti. Ben de onun arkasından babasının odasına doğru ilerledim. Kapının önünde bir süre bekledikten sonra kapıyı çaldı.
Ses veren olmayınca hızla kapıyı açarak odaya girdi. Jimini durdurmak isterdim fakat şu an çok sinirliydi."Baba!"
Bay park oturduğu yerden hızla ayaklandı. Bir şey olduğunu anlamış gibiydi.
"Ne var oğlum. Neden pat diye içeri giriyorsun?"
Jimin sakinleşmeye çalışarak bir süre sustu. Kendisini kontrol edebileceğini düşünmüyordum açıkçası.
"Kapıyı çaldım fakat duymadın. Her neyse seninle önemli bir konu konuşmak için geldim."
Bay park kafasını salladı ve jimin'in hemen arkasındaki bana baktı.
"Söyle." Gözleri tekrar jimini bulunca konuşmuştu.
"Baba yoongiden ne istiyorsun? Biz yokken resmen tehdit etmişsin sevgilimi. Yoongi benim sevgilim sen kabul etsen de etmesen de."
Ayıplar gibi bana baktı bay park. Sanırım jimine anlatmamalıydım.
"Bak Jimin senin gay olduğun düşüncesini asla kabul etmedim ben. Seni en iyi şekilde yetiştirmek için elimden gelen her şeyi yaptım. Ama sen... Cidden utanıyorum oğlum olmandan. Başta bir şey demedim çünkü ayrılacağını düşündüm ama artık tutamıyorum kendimi. Senin iyi bir aile kurmanı isterdim. İyi bir eşin ve çocuğun olmasını isterdim. Ama sen iğrenç bir şekilde bir erkekle sevgilisin."
Jimine baktığımda gözlerinin hafifçe dolduğunu gördüm.
"Sen zaten hep aynıydın baba. Nasıl beni olduğum gibi kabul etmeni bekledim ki? Aptalım ben."
Babası kafasını aşağı yukarı salladı"evet aptalsın sen."
"Git evimden."
Jiminin gözlerinin içine bakarak söylediği şey bay parkın şaşırmasına ve alayla gülmesine sebep olmuştu.
"Şimdi de beni evinden mi kovuyorsun?"
"Evet kovuyorum."
Bay park hızla dolabına doğru ilerledi ve valizini çıkartıp eşyaları içerisine yerleştirmeye başladı.
Jimin bir süre babasını izleyip odadan çıktı. Ben de Jimin ile beraber odadan çıktım. Çıkmadan önce bay park'a son bir bakış atmıştım. Bay park öfkeyle bize bakıyordu.
Jimin anahtarını alıp kapının önüne çıktı.
"Beni merak etme bir süre dışarıda olacağım. Biraz geç dönerim."
Kafamı sallayıp kapının önüne geçtim. "Hiç bir yere gitmiyorsun. Gideceksen ben de geleceğim."
Jimin sabırsızlıkla bir nefes aldı. "Hayır tek kalmak istiyorum. Anla beni lütfen."
Gözleri daha fazla dolarken kapının önünden çekildim. Çekilmemle beraber kapıdan çıkmıştı.
Ben de o çıktıktan sonra bir süre kapının önünde beklemiştim. Ben hâlâ kapının önünde beklerken bay park ve ne olduğunu anlamlandırmya çalışan bayan park odadan ellerinde valizlerle çıkmıştı.
Bay park hâlâ daha bana öfkeyle bakarken bayan park ne olduğunu soruyordu.
"Bayan park şimdilik bir şey sormayın lütfen."
Bayan park derin bir nefes alıp kafasını sallamış ve kapıdan hızla çıkan bay parka yetişmek için o da hızla çıkmıştı.
Kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Saat 20:40 olmuştu. Jimin ne zaman geleceğini de söylememişti.
Telefonu elime aldım ve biraz telefonda dolaştım.
...
"Uyan güzelim."
Gözlerimi yavaşça açtım. Jimin hafifçe gülümseyerek bana bakıyor, uyanmam için adımı sesleniyordu.
Doğrulup önce gözlerimi ovaladım. Duvardaki saate baktığımda saatin çoktan 02:29 olduğunu gördüm. Bu saate kadar dışarıda mıydı yani?
Ayağa kalktım ve yüzüne baktım. Bir süre trip atmam lazımdı sanırım. Ama suratından ne kadar berbat hâlde olduğu anlaşılıyordu. Bir de benimle uğraşmasını istemiyordum.
Tam ağzını açmış konuşacakken ellerimi beline doladım ve jimini biraz kendime doğru çekip sıkıca sarıldım.
Jimin ani hareketimi beklememiş olacak ki başta kolları havada kalmıştı. Çok zaman geçmeden o da benim gibi sıkıca sarılmıştı bana.
"Odamıza gidelim sevgilim."
Kafamı sallayıp kollarımı ayırdım ondan. O önden ben de arkadan odaya ilerlemeye başladık.
Odaya girdiğimizde duş bile almadan direkt yatağa oturmuştu. Ben de yanına oturdum.
Konuşmuyorduk. Konuşmak istemiyordu. Aslında haklıydı çünkü ne diyeceğini bilemiyordu benim gibi.
"Babam adına özür dilerim."
Kısık sesiyle söylediği şeyle kafamı ondan yana çevirmiştim "saçmalama neden özür diliyorsun? Senin bir suçun yok."
Kafasını aşağı yukarı salladı. "Onları buraya hiç çağırmamalıydım."
Jimin'in gözleri tekrar dolmuştu. Bu durumdan nefret ediyordum. Jimin'in ağlaması çok sinirimi bozuyordu. O ağlayınca benim de ağlama isteğim geliyordu. "Annene anlattın mı? Çok merak ediyordu ne olduğunu."
"Evet anlattım."
Kafasını bana çevirip yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırdı. Sol gözünden bir yaş damlarken öylece bana baktı. Bir şey söyleyemedim.
Ne söylesem işe yaramayacaktı çünkü."Yoongi seni seviyorum biliyorsun."
Kafamı salladım "biliyorum."
"Beni hiç bırakma tamam mı?"
Kafamı tekrar salladım. "Tamam. Sen de beni bırakma."
O da kafasını salladı. Kollarını hızla boynuma sardı ve daha fazla ağlamaya başladı.
"Sözde senin yanında ağlamayayım diye başka bir yere gitmiştim. Bak işte şimdi senin yanında da tutamıyorum kendimi."
Ağladığı için sesi değişik çıkmıştı. Fakat bu çok tatlıydı.
"Ağlaman çok sinirimi bozuyor. Senin hep gülmen lazım sevgilim."
Söylediğim ile daha fazla ağlamaya başlamıştı. Sanırım sabaha kadar ağlayacaktı. O ağlarken benim de gözlerim dolmuştu. Hâlâ sarılışına karşılık vermediğimi farkettim ve hızla kollarımı boynuna doladım.
....
Bölümler çok kısa oluyo uzun yazamıyoeum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FREAK -Yoonmin-
FanfictionJimin: o çirkin suratını görmekten sıkıldım ucube yoongi: özür dilerim Jimin: sürekli özür dileyip durma bu da çok can sıkıcı yoongi: peki, üzgünüm. *** Ukegi sememin yan çift: taekook // namjin