Merhabalar dostlarım, uzun zamandır sizleri ihmal ettiğimi bölümleri düzensiz yayınladığımı biliyorum. Lakin bu aralar fazlasıyla yoğunum😕 yetişmek yazmak oldukça zor oluyor ama zoru başaracağıma inanıyorum💪 sizlere Çift demek istediğim iki karakterle baş başa bırakıyorum.
Bu bölüm bizim sembolü ise🐍 yılan bırakmayı unutmazsanız sevinirim. Sevgiyle kalın.
'Ah Şadiye! Ah!'
Gülbiye hatunun feryadı onun saatlerdir dinlemekte olan arkadaşı Şadiyeyi dar boğaz etmiş, nerdeyse seninde canına sıçayım! yollu kızının da! deyip kapısını çarpıp çıkacaktı.
Dün misafir olarak geldiği bu evden büyük bir hevesle çıkmış, soluğu bir kaç sokak ötede oturan Ayyaş Rüstemin evinde almıştı.Rüstem içip sızmış sızmadan önce kulağına çalınan ise birkaç sokak ötede güzeller güzeli bir kızın ona eş olacağı idi. Bu kapanan bilincinde aklına kazınan tek şey idi.
Sızdıktan sonra evdeki hitap düşmüş karısı Kezban ise Şadiyeyi büyük bir hevesle dinlemiş, kocasının zulümünden, evdeki işlerden kurtulmak için evine gelecek kızı büyük bir istekle kabul etmiş ve hatta kocasından gizlediği birkaç altını da Şadiye'ye bu uğurda vermişti.Şadiye halinden memnun güle oynaya havadisi vermek için gün ağardığında arkadaşının evine geldiğinde ise büyük bir hüsrana uğramıştı.
Karşısında bağrına vura vura sızlanan kadına içinden sövüyor, bir kıza bile sahip çıkamadı hasbam diye hakaretler ediyor, dışından ise teselli ediyordu. Ne de olsa arada bir aşındırdığı kendince sohbet ettiği arkadaşının eviydi.
' Görüyo musun şu gözü kör olasıca'nın yaptığını! Elin herifiyle bir oldu kaçtı gitti! Kim bilir neredeler! ne ederim! kimlere sığınırım şimdi! Vay başıma gelenler!'
' Dur hele! Bugün ne için gelmiştim! ne ile karşılaştım şu vakitte! Hayırlı bir havadis vereyim dedim. Evi cenaze evine çevirdin!' Dedi Şadiye aksi sesiyle altınlarından olmuştu. Bir de üstüne Kezban'a o Sarhoş ,Rüstem'e yalancı çıkmıştı duyduk yere.
Canını sıkılırken yanında ağlanıp sızlanan kadına da rahatlık vermeyecekti gitmeden evvel.
'Elin katili durur mu? çoktan senin kızın ırzına geçip, öldürüp bir köşeye atmıştır. Sızlanıp ağıt yakacağına susta ele güne daha da kepaze olma!' dedi sert sesiyle gözü yaşlı kadına son kez bakıp, kara yazmasını kınası solmuş eliyle düzeltip ayaklandı.
'Di haydi kal salıcakla!'
Diyerek evden çıktı. Daha da kalırdı ya pek bir tadı kaçmıştı.
Menekşesiz katiyen çekilmez olurdu artık bu ev. Menekşe yalnızca evi çekip çevirmiyor, bir de önlerinde hizmetlerini görüyordu. Anasının olduğu kadar evine gelen Misafirin de.
Gülbiye hatun giden arkadaşının ardından biraz daha sızlansa da karnı acıkmış, kendince ihtiyaçları dayanılmaz bir vaziyete ulaşmıştı. Önceleri uyandığında evi mis gibi yemek kokuları sarar, önceden yakılmış sobanın sıcağı içini ısıtırdı. Şimdi ise sanki ruhu çekilmiş, evin sahibi gitmişti. Gülbiyeyi en çok üzende buydu.
Gülbiye; kırklı yaşlarında, kara saçlarının aralarında akları olan, yüzü henüz kırışıklıklarla yeni yeni tanışmaya başlamış, gözleri kahve burnu hokka, dudakları kendine göre pembeli tonlarda orta yaşlı bir kadındı. Lakin bu özelliklerine karşı kendini her zaman nazlı ve yaşı geçmiş, bakıma muhtaç bir insan olarak gördüğünden kendine bakmayı ihmal eder, yalnızca hizmet beklerdi.
Şimdi ise o hizmeti görecek kimsenin olmayışı onu zoraki bir şekilde ayağa kaldırmış, ahlaya vahlayarak işleri görmeye zorlamıştı. Ne de zormuş ev işi ile uğraşmak. ilkin kızına beddua küfür ederek sobayı boşaltmış, kemikleri titreye titreye dışarıda boşaltığı kovaya odunları yerleştirerek evine girmişti. Sobayı yakmayı başaramayınca daha da hırslanmış, kızını diri diri bu sobada yakmayı dilemişti. Son kalan kibriti eline aldığı kızının birkaç yazmasını tutuşturarak sobanın içerisine attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİYİ SEVEMEZSİN
RomanceDur! Duyduğum sert sese aldırmadan dolan gözlerimi serbest bırakıp yürümeye devam ettim. 'O küçük aklından ne geçiyorsa unut! Benden sana yar olmaz' dedi acımasızca 'Varsın olmasın.. Ben seni gökyüzüme sığdırdım'dedim mavilerine bakarken. Gözleri...