Melih sessizce beni takip ederken önümde tuttuğum ellerimi yumruk haline getirmiş çantamın askısını sıkıyorum. Onunla ne konuşacağımdan bile emin değildim.
Ama bu defa batırmayacaktım.Kararlıydım.
Geniş koridorda bir çok kapıyı eleyip geçerken sonunda kendi odamın önünde yavaşça durduğumda omzumun üstünden ona kısa bir an baktım ve ardından kapının koluna uzanıp açtım. İttirdiğim kapı sonuna kadar açıldığında hafifçe kenarı çekilerek onun önden geçmesine izin verdiğimde önce boş gözlerle içeriye baktı ardından benimle göz teması kurmadan odama girdi.
İçimden dışarıya sinirle solumak gelsede kendimi tutup arkasından odaya girip kapıyıda gerimizden kapattım. Odamın ortasında dikilmiş dümdüz durmasını izleyio yanından geçerken nezaketen "Sana bir şeyler ikram etmeme izin verir misin?" diye sordum.
Masama yaklaşıp çantamı üzerine bıraktıktan sonra üzerimdeki blazer ceketimide çıkaracağım sırada onun soğuk sesini duydum.
"İkramı es geçelim. Ne konuşmak istiyorsan konuşalım. Yapmam gereken işler var."
Hareketlerim bir an duraksarken başımı kaldırıp gözlerinin içine baktığımda dikkatle beni izlediğini gördüm. Göz temasını bozmadım ve ceketimi çıkarıp çalışma masasının tekerlekli sandalyesine gelişigüzel bıraktım.
Ellerim iki yana düşerken dudaklarımı yalayıp tek nefeste "Dün gece yanlış anlaşıldım." diye konuştuğumda sesim toplantılarda kullandığım tondaydı.
Yüzünde hiçbir kas oynamadı. Dudakları aralandı ve benim gibi duygusuz erkeksi bir tonda "Öyle mi?" diye sorduğunda önce dalga geçtiğini sandım ama etmiyordu. "Hangi konuda."
Başımı iki yana salladım. "Biliyorsun."
"Biliyorum."
Sıkıntılı bir nefesi dışarıya verdiğimde tek düşündüğüm bu şekilde bir yere varamayacağımızdı.
Birkaç saniye sessiz kalıp cesaretimi toplamaya çalıştım. Önümde birleştirdiğim ellerim tırnaklarımın köşelerindeki etleri yolmakla meşguldü.
Derin nefes aldığımda "Melih." diye mırıldandım sessiz bir utançla. Ardından başımı kaldırıp ne tepki vereceğini görmek için yüzüne baktığımda ani cesaretim kendini gösterdi. "Dün gece seninle bir tuvalet köşesinde yaşadıklarım sadece sana özeldi. Başkasıyla hiç olmadı."
Melih kısa bir an duraksadı. Hemen sonrasında kaşlarını çatıp katı bir sesle "Ne?" diye sorduğunda içimden bir 'siktir' çektim.
Ellerimi kaldırıp yüzümü avuçlarıma kapatıp gizlerken ona arkamı dönüp çalışma masasının arkasındaki camlarla kaplı duvarın önüne doğru ilerledim. Ellerimi yüzümden çekip iki yana düşürsemde içim sıkıntıyla dolmuştu ve utanıyordum.
Belkide tekrar çekip gidecekti.
Ortamızdaki sessizlik büyürken "Ailem öğrenirse." diye mırıldandım ama hemen ardından başımı iki yana sallayıp yanlış başlayan cümlemi düzelttim. "Annem öğrenirse onaylamaz. Gerçekten onaylamaz. Ben bir kızın olduğu için değil. Annemin bunu öğrenirse yapacaklarından çekindiğim için geri çekildim."
Annem kendi kurallarıyla yaşayan bir insandı. Belki babam bunları öğrense hiçbir şey demezdi. Fakat annem çocuklu bir adamla ilişki yaşama ihtimalimi bile duysa burnumdan getirirdi ve bu benimle sınırlı kalmazdı.
Camdan yansıyan silüetini izledim bir süre. Ardından "O yüzden aramızda mesafe koyup iş arkadaşı sınırında kalsak yeterli." dedim, verdiğim kararı onun için dile getirirken. Aramızdaki sessizlik uzayıp giderken hala bünyemde kendini koruyan utangaçlık yüzünden arkamı dönemiyorum. Kaşlarımı çatıp dudaklarımı araladım. "Bir şey demeyecek misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR CAZ GECESİ (Askıda)
Ficción General20 Ekim 2020'den beri bu platformda yayınlanıyor.