Utanmak

6K 432 61
                                    

Uyanmıştım, ancak gözümü açmak istemiyordum. Başımın altındaki sıcaklığa yanağımı sürterek ağzımı şapırdatdım. Çok sıcaktı. Sert, aynı zamanda da en güzel ve rahat yastıktı.

Zor da olsa gözü açtım. Jungkookun göğüsündeydim. Başımı kaldırıp alttan yüzüne baktım. Gözleri kapalıydı. Nefesleri düzenliydi, hâlâ uyuyordu. Çenesine öpücük kondurarak uyanmamasına dikkat ederek yukarı kalktım. Belki de 26 yıllık hayatımdaki en rahat uykumu almıştım.

İçim aşırı rahattı ve mutluydum. Göğüsümde kurdunu hissediyordum. Vitam kendi köşesine geçmiş mutlu mutlu deltasıyla uyuyordu.

Jungkooktan yana biraz daha yeltendiğimde az önce hissetmediğim ağrı kendini 'ben burdayım" dercesine belli etmişti.

Doğru, dün mühürlenmiştik. Jungkook çiçeklerimi öpmüştü. Dün geceyi düşünerek ellerimi yüzüme kapadım ve başımı Jungkookun göğüsüne yasladım. Şu an nedensizce aşırı utanıyordum. Yine olsa yine yapardım. Ancak sonra yine şimdi olduğu gibi utanırdım, eminim. Kıkırdayarak başımı daha da göğüsüne bastırdım.

Çok geçmeden başımdaki öpücüklerle ellerimi yüzümden çekerek kırmızı olduğuna emin olduğum yanaklarla Jungkooka baktım.

Kafasını eğerek iki yanağıma da kocaman öpücük kondurdu.

"Günaydın balım" ben de aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim. Hâlâ biraz utandığım için utancımı gizlemek amacıyla başımı göğüsüne bastırarak sıkıca sarıldım koca bedene. Kıkırdayarak o da beni sarmıştı. Bedeni sımsıcaktı ve buram buram nane kokuyordu.

Ancak kendi kokusunun yanında tatlı bir koku da alıyordum. Jungkooku normalde de koklardım. Ancak o zamanlar hiç başka koku almamıştım.

Bir anda kalbim korkuyla atmaya başladı. Kaşlarımı çatarak Jungkookun bedeninden istemeyerek de olsa ayrıldım ve çatık kaşlarımla yüzüne baktım. Kaşlarımı görerek o da dikleşti.

"N'oldu bebeğim? Neden kaşlarını çattın?"

"Senden neden başka tatlı koku geliyor? Aman tanrım, yoksa beni uyutup ilk günden aldattın mı? Inanamıyorum sana" elimi yumruk yaparak koluna vurduğumda halime güldü. Şu an korkudan kendimi kaybetmiştim ve bazı konuları unutmuştum. Mesela acıyan deliğim gibi...

Ani hareketimle kalçama saplanan acıyla yüzümü buruşturdum. Jungkook bunu gördüğünde yüzündeki gülümseme anında solmuştu. "Taehyung, iyi misin?" Kafamı sallayarak onayladım. "Ağrı var biraz sadece, geçer birazdan".

"Öncelikle saçmalama bebeğim, seni aldatmadım, aldatmam da. Çünkü sana aşığım ve istesem bile -ki böyle bir şey asla söz konusu olamaz- seni aldatamam. Anında ikimiz de ölürüz. Çünkü mühürlüyüz. Aldığın koku da tamamen sana ait" son dediğiyle gözlerimi büyüdü. Nasıl benim kokumdu? Ben böyle mi kokuyorum?

"Nasıl yani? Ben böyle mi kokuyorum?" Kafasını salladı. "Mühürlendiğimizde benim kokum sana, senin kokun da bana siner. Anlayacağın istediğin zaman kendi kokunu alabilirsin benden. Ben de aynı şekilde" sözünü bitirdiğinde merakla yanına yaklaştım ve kucağına oturdum.

Kucağı en rahat koltuktan bile rahattı. Elleri yerini bilirmiş gibi belimi sarmıştı. Burnumu boynuna getirdiğimde başını yana eğerek bana yer açtı. Dün ben tarafından bırakılan morluk ve ısırık izleri gün yüzüne çıkmıştı. Kendimi tutamayarak bu görüntü karşısında kıkırdadım. Jungkook kafasını bana çevirerek gülümsedi. "Bakıyorum da, çok beğendin?"

"Tabii ki beğendim. Sonuçta benim eserim" dediklerimle ellerini belimde daha da sıkılaştırdı. "Istersen bir de benim bıraktıklarıma bakalım, hm?" Gözlerimi irileştirerek konuyu değiştirdim. Tanrım, yine tüm kanın yanaklarıma toplandığını hissediyordum.

meeting at the bar ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin