dün bölümü yazarken Taehyungun yaşını öylesine yazmıştım. düşünmeden yani. gelmis cidden kendi yaşı çıkmış, çok şaşkınım. korede ne kadar 28 yaşında sayılsa da bizde 27 yaşında. normalde bölüm atmayacaktım bugün. ancak yılbaşı olduğu için atayım dedim. bu arada istemeyen okumayabilir bölümü. uygunsuz sahneler var.
-
yanıyordum. ciddi anlamda tüm vücudum yanıyordu. kasıklarım alev alıyordu ve hiç iyi değildim. uyanalı nerdeyse 5 dakika oluyordu ve bu 5 dakikada hayatımın en sancılı dakikalarını geçiriyordum. Jungkook hâlâ uyuyordu.
kızgınlığa girmiştim. bunca zamanlık hayatımda asla bir ayda 2 kez kızgınlığa girmemiştim. ve şu an nedense korkuyordum.
ne zaman ağlamaya başladım onu da bilmiyorum. ancak gözümden gelen yaşlar durmuyor, sildiğim an yerini yenileri alıyordu. hem şu an hissettiğim acıdan, hem de korkudan ağlıyordum.
"Bebeğim? iyi misin? niye ağlıyorsun?" Jungkook kalkarak yüzümü avuçları arasına aldı. "hadi, söyle bana".
kurdum bir o yana, bir bu yana koşturuyor, canımı daha da acıtıyordu. cevap vermememle durdu. bir süre bana baktıktan sonra gözlerini büyüttü. "sen..." hâlâ aynı ifadeyle bana bakıyordu. "sen, kızgınlığa mı girdin?" kafamı salladım sadece.
-
"tamam, teşekkürler" telefonu kapatarak masaya koydu. Jungkook doktoru aramıştı. "sorun yok bebeğim. yeni mühürlendiğimiz için kızgınlığa girmen normal. ancak bu çok nadir olan bir durummuş" bir şey demeden yanına gidip sıcacık bedenine sokuldum. güvende hissetmeye ihtiyacım vardı.
şu an iyiydim. tabii ki hâlâ bedenim çok sıcaktı ve kasıklarım yanıyordu. ancak iyiydim işte.
"hadi, gel kahvaltı yapalım" beni kucağına aldı. aniden kaldırmasıyla ihtiyaçla inledim. şu an çok hassastım ve küçücük hareketinden bile etkileniyordum. "tamam, sorun yok" yavaşça kucağında zıplatarak aşağıya indi kucağındaki bedenimle. beni masaya bırakarak dolaptan kahvaltılıkları çıkardı. şu an hiç iştahım yoktu.
oturduğum masadan kalkarak tezgahın karşısında olan bedeninin yanına gittim. rahatlamaya ihtiyacım vardı. ikinci dalgası gelmişti çünkü. arkadan koca bedenine sarıldım. dudaklarımı boynuna bastırıyor, küçük küçük öpüyor, belirlediğim yerleri ağzımın içine çekerek emiyordum. inleyerek yüzünü bana döndü. "bebeğim, hadi, yemek yemen lazım" dediğini takmayarak önünde diz çöktüm.
"yemek yerine," çenemle penisini işaret ettim "başka şeyler yemeyi tercih ederim" konuşmasına izin vermeden eşofmanıyla beraber boxerini de aşağıya çektim. giysilerinden sıyrılan penisi yüzüme çarpmıştı.
başına küçük öpücük kondurdum. penisini boydan boya yalamamla inleyerek ellerini saçlarıma çıkardı. inlemesi beni daha da zor duruma sokuyordu.
"ahh, yemek ye-yemen lazım" inlediği için kesik kesik konuşuyordu.
dediklerine kulak vermeden lezzetli bir şey yiyormuş gibi mırıltılar çıkararak penisini emiyor, yetişemediğim yerleri de ellerimle ovuyordum.
bir süre sonra onu dinlemeyeceğimi anlayarak bana ayak uydurmaya başladı. kontrolü tamamen bana bırakmıştı. bazen başımı kendisine bastırıyor, onun dışında bir şey yapmıyordu.
ağzımdan çıkmaya çalışsa da izin vermedim. gelecekti, bu yüzden çıkmasına izin vermedim. kısa süre sonra sıcak sıvısını ağzıma bırakmıştı. gözünün içine bakarak hiç bir iğrenme belirtisi göstermeden ağzımdaki tüm meniyi yuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
meeting at the bar ✓
FanfictionBarda sarhoşken ruh eşinizi bulursanız ne mi olur? oynat bakalım Omegaverse, Fluff 81122-050323