Herkese merhaba. 5 yıldır uğraştığım ve hayalini kurduğum şeyi sonunda yapıyorum. Her bir düşünce benim için çok önemli. Hayallerimi gerçekleştirmede bu yolda yanımda olacak kişilere şimdiden teşekkür ederim. Okumaya başladığınız tarihi ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Şimdiden teşekkür ederim. Umarım beğenirsiniz.
KAYRA D'ANDREA
Soğuk...
Soğuk her bir uzvumda yerini almıştı. Gözlerimi açamıyordum. Kollarımı ve ayaklarımı oynatamıyordum. Güçlükle nefes alabiliyordum. Canım çok yanıyordu. Kim bilir ne zamandır buradaydım? Ne olmuştu bana? Arabadaydım... Gerisi yok. Gözlerimi açmayı denedim. Güneş ışığı çok kuvvetliydi, gözüm kamaşıyordu. Gözümü tamamen açtığımda her yerin bembeyaz olduğunun farkına vardım. Öylece duramazdım. Gömüldüğüm kardan çıkmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu. Canım yeterince yanıyordu ama bu lanet yerden kurtulmak için dahasına da katlanmak zorundaydım. Kafamı ilk önce sağa çevirdim. Acıyla inledim. Ne yazık ki bir şey yoktu. Son bir umut kafamı sola döndürdüm. Sağa oranla daha az acımıştı. Bu acıya katlandığıma değmişti. Büyük bir taş vardı solumda. Şimdi tek yapmam gereken taşa sıkı sıkı tutunup kendimi itmekti ama bu yeterli olmayacaktı. Sağ elimi de kara aldırmadan toprağa sapladım. Parmağımdaki eklemler o kadar kasılmıştı ki karla buluştuklarında dehşet bir acıyla daha karşılaşmıştım. Yapabilirdim, biliyorum. İlk denemem de başaramadım, ikincide de, üçüncüde de... Yapamıyordum. Bu lanet yere sıkışıp kalmıştım. Sinirden ağlamaya başlamıştım.
"Yardım edin! Yardım.. edi..." Ben bile kendimi sesimi zor duyarken bir başkasının beni duyması mucize gibi bir şey olurdu.
"Dayan Kayra, denemeye devam et. Dört tarafın karanlığa gömülü olsa bile her zaman bir umut vardır."
Gözlerimi hızla açtım ve ne olduğunu çözmeye başladım.
"Hey! Kim var orada? Her kimsen çık dışarı!" Kafayı yiyor olamazdım. Nedendir bilinmez bu duyduğum söz bana bir anda güç vermişti ve güçlükle de olsa kalkmayı başarmıştım. Daha doğrusu buna kalkmak denemezdi ama olsundu, en azından oturabiliyordum. Şimdi ise sıra tamamen ayağa kalkmaktı. Biraz önümde kalın ağaç dalları vardı. Çok uzun bir mesafe olmadığı için sürüne sürüne gittim. Canım düşündüğümden daha az yanmıştı. Ellerimle her iki dalı sıkıca kavradım. Tüm gücümü kullanarak kendimi çektim. Acıdan gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Ta ki gözümü açana kadar...
Başarmıştım. Ayaktaydım. Ağacın gövdesine tutunarak zor da olsa ayakta durabiliyordum. Ama her güzel şeyin bir sonu vardı. Başımdaki acı şiddetini artırmıştı. Elimle başımın acıyan kısmına dokundum. Ne soğuk ne de sıcak olan o sıvıyı hissettim. KAN. Hayır olamaz. Yavaşça arkamı döndüm. Beni kanla kaplı bir kar manzarası bekliyordu. Kan, karın o bembeyaz yapısını yok etmişti adeta.
Kurtlar ulumaya başlıyordu...
Acım giderek artıyordu...
Ve her dakika ölüme daha fazla yaklaştığımı hissediyordum. Ölecek olma hissinin verdiği korku ile boğazımın acısını umursamadan avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım.
"Ölmek istemiyorum! HAYIR!" Belki çektiğim acılar gözyaşlarım gibi akıp gider diye ağlamaya başladım.
Ki o dalın kırılma sesine kadar...
Bana doğru geliyordu. Bana bir şeyler söylüyordu ama ben hiç birini algılayamıyordum. Daha da yaklaşıyordu. Kaçmak istiyordum. Anlık gelen öz güvenle arkamı dönüp kaçacakken ...
Her şey birkaç saniye içinde gerçekleşmişti.
Seviliyorsunuz :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRLARIN ÖTESİNDE
Mistério / SuspenseHayatta her türden insanla karşılaşabilirsin. İyi... Kötü... Kimin ne olduğunu bilemezsin çünkü insanlar her zaman değişir. Buna engel olmazsın. Bu karanlık yolda ışığın yok. Tek başınasın. Tek başınasın çünkü buna mecbursun. Kimseye güvenemezsin. K...