Keyifli okumalar...
KAYRA D'ANDREA
Kızarmış ekmek kokusunun burnuma gelmesiyle ve buna istinaden karnımın guruldamasıyla uyanmıştım. Gözlerimi hafifçe araladığımda küçük bir oda karşıladı beni. Yatak o kadar yumuşaktı ki tüm ağrılarım geçmişti adeta. Buradan kalkmayı hiç istemiyordum ama sonsuza kadar da duramazdım. Yavaşça doğruldum. Bu sefer odaya alıcı gözle baktım. Muhtemelen Gökhan'ın odasıydı. Dün eve geldikten sonrasını çok hatırlamıyordum. Zaten arabaya biner binmez uyuyakalmıştım. Yataktan tamamen çıktıktan sonra odayı dolaştım. Nevresimden tutun da perdeye kadar her şey siyaha bürünmüştü. Duvarda çeşitli grupların ve müzisyenlerin posterleri vardı. Evanescence , AC/DC , Bad Omens , Coldplay...
Perdeyi açıp camdan dışarıya baktım. Her yer bembeyazdı. Tam odadan çıkacakken bir şey dikkatimi çekti. Perdenin araladığı camdan sızan küçük bir ışığın yansıması yatağın hemen yanındaki bir fotoğrafa yansıyordu. Tam ne olduğuna bakmak için oraya doğru yönelmiştim ki Gökhan kapıyı tıkladı. Olduğum yerde irkildim ve yaptığım saçmalığı düşündüm. Özeli olabilirdi, buna bakmaya hakkım yoktu. Ben düşüncelere dalmışken bu sefer Gökhan kapının arkasından seslendi.
"Kayra, girebilir miyim? Uyuyor musun?" Uyuduğumu düşünüyor olmalı ki bir daha seslenmedi ve adım sesleri uzaklaştı. Odanın içindeki küçük banyoyu fark edip hemen elimi yüzümü yıkadım. Dağılmış saçlarımı tarağım olmadığı için elimle üstünkörü düzelttim. Daha fazla oyalanmadan odadan çıktım. Odadan çıktığımda Amerikan tip bir mutfak karşıladı beni. Tek yaşıyor olmalı diye geçirdim içimden, çünkü evin dizaynı bunu gösteriyordu. Evinin içi odasının tamamıyla zıddıydı. Mobilyalar, halı, mutfak dolapları neredeyse bütün eşyalar beyaz ya da beyaza yakın bir tona sahipti. Ben büyülenmiş gibi etrafı incelerken bir anda Gökhan beliriverdi. Sabahki ikinci şokumu da atlattıktan sonra boş gözlerle Gökhan'a bakıyordum.
"Günaydın, korkuttum mu?" Hafif tebessüm etti. Sanki beyin fonksiyonlarım durmuştu. Boş boş suratına bakmaya devam ediyordum. Silkinip kendime geldikten sonra günaydın deme lütfunda bulundum. Sonra odasına gidip iki mont getirip birini bana uzattı.
"Dışarısı soğuk üşümeni istemem," dedi ve ben montu giyerken de montun şapkasını kafama geçirdi.
"Nereye gidiyoruz sabah sabah?" Bu dediğime güldü ve eliyle gel işareti yaptı. Dışarı çıktığımızda onu takip ederek ilerliyordum. Sonunda evin arkasına geldik ve bizi bir kış bahçesi karşıladı. Ben daha olanları idrak etmeye çalışırken Gökhan bir centilmen misali kapıyı benim için açtı ve geçmemi bekledi. Derin düşüncelerden çıkıp sonunda içeri girdiğimde çeşitli atıştırmalıkların ve kahvaltılıkların olduğu bir sofra karşıladı beni. Masanın hemen karşısında da küçük bir şömine vardı, önünde de çubuklara batırılıp yenmeyi bekleyen marshmallowlar...
Dönüp Gökhan'a baktığımda o da tepkimi merakla bekliyordu. Tam anlamıyla ağzım açık kalmıştı, konuşma yetilerimi kaybetmiştim sanki.
"Gök... Gökhan bütün bunlar muhteşem, ne diyeceğimi bilmiyorum." Gökhan çok mutlu olmuştu, gözlerinin içi bile gülüyordu.
"Beğenmene sevindim. Olabildiğince sade ve güzel yapmaya çalıştım. Eğer istediğin başka şeyler de olursa lütfen söylemekten çekinme. Hatta şu an bile, yapabileceğim bir şeyse yaparım yapamasam da gider alırım." Bu sefer ben gülmeye başladım. Daha dün adam akıllı konuşmaya başlasak bile oldukça içtendi ve güven vermeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRLARIN ÖTESİNDE
Mistero / ThrillerHayatta her türden insanla karşılaşabilirsin. İyi... Kötü... Kimin ne olduğunu bilemezsin çünkü insanlar her zaman değişir. Buna engel olmazsın. Bu karanlık yolda ışığın yok. Tek başınasın. Tek başınasın çünkü buna mecbursun. Kimseye güvenemezsin. K...