hayat ilginç değil miydi sizin düşüncelerinizi bazen silip darmadağın edebiliyordu.
mesela iki gün benimle takılır sıkılır dediğim çocuk 3 gündür benimle utanmadan sıkılmadan konuşuyordu. benim hakkımda en ufak bir kötü bir düşüncesi bile olmamıştı. nasıl böyle olabiliyordu ki bu?
ayrıca rutinimi de altüst etmişti.
yine sabah kalkıyordum okula gidiyordum ama geç kalıyordum,bir kerelik yaptığım kaçamak beni her zaman etkilenebileceğim bir hâle sokabilmişti. zeki bir öğrenci olduğum için öğretmenlerin hoşuna gitmeyen bir durum yaratmıştı ve bu yüzden babamın kulağına kadar gitmek zorunda kalmıştı.
koskocaman adamdım. 2 sene sonra reşit oluyordum ama hala bu adamın kuralları beni deli gibi yıpratıyordu. kurtulamıyordum.
benimle konuşmak istediğinde her zaman onu geçiştiriyorum çünkü ne onun sesine halim var ne de bana bağrışlarına. bana iyi davransın istiyorum,davranamıyorsa öyleymiş gibi davransın. bazen öyle olmasa bile öyle davranman gerekiyormuş zamanları olabiliyor hayatında ve bu benim hayatımın çoğunu hatta hepsini kapsıyor.
soobin tek yaşıyor,üniversiteye geçtiğim zamanda onunla yaşamaya başlayacağım belki hayat umduğum gibi geçer? babamın yüzünü görmem,sesini duymam.
ve sanki artık yavaş yavaş açılıyor gibiydim. okulda sosyalleşmek manasında. huening kai'ın arkadaşlarının ne kadar sevimli olduğunu öğrendim mesela! taehyun'un beni nereden tanıdığını da öğrendim. aslına bakarsanız o kadar da kötü değil. onunla oturuyorum ve genelde toplu olarak,üç kişiyiz. huening kai beni sürekli biriyle tanıştırmak istediğini söylerdi,aynı şekilde bunu da taehyun ile de paylaşmış böylelikle taehyun sağlamış oldu.
dediğim gibi ben sıramda oturur müzik dinlerdim veya huening kai ile konuşurdum. ama o çocukta bu planlarımın içine girdi. onunla konuşmak gizemliydi,her şeyi biliyordu hatta bazen onun kesinlikle benden daha çok şey hak ettiğini düşünüyordum.
üçümüzünde kişiliği tamamen farklıydı anlaşıldığı üzere. ama sanki taehyun bana huening kai'dan farklı bakıyordu. özelmişim gibi bakıyordu. benimle daha çok ilgilenirdi,birden oluyordu her şey.
karışmak istemedim zamana bırakmak istedim. ne olacağı varsa olsun,benimle ilgilenmek istiyorsa ilgilensin istedim. ona duvar örmek istemedim. bu yüzden midir sebebi bilinmez onun yanında rahat rahat uyuyabiliyordum bile. eski sıra arkadaşım seori varken pek rahat değildi,insan rahat olduğu güvende hissettiği yerde uyuyabiliyor çünkü.
ben de bu zamana kadar yalnızca yatak odamda uyuyabildim. birde o bu sıraya oturduğundan beri burada.
"haftasonu bir şeyler yapmak ister misin?"
haftasonları sıkıcı geçerdi film izler ders çalışırdım sonra da yalnızca tavanı izlerdim. dışarı çıkmayı seven birisi değilim benim halim böyle. kendimi hep böyle tanımladım. ama acaba başka bir beomgyu nasıl olurdu? choi beomgyu olmadan,yalnızca beomgyu?
"tabii güzel olabilir. huening kai'da gelecek mi?" neden onu eklediğim hakkında bir fikrim yok ama anlarsınız ya arkadaşız belki o da gelebilirdi.
"ikimizi düşünmüştüm ama istersen ona da sorabilirim. kimin yanında güvende hissedersen öyle olsun lütfen. hayatına birden girdim,benimleyken güvende hissedemiyorsan da lütfen bana bunu söyle." düşünceliydi,benim gibiydi ince düşünüyordu. ama ona 'senin yanında uyuyabiliyorum aptal çocuk nasıl güvende hissetmeyeyim' diyemezdim.
"ah,hayır,hayır. böyle düşünme sadece sormak istemiştim. ama ikimiz olmamız daha iyi olur sanırsam,birbirimizi biraz daha iyi tanıyabiliriz." cümlemin sonuna doğru dediğim şeyleri algıladım. söylediğim şeylerin hepsi düşünmedendi ve dediğim şeyleri fark ettiğimde paniklemiş gibiydim. neden böyle olduğunu bilmiyorum ama karşımdaki süliet mutlu görünüyordu.
aynı soobin'in anlattığı gibi.
"öyleyse sevindim,ben seni evinden almaya gelebilirim." evimi nereden biliyordu? pekala,bunu sormam mı gerekiyordu yoksa benim aklımdaki soruyu çoktan anlamış olarak buna cevap mı veriyordu?
"şey yani evini söylersen,orada buluşabiliriz."
doğru,ben birden bunu nasıl düşünemediğimi bilmiyorum. "benim içinde iyi olur,istersen yürüyerek gidebiliriz."
tanrım. şimdi de eve davet etmiştim? aklım bir karış havada gibi davranıyordum ve fark ettiğimde her şey için çok geç oluyordu. karşımdaydı ve gülümsüyordu. gamzelerini görebiliyordum. ilk defa o gün fark etmiştim. güzeldi. gülüşü de güzeldi.
son ders tarihti ve oldukça sıkıcı geçiyordu. yine kafamı sıraya gömmüş uzanıyordum. zilin çalmasını bekliyor,sonrasında neler yaşanacağını merak ediyordum. ne olabilirdi? tek istediğim güzel şeyler olmasıydı. fark etmemişim ama yarım saat boyunca bu düşüncelerle uğraşmıştım. ben ne olduğunu fark etmeden ise herkes toparlanmaya başlamıştı. taehyun montumu ve atkımı getirdiğinde gerçeklik algımı geri getirmiş,beni bekliyordu.
eve yürüyorduk şimdi. kulaklığımı biriyle paylaşmıştım,dünyanın en normal şeyiymiş gibi.
ama bu choi beomgyu'luk doğru bir hareket değildi. peki,beomgyu'luk için doğru bir hareket olabilir miydi?
"bu şarkı çok güzel,senin de dinlediğini bilmeme sevindim." en sevdiğim şarkı hakkında böyle konuşurken de heyecanlanıyordu. bunu anlamıştım.
evimin önüne geldiğinde bana kulaklığımı verdi ve yarın görüşürüz diyerek ayrıldı. sonrasında ise benim için düşüncelerimin kapısı açıldı ve babam olduğu gibi beni içeri çekti.
umuyordum ki bunu taehyun görmemişti. çünkü tam o sırada arkasına bakıyordu.
"kim bu çocuk? neden eve bu kadar geç geliyorsun?"
sesi sinirimi bozuyordu. normal sorduğu bu soruya bile sakin kalamıyordum sanki.
"arkadaşım. onunla zaman geçirdim"
"ilk defa görüyorum bunu ne yoksa bu sevgili mi yaptın bana doğruyu söylemiyorsun? bu doğru değil." yine yanlışını doğrusunu bana söyleyip aklımı yönlendiriyordu ama ona kanmak istemiyordum. ağzımı açacağım sıra kapı çaldı ve babam gidip açtı.
"ah.. merhaba efendim ben oğlunuzun arkadaşıyım. biraz dondurma yemeye gideceğim de bugün ona söz vermiştim tamamen unutmuşum. acaba onu da alabilir miyim?" sırıtarak dinledim bunu demesini. beni kurtarmıştı.
"choi beomgyu dondurma sevmez." hayır! 'ben dondurmayı çok severim' diye açıklamak istedim o an. ama yine benden choi beomgyu olarak bahsetmişti. tanrı aşkına,bu choi beomgyu kimdi ve tüm hayatımın düzenini kaydırıyordu? ama kang taehyun benim düşünmeme bile izin vermedi.
"bugün konuştuk biraz limonlu dondurmayı çok sevdiğini söylemişti ve gelirken güzel bi dondurmacı gördüm,bağışlayın efendim ama oğlunuzun benimle gelmesini çok istiyorum." babam neden zavallı gibi bakıyordu?
"limonlu öyle mi? hmm.. çağırayım ben o zaman."
babam bana geliyordu,ne diyeceğimi bilemeden son kez konuştu ve merdivenleri çıkarak odasına girdi.
"bugün gözüme görünme."
çantamı aldım ve çıktım. taehyun etrafa bakınıyor beni bekliyordu. geldiğimi görünce tereddüte düştü ama ona gülümsedim.
"ee nerede gördün sen bu dondurmacıyı?"