2 gün. 2 gün olmuştu ve ne taehyun gelmişti ne de taehyun hakkında bir haber. ölüyordum sanırım. çok acı hissediyordum. fazla acı hissediyordum.
hislerimi bulmuştum,bulduğum gibi kaybetmiştim. ama gitmeye en baştan beri istekli olan birisi her zaman giderdi değil mi? bazen düşündüm keşke onu hiç mutlu etmeseydim,yanımda olsaydı diye. şimdi onun kokusunu alamıyorum ve gülüşünü göremiyorum. en korktuğum şey gerçekleşmişti. taehyun yoktu.
evde gezdim sürekli. taehyun belki bir yerlerden çıkar diye. bana şaka yapıyordur diye bekledim. hobağa anlattım onu,dinledi sanırım beni.
evde geziyorken küçük bir not parçası buldum. aslında bu tam taehyunun aynasının önündeydi. görmemiş olmak istedim. aklıma yine o gün geliyordu ve daha çok ağlıyordum. durmuyordum ki,ne zaman durdurmuştum ağlamayı? gözlerim şiş ve kızarık geziyordum 2 gündür.
kağıtta ise bu yazıyordu,
"ve sen beomgyu,yaşayıp kendini bulman gerekiyor."
hayır,ben sensiz yaşamak istemiyorum. kendimi seninle bulup seninle kaybettiysem ne yapacaktım ki? nasıl nefes alacaktım ben taehyun. şimdi gelsen her şey şakaydı desen bir şey olmamış gibi sarılıp affedeceğim seni. son kez öptüğümü bilmiyormuş gibi öpeceğim dudaklarını. sadece geri gel. gözlerimden anla,senin yokluğuna alışamadığımı.
kapı çaldı.
koştum.
taehyun sandım. pembe saçlı,iri gözlü o çocuğu görürüm sandım. soobin ve bir kaç polis vardı yanında.
korktuğum başıma gelmişti değil mi?
"kang taehyun'un evi burası mı?"
"evet."
"siz neyisiniz?"
ben neyiyim,hiçbir şeyi değilim. artık onun hiçbir şeyi değilim.
"sevgilisiyim."
"başınız sağ olsun. tespit için bizimle karakola kadar gelseniz iyi olur."
taehyun eve dönmüyor muydu?
hayır,taehyun bu sefer eve dönmüyordu. taehyun artık yoktu.
"arkadaşım şu an iyi değil,bir kaç gün sonra gelsek olur mu?"
"tabii,zor bir durum ama en erken zamanda gelirseniz daha iyi olur."
son sözleri bu olmuştu. sonrasında soobin bana sarıldı ve kapı kapandı. bu kapıdan taehyun girmedi. ama ilk ve son arzum bu kapıdan taehyun'un girmesiydi. onun dediği gibi her dileğim gerçekleşmiyordu. bunu biliyordu ama yine de ölmek için bir yol aradı. bunu da soobinin omzuna ağlarken fark ettim.
neden bırakıp gitmişti beni? hiç mi olmazdı bizden? belki de biz her zaman birbirimizindik ama hiçbir zaman birbirimizin olamamıştık.
doğru insan,yanlış zaman.
bana açıklama borçluydu. ölmek kolaydı ama arkasında beni nasıl bir enkazın içinde bıraktığını bilmiyordu. bu çocuğa neden güvenmiştim? o çocuğa neden evet demiştim? pişman mıydım? en kötüsü ise neydi biliyor musunuz?
asla onu tanımaktan pişman olmamıştım. yine tanırdım,başka bir hayatta yine onu tanırdım. yine onu severdim. buna emindim. benim içindi o,ben ise onun içindim. birbirimizi tamamladık,eksik taraflarını bulduk. düşündüm,'hep biter mi aşklar?' diye soramadım.
hep bitermiş aşklar.
doyamamıştım ona,doymaya zamanım olmamıştı bile. her şey o kadar hızlı olmuştu ki onu hangi ara hayatımın merkezi denen şeye koymuştum ben bile bilmiyorum. şimdi burada soobin'e nasıl teşhise gideceğimi soruyordum. onun gülüşünü nasıl son kez gördüğümü anlatıyordum. artık herkese,taehyun gittiğinde çok acı çektim diyebilirdim.