hazır hissettiğimi söylemeyezdim. ama düşüncelerimin bile susmasına izin vererek sadece taehyun'u dinleyeceğime kendime söz vermiştim.
"sevgi dolu büyüdüm 5 yaşıma kadar. her şey gayet güzeldi. ailemleydim,her pazar birlikte bir şeyler yapardık benim için yapamayacakları şey yoktu. o zamanın en iyi yatırımcılarından olarak bilinirlerdi,çok gurur duyardım," sona doğru buruk bir gülümseme bırakmıştı.
"herkese annem ve babamın çok iyi insanlar olduğunu anlatırdım. öyleydiler. sonrasında ise bir köyü satın aldılar,her şeyin daha iyi olacağını düşündüler. o alan elverişliydi sanırım. başka bir yerleşim alanı yapmak istediler. yıkımı gece saatlerinde gerçekleştirmişlerdi. benim annem ve babam bir sürü insan öldürmüştü o gece. bir sürü çocuğu yetim bırakmışlardı," gözlerinden yaşlar süzülüyordu sarılmak istiyordum ama buna izin vereceğine inanmıyordum. en azından şu anlık.
"çoğu çocuk yetimhaneye verildi. ben ne olduğunu bilmeden,ne olacağını bilmeden yatağımda mışıl mışıl uyuyordum. bir kaç gün sonra ise annem ve babamın il dışına çıkmaları gerekiyordu. ama önleri kapatıldı, herkes onlara katil damgası yaptı. onların sonlarını ise her şeyden çok güvendikleri şoförü yapmıştı,"
bir sonraki kelimesini heyecanla bekliyordum. ne olmuştu? taehyun'un hüngür hüngür ağlamasının sebebi neydi?
"onları uçuruma sürükledi. öldüler."
gözlerinin ışığı sönmüştü,yalnızca gözyaşları parlıyordu. bunun olmamasını istemiştim. yine düşüncelere dalıyordum ama devam etti.
"sonrasında ise bana bakacak kimse bulunamadı. beni o çocuklarla aynı yetimhaneye verdiler. birden oyuncaklarımın arasından aldılar beni ve bana annem ve babamın bir daha gelmeyeceğini söylediler. farklı bir yerde kalacağımı da söylemişlerdi tabii ki. bir sürü arkadaşım olacağını söylediler,çok mutlu oldum bundan. ama geldiğim zaman ortam beklediğim gibi değildi,"
"beni,nefret dolu gözler bekliyordu."
nefret dolu gözler,tanıdık geliyordu bu.
"itilip kakıldım her zaman ama oyun sandım,güldüm. sevgi gösterme yolları budur diye düşündüm. annemin sevgi yolu farklıydı ama her insanın sevgisini göstermesi farklıdır değil mi? ben buna inanmıştım. her zaman gülmüştüm onlarla ama onlar bana hiç gülmemişti. bakışları ilk günki gibilerdi. o an anladım,bu sevgi falan değildi. bu nefretti."
durup durup nefes alıyor sonrasında ise gözyaşlarını siliyordu. ben ise yanında küçüldükçe küçülüyordum.
"bana her seferinde sevilmeye değer biri olmadığım anlatıldı. kangların kanındansın seni kimse sevmez denildi. ben soy ismimi taşımaktan gurur duyardım oysa ki. ailemin katil olduğunu söylediler bana. hepsiyle kavga edip ilk dayağımı yemiştim o gün."
"sonrasında ise,fiziksel değil zihinsel saldırıya geçmişlerdi. çok iyi hatırlarım herkes bana,değerli olmadığımı yalnız öleceğimi söylerdi. ama beni en çok etkileyen 'mutlu olduğunu hissettiğin ilk an kendini öldür,sen mutlu olmayı hak etmedin.' olmuştu."
"bununla büyüdüm ben,bu cümleyle. o zamandan sonrada kimseyle iletişime geçmemiştim. zorbalıkları devam ederdi ama takmazdım. sonrasında ise yeonjun hyung geldi. o da yetimdi ama o bana saygı duymuştu. en büyükleri o olduğu için herkes korkardı ondan. ben de korkardım bana kötü davranır diye ama en iyi davranan oydu."
"kurtardı beni, reşit olduğu zaman aldı beni yanına ve birlikte yaşadık. benimle bizzat kendisi ilgilendi. tek onun sevgisine inanmıştım ben. o zamandan sonra başka kimsenin sevgisine de inanmadım. sevgi herkese verilebilecek bir şey değil çünkü."
"daha sonra psikiyatriste gittik obsesif kompulsif bozukluğu teşhisi konuldu. henüz 15 yaşındaydım serotonin takviyesi almaya başladığımda. mutlu olmam istenildi ama eğer ben mutlu olsaydım ölürdüm. ölmek istiyordum o zamanlarda,kullanıyordum ama bir işe yaramadı. doz arttırdılar yine yaramadı. mutlu olmadığım içinde kendimi öldürebilirim diye düşündüm. bir gün,yeonjun hyung evde değilken banyoda bileklerimi kesmeye bile çalıştım. başarılı olacaktım bile ama kurtardı beni,"
burnunu siliyordu gözleri kızarmıştı ve artık soğukkanlı oluşumu ben de koruyamıyordum. ağlamak istiyordum ve ona her şey geçti demek istiyordum.
"beomgyu,seninle açık konuşacağım. bana serotonin ilaçlarından daha iyi geliyorsun. beni mutlu eden sensin. seninleyken mutluyum. uzun yıllar sonra gerçekten gülüyorum anlıyor musun? ama,"
"benimde kendime vermiş olduğum bir söz var."
hayır taehyun,bu kapıdan gitmeyecektin. senin kapıda gözün yoktu değil mi?
"mutlu olduğunu hissettiğin ilk an kendini öldür,sen mutlu olmayı hak etmiyorsun."
taehyun arkasını döndü ve küçük hole ilerledi. askılıktan montunu aldı.
belki de kapıda gözü vardı.
dışarıya ilk adımını attı,sonrasında ikinciyi. ben küçük holde ona bakıyordum. işin şokundan çıkıp peşinden gittim. koşuyordum.
"taehyun,yalvarırım saçmalama. en çok mutlu olmayı hak eden kişi sensin! herkesten her şeyden çok hak ediyorsun. şimdi gidersen ben ne yapacağım?"
taehyun beni uzaklaştırıyordu.
"git tamam mı? unutmaya çalış beni başka bir şey yapma. yaşattığın onca şey içinde teşekkür ederim daha doğrusu beni mutlu ettiğin için,"
"beni öldürdüğün için."
"hayır,hayır,hayır taehyun saçmalıyorsun. gitme diyorum sana gitme benimle kal!"
gözlerimle yaşlar vardı suratını bile düzgün göremiyordum. gitmeye kararlıydı ve ben onu kararından döndürmeye çalışıyordum. ama bilirsiniz kararlıysanız eğer bundan geri dönemezsiniz.
"ikimiz içinde zorlaştırma bunu."
"lütfen yalvarıyorum gitme,hani beraber bir sürü yıllarımız olacaktı? yalancı mısın sen?"
"fark ettiysen eğer,ben sana hiçbir zaman söz vermedim."
kollarımdan sıyrılmaya çalışmıştı ve o an tüm parçalar yerinde oturmuştu. ellerimi çektim ve gitmesine izin verdim. ellerimden kayıp gitmişti.
bir dahada geri gelmeyecekti.