tam 7 gün.
bu pembe saçlı çocuk tam 7 gündür benimleydi. hatta bu hafta içinde sadece 2 kere choi beomgyu'nun evine gitmiştim. babam ise beni salmıştı. şu sıralar ise gergin görünüyordu. şirkette problemler vardı sanırım? veya problem bendim. odamda yatıyor telefonda mesajlaşarak taehyun ile konuşuyordum. yatağın farklı uçlarında dönüyordum sürekli. tıpkı aptal aşıklar gibi. sonrasında ise kapı çalınmadan içeriye birisi girdi. babamdı.
"choi beomgyu,konuşmalıyız."
"konuşalım baba,bir sorun mu var?"
"sorun sensin,başka bir şey değil! tam bir hafta oldu koskoca bir hafta ve sen hala böylesin. utanıyorum bazen senin bu halinden."
sözleri delip deşiyordu beni. tıpkı cam kırıkları gibiydi ama eminim ki onlar daha az acıtırdı canımı.
"ben nasılmışım? ne varmış halimde anlamıyorum."
"sözlerime uymuyorsun,ne yanlışsa onu yapıyorsun. taehyun muydu bu çocuğun adı? o çok değiştiriyor seni,onunla olman yanlış. bitirin arkadaşlığınızı yoksa ben devreye gireceğim. daha fazla seni böyle görmek istemiyorum."
şimdi ise tüm suçu ona mı atıyordu? hiçbir şey dememiş gibi tüm suçu ona nasıl atabilmişti? bu kadar düşüncesiz miydi? benim şu an susmam gerekir,evet tamam babacığım demem lazımdı. ama ben bu sefer susmadım ve choi beomgyu'nun evinde geçirdiğim son zamanları geçirdim belki de.
"onun bana bir şey yaptığı yok! üstüne üstlük o bana iyi geliyor. sana uymak istemiyorum artık ben çocuk değilim. ve choi beomgyu olmaktan nefret ediyorum! bana bir kere o lanet soy ismini kullanmadan seslensene? seslenmiyorsun çünkü senin tek varlığın o siktiğimin soy ismi!"
evet,son sözlerimdi.
"choi beomgyu,evi terk et."
"lütfen görüşmeyelim."
çantama bir kaç şey tıkıştırırken babam kapının önünde kollarını bağlamış benim çıkmamı bekliyordu. bana kaba kuvvet kullanmak istemediği için evden gönderiyordu ve açıkçası ben yüzüme hasar almaya hazır değildim. böylelikle daha fazla damarına basmadan çıkmıştım o odadan. choi beomgyu'nun evinden,çocukluğundan çıkmıştım.
nereye gidecektim şimdi? telefondaki çevrimiçi oluşum birden gidince taehyun paniklemişti ve 9+mesaj vardı. iyi olup olmadığımı soruyordu. beni hissetmişti belki de. düşünüyordum yine ağlıyordum sonrasında. gözlerim burnum kızarmıştı. oturuyordum bir bankta tek başıma. önümden bir sürü insan geçti ama kimse bana bakmadı bile,görmediler beni. benim gözlerim ise taehyun'u aradı. yapabildiğim tek şey taehyun'a konum atmak ve gelmesini beklemekti. gelirdi değil mi? gelirdi...
hala sahilde bankta oturuyor bir şeyler düşünüyordum. o sırada gözüme bir silüet takıldı. pembe saçlı,iri gözlü bir çocuk. kang taehyun.
"beomgyu,iyi misin?"
"iyiyim."
"çok korktum,ne oldu?"
"artık kalabileceğim bir ev yok sadece."
bana yukarıdan bakıyordu,o mana da yukarıdan bakmak değildi bu. ışıldayan gözlerle bakıyordu.
"benimle kal,yalnızım zaten."
biliyor musunuz? 31 aralıktı bugün. ve yeni yıla saatler varken ben burada ağlıyor taehyun'un beni onunla yaşamam için ikna ediyordu.
"bakma bana öyle,benimle kal beomgyu. bizim evimiz olsun. seninde anahtarların olur!"
heyecanlı anlatıyordu. bunun heyecanı bile güzeldi. ben daha demin heyecanlı hissetmiştim? evet ben heyecanı fark edebilmiştim. taehyun'a heyecanlanmıştım. kalbim farklı atıyordu bundan dolayıydı değil mi? veya herkes heyecanlanırdı buna.