8. Bölüm / Telafisi Olmayan Kalp Kırıklıkları

20 3 0
                                    

Canlarım nasılsınızz? Umarum iyisinizdir. Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Umarım severek okuduğunuz bir bölün olur. Keyifli okumalaaaar. Lütfen satır aralarına yorum yapmayı ve bölüme oy vermeyi unutmayın olur muu?



Etrafımda konuşma sesleri duyuyordum ama sesler birbirlerine çok karıştığı için ne söylediklerini anlayamıyordum. Başımda şiddetli bir ağrı vardı ama sebebini çözememiştim. Zaten bana ne olduğuyla alakalı en ufak bir fikrim de yoktu. Gözlerimi açmak için kendimi zorlandığımda başarısız oldum. Bilincim yavaş yavaş kendine gelirken sesleri daha net duymaya başladım.

"Sabah gayet iyiydi niye böyle oldu bir anda, mutluydu Gökhan." dedi Meriç çaresiz sesiyle. Ne olmuştu ki bana? Meriç'le mi ilgili bir şey olmuştu acaba. Kesik kesik bir şeyler hatırlıyordum ama hiçbir şey net değildi.

"Seni görmek ona yaramıyor." dedi Gökhan iç çekerek. Yarıyordu ama eskiden. Ben Alp'in ölümünden sonra bile onu görmek istemiştim sadece o yanımda olsun istemiştim. Çünkü biliyordum Meriç açtığı yaraları iz bırakmadan kapatırdı. Önce onlara güzelce pansuman yapar sonra hiç acıtmadan ve hissettirmeden sarar yara izi bile kalmayana kadar ona özenle bakardı. Günlerce ben onun evinde kalmıştım o yanıma bile yaklaşmamıştı ama evinde kalmama izin vermişti bana bakmıştı ama gölgesini bile bana göstermeden yapmıştı bunları.

Belki gölgesini dahi görmeme izin verseydi şu an bu kadar sızlamazdı yüreğim ama o onu görmezsem iyi olurum sanmıştı.

Ama Meriç hayatında ilk defa böylesine büyük bir yanılgıya düşmüştü.

Farkında değildi...

Ama Meriç bana öyle bir şey yaşatmıştı ki o gün kalbimde derin bir yara açmıştı. O yara hala kapanmamıştı ve onu her gördüğümde o, o yaraya parmak basıyordu. Kalbim o kadar çok sızlıyordu ki belki de onu hayatım boyunca sadece bunun için affetmeyecektim. Çünkü o yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Bu dünyada bile hesap vermesi gereken bir günah işlemişti. Kendine hiç bitmeyecek bir işkence yaratmıştı.

Ama hala farkında değildi.

Meriç bana yaptığı kaç şeyin farkındaydı ki zaten.

İki dünyada da bedeli ağır olan bir şey yapmıştı o, kalp kırmıştı. Kalp kolay kırılan bir şeydi ama yapmasını bilene her şey kolaydı değil mi?

"Bana bak bana, gözlerimin içine bak!" Tavan zincirlerle asılı olan kollarımın acısı yüzünden sesimin acılı dolu çıkmasına engel olamamıştım. Ürkekçe artık siyahın boyadığı gözleriyle ilk defa kahvelerime baktı. "Sen hiç yapmaman gereken bir şey yaptın. Kalp kırdın, benim kalbimi." Sesim yüksek değildi ama onun acı çekmesine yetecek kadarda sertti.

"Sen Elçin Askaya'nın kalbini kırdın." Bağırken asılı olduğum zincirleri koparırcasına sallıyordum. Bunun tek zararı banaydı ya, neyse. Gözlerinde bir duygu görmek istedim, belki bir duygu görseydim geçerdi. Ama göremedim.

"Sen deniz kızını öldürdün."

"Ve onun ahını aldın. Bunun bedeli iki dünyada da çok ağır olacak."

"Sen benim kalbimi böyle parçaladın ya. Allah da inşallah senin kalbini canından çok sevdiği biri tarafından param parça eder."

"Gökhan eskisi gibi mutluydu, eskisi gibi sohbet ediyordu benimle. Ne değişti bir anda? Ne yaptım?" derken Meriç acı çekiyordu. Onun da kalbinde benim gibi derin bir yara var mıydı, hiç kapanmayan? Sürekli kanayan asla kabuk bağlamayan bir kalp yarası var mıydı? Beni anlayabilir miydi?

Ortak: KabullenmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin