Ormanın derinliklerinde büyük bir dilek ağacının altında duran siyah renk kalın ve uzun tüyleri olan kırmızı gözlü yaklaşık 1 metre boyunda olan bir kurt köpeği varmış. Bu köpek geleni geçeni gözler, ama hiç hareket etmezmiş. O dilek ağacına dileğini asan ya ölür, ya kötü yola düşer, ya da ömrü boyunca huzursuz yaşarmış. Ve bide cinlere karışanları varmış. En çok görülen cinler alemine geçiş yapanlarmış. Bu yüzden bir daha yıllarca bu ağaca dilek asmamışlar. Köye yeni gelenlerden biri olan Sıla dilek ağacı olduğunu duymuş fakat hikayelerine inanmamış. Bu yüzden niyetlenip bir mendil alıp ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış. Kurt köpeğini görünce biraz ürken fakat yinede dileğini ağaca asan Sıla hızlıca oradan uzaklaşmış. Yıllardır havlamayan köpek ilk defa o gün havlamıştı ve sesini bütün köylü duymuştu. Bu yaşananların o köpeğin laneti olduğunu düşünen köylülerden biri olan Ayşe hemen Sılanın yanına gider ve ne olup bittiğini anlatmasını istemişti. Olup biteni anlatan Sıla birey dışında herşeyi anlatmıştı. O bir şey herşeyden önemliydi. Dilek ağacına gittiği zaman dileklerin hepsinin kendi astığı dilekten sonra yere düştüğünü, birinin köpeğe geldiğini ve köpeğinde bu yüzden havladığını söylememişti. Köpeğin cinlerin perilerin şeytanların dostu olduğuna inanırlardı. Sıla bunlara inanmamıştı tabi. 2 ay sonra hayatı değişen Sılanın evine 2 küçük çocuk gelir. Son 1 ay içinde tuhaf tuhaf sesler duyan Sıla bu olaya şaşırmıştır. 2 aydır neredeyse 3-5 kişi anca gelmişti evine. Çocuklar para istiyordu. Üstleri başları yırtık olan çocuklara "Bekleyin ben geliyorum." diyip para almak için odasına gitti. Cüzdanı almak için eğildi ve arkasını döndüğünde çocuklar içeriye girmiş ve tam önünde duruyordu. Sıla "Hay aklım çıktı ben size bekleyin demedim mi ? Hem niye geldiniz bakıyım !" dedi. Çocuklar tuhaf kapkalın ve titreşimli bir ses tonuyla : "Bunu kendine sen yaptın öleceksin onu rahatsız ettin sen rahat edemeyeceksin !" diyip yok olmuşlardı. Sıla çığlık atıp ağlayarak "YETEER!" diye bağırdı. Bir not yazıp kendini astı. Kapıyı açık gören Ayşe Sılayı tavanda asılı görünce çok kötü olur ve ağlamaya başlar. Yanı başındaki mektubu bulur ve okumaya başlar. Mektupta yazanlar çok tuhafına gitmiş fakat tahmin de ettiği şeylermiş. Mektupta şöyle yazıyormuş : "Anne baba abla beni affedin. Hayatımdaki değişiklikler kaldıramayacağım büyüklükte ve artık üstümdeki lanetle yaşamaktan bıktım. Her gece ağlamaktan, onların sesini duymaktan, onun misafirleri tarafından rahatsız edilmekten bıktım. Allahım beni affeti. İntiharın günahı büyüktür biliyorum. Senin verdiğin canı benim almam haddim değildir ama artık dayanamıyorum. Bu pislikle yaşamaktan bıktım. Tek suçum bir dilek,belkide dilek ağacı. Ama artık yaşayamıyorum. Affedin beni. Sizleri seviyorum, beni unutmayın." -SILA-