Asaf
"Yürüyerek gitmek istediğine emin misin?" dedim son kez sorarcasına sıkıntıyla.
Balım merdivenlere oturmuş bağcıklarını bağlıyordu. Bense yanında ayakta dikiliyordum. Sorumu duymasıyla gülümsemişti. Son fiyonku atıp bitirdi. Onu kaldırmak için elimi uzattım. Elimi tutup ayağa kalktı. Bu sefer ben de gülümsedim.
"Yürümek daha iyi olacaktır. Market o kadar uzak değil. Park yeri bulmakla uğraşmayalım." dedi soruma cevaben tatlı tatlı.
"O zaman poşetlerini yarısını taşırsın değil mi?" dedim onunla uğraşmak için.
Bu kısmı düşünmemiş olacak ki duraksadı ama sonrasında kararlı bir şekilde kafasını salladı. Ben de onun bu haline gülerken, onu asansöre sürüklüyordum. Asansör yolculuğu çok da sürmedi. Ama hala birleşik ellerimiz garip bir his yaratıyordu. Sessizlikte birazcık ortamı geriyordu. Belki de elimi sadece mahcubiyetten tutuyordu ya de benim elini bırakmamı bekliyordu ama o elimi bırakana kadar bırakmayı da düşünmüyordum açıkçası. Kendisi ne zaman çekerse o zaman bırakacaktım. Şimdilik farkında değilmiş gibi yapsam ya da salağa yatsam ne olabilirdi ki? Bu benim için nadir bir fırsattı!
Binadan çıkıp markete doğru yürümeye başladık. Kalbim çok hızlı atıyordu. Çok heyecanlıydım ve mutluydum. Yolculuk boyunca havadan sudan konuştuk. Bana kendisi hakkında bir şeyler anlatması beni öylesine mutlu ediyordu ki. Sonsuza kadar onu dinlemek istiyordum. Ama benim hakkımda bir şeyleri biliyor olması da en az bunun kadar beni mutlu ediyordu. Benim hayatımdan, benden bir şeyler vermiş oluyordum ona. Bu hissi nasıl açıklarım bilemiyorum. Ama öyle güzel, öyle yumuşak bir histi ki... Ellerimizi ayırmadık. O da bunu dert etmedi sanırım. Ama sebebi ne olursa olsun uzunca bir süre eli avucumun içerisindeydi ya bu yeterliydi. Onun gözlerine bakabiliyor olmak, ellerini tutuyor olmak beni çok mutlu ediyordu.
"Geldik!" dedim sevinçle. Sahiden iyi ki yürüyerek gelmiştik. Yürüyüşümüz daha uzun sürecekti. İlk başta onu yormamak için arbayla gelmeye ikna etmeye çalışmıştım bir de. İyi ki kabul etmemişti.
"Bak gördün mü? Yakınmış değil mi?" dedi gülümseyerek.
Bende gülümseyerek kafamı salladım. Ve sonunda markete girdik. Daha sonra olanlarsa çok hoş hissettirmişti. Malzemeleri beraber seçtik, onun için market arabasını ben sürdüm, her yeri dolaşıp eve ne almamız gerektiğini konuştuk ve en sonunda malzemeleri kasaya beraber yerleştirip poşetleri bölüştük. -Eşit değil de adil bir şekilde diyelim.- Çok şey almıştık belki de ama bu beni bozmuyordu tabiki. Sonuçta annemin kartını kullanmıştım.
Ellerimizde poşetlerle eve doğru yürümeye başladık. Ben hala çift gibi olduğumuz o anları düşünüyordum. Ne kadar da mutlu hissetmiştim. Sadece hayali böyle hissettiriyorsa acaba gerçekten olsa nasıl hissettirecekti bana?
"Asafcığım?" diyen tatlı sesle Balım'a dönüp gülümsedim.
Sırıtmak istiyordum. Bu lakap çok hoşuma gidiyordu. Hem de tahmin bile edemeyeceğiniz kadar çok hoşuma gidiyordu. Asafcığın yesin seni!
"Efendim Balımcığım?" dedim mutlulukla.
Ama elindeki her şeyi pattadanak yere bırakacağını beklemiyordum tabiki. Bütün aldıklarımız güm diye yere çakılmıştı. O an... O an poşetlerin ağzını bağladığım için kendimi tebrik ettim. Ama içinde kırılacak şeyler var mıydı ki? O an o da aynı şeyi düşünmüş olacak ki telaşla ne yaptığını fark ederken poşeti yerden aldı.
"Kırılacak şeyler var... Mıydı?" dedi utangaçça.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim. Sırıttım. Çok komik gözüküyordu şu an. Elimi ağzıma örterken başımı çevirdim. Alttan alttan gülerken o hala suçlu çocuk gibi poşetlerle bakıyordu. Bir süre sonra güldüğümü fark etmiş olacak ki mızırdanmaya başladı.
"Ne gülüyorsun ya?"
Bu cümlesine karşılık olarak sadece kahkaha attığımda sevimli Balım'ım kızmış görünüyordu. Bu sebeple önden yürümeye başlayınca ben de ona yetişip hızımı arttırdım. Hala daha sırıtıyordum. Tahminimce bana şu an çok gıcık oluyordu ama yapacak bir şey yoktu. Balım'ın tatlılığına gülmeyeceksem neye gülecektim?
Balım daha hızlı yürüse de her seferinde ona yetiştiğim için daha çok gıcık kapmış gibiydi. En son yorulup nefes nefes kalmıştı. Onu bir binanın giriş merdivenlerine oturtup yanına oturdum.
"Neden böyle yapıyorsun ki?" dedim alayla.
Balım gözlerini sinirle benden çekip derin derin nefes almaya devam etti. İş inada binmişti. Ben kahkahalarla gülerken koluma ufak yumruklar atıyordu. Acıttığı da söylenemezdi ki sert vurduğu yoktu. Gülmeye devam ettim çünkü çok tatlıydı. En sonunda bunun işe yaramadığını fark etmiş olacak ki yüzünü burşuturup kafasını çevirdi. Tavır yapmaya mı çalışıyordu acaba? Tavır yapıyorsa bu bana çok şirin geliyordu halbuki. En sonunda somurtuk suratına gülmeyi bıraktığımda gözlerime baktı.
"Bitti mi?" dedi ciddiyetle.
Ben buna da gülerken sinirle önüne döndü.
"Sussana artık!"
Bir süre daha güldükten sonra ona kollarının üzerinden sıkıca sarıldım. O kadar istemiştim ki kendimi tutamamıştım. Kollarının üstünden sarıldığım için karşılık verememişti. Ama yavaş yavaş sakinleştiğini hissediyordum. Ellerini ona dolanan kollarımın üzerine koyup gülümsedi. Ben de gülümsedim. Şu an başının üstüne bir öpücük kondurmak istiyordum. Hem de o kadar fena istiyordum ki... Ama kendimi zorla da olsa geri çektim ve ayağa kalktım. Balım onu kaldırmam için elini uzattığında elini elimle ittirdim. Çömelerek çözülmüş olduğunu fark etmediği bağcıklarını bağlamaya başladım. Ben mutlulukla gülümserken o kalakalmış gibiydi. Bu suratı da çok sevimli gözüküyordu. Sanırım o düşmüş bir melekti. Sonunda bitirdiğimde yerden kalkıp elimi ona uzattım.
"Hadi gidelim."
Elimi kavradı ve ayağa kalktı ama bizim Balım olmuştu yine domates Balım! Hem de kıpkırımızı bir domates.
Okuduğunuz için teşekkürlerrr
Yorum yapın olur mu?
Yorumlar az olunca iyi yazmadığımı düşünüp üzülüyorum (ಥ﹏ಥ)
Açıkçası yorumları yıldızdan daha çok seviyorum
Zorla yazın da demiyorum canım ama düşüncelerinizi belirtin (╥﹏╥)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sever Misin? (bxb)
Romance[Yarı texting] 053******** yazıyor... 053********: Şey 053********: Asafcığım 053********: Yarın sıranın sağına değil de soluna oturur musun? *Text- Düz karışık* Tatlış, soft, genel olarak entrikasız bir hikaye düşünüyorum.