Asaf
"Bunu yaptığına inanamıyorum. Neden öyle şeyler söyledin ki?" diye hala söylenmeye devam eden Balımla hızlıca dairemizin kapısına yürüdüm.
Bıkmışlıkla oflarken kapıyı açtım. Balım arkamdan gelirken söylenmeye devam ediyor, adımlarıma ayak uyduruyordu. Onu dinlemeyi seviyordum doğru. Hatta çok seviyordum ama bu... Bu onun söylenmeleri için geçerli değildi sanırım. Bunu fark edeli yarım saat oluyordu tahminen ya da biraz daha fazla.
Koltuğa oturduğumda Balım da yanıma oturuvermişti. Hala konuşuyor olması gerçekten... Gerçekten çok fena sabrımı sınıyordu.
"Tamam tamam. Özür dilerim. Yüzüncü kez diliyorum." dedim dayanamayarak.
Gözlerini kısarak bakmaya başlayınca ben de ona öyle bakmaya başladım. Bu onu daha da sinirlendirmiş olacak ki sabrı taşmıştı. Kolumu cimdikleyen elle çığlığı bastım.
"Alt tarafı kargoyu geri almaya gidecektik. Niye 'Poşetlerin içinde ne var?' diyen adama ikimizin arasında özel diyorsun! Yanlış anladı. Düzeltmeye bile çalışmadın!"
Omuz silkip sürahiden bir bardak su doldurdum. Sadece o an dediklerimin ne anlama geleceğini düşünmemiştim. Anladığımda da düzeltmeyi denerken daha çok batırmıştım. Yapacak bir şey yoktu artık. Ne diye bana kızıyordu ki?
"Adam yanlış anlamak için yer arıyordu. Hem bir şey de demedi. Homofobik değil demek ki." dedim kendimi savunurken.
Balım arkasına yaslanıp sinirli gözleriyle bana bakmaya devam etti.
"Konu bu değil. Biliyorsun değil mi her zaman bu kadar şanslı olamayız? Homofobik olsaydı gerçekten başımıza bela almış olabilirdik. Özellikle de sen! Güvenliğine biraz olsun dikkat edemez misin?! Sen-"
Elimi onun ağzına kapattım. Kafamı göğsüne yaslarken tek elimle beline sarıldım.
"Özür dilerim Balım. Daha çok dikkat edeceğim." dedim ona iyice sokulurken.
Kucağına başımı bırakıp yattım. Şu anda daha rahat hissediyordum. Biraz daha huzurlu. Balım'ın elini okşaması için saçıma koydum. Balım da isteğimi anlamış olacak ki saçlarımla oynamaya başladı.
"Asaf sana kızmak için söylemiyorum bunları biliyorsun değil mi?" dedi sakince.
Elleri saçlarımdayken ne dese kabulümdü. Mayışmış hissediyordum. Bana 'Dünya düz.' dese inanırdım.
"Sadece..." dedi Balım tereddütle.
Eli duraksamıştı. Ben de kıpırdanıp ona döndüm. Kucağında ona bakıyordum, dizlerinin üstünde yatarak.
Balım kıpkırmızı olmuştu. Öyle tatlı gözüküyordu ki. Bu kadar utanması yasak olmalıydı.
"Sadece endişeleniyorum." dedi son bir cesaretle gözlerime bakarak.
Gülümseyip beline sarıldım. Kafamı göbüşüne sürterken kıkırdıyordum. O gerçekten sevimliydi. Benim hakkımda endişeleniyordu. Balım da hareketimle huylanmış olacak ki kıpırdanmaya başladı. Ellerimi belinde ileri geri oynatıp gıdıklamaya başladım. Kaçmaya çalıştıysa da kaçamadı.
"A-asaf" diyebilmişti gülmelerinin arasından.
Nefes nefese kaldığında onu gıdıklamayı bıraktım. Gülümseyerek gülmekten kızarmış yüzüne, boynuna baktım.
"Balım domates gibi görünüyorsun." dedim gülerek.
Bunu dememle yanağımı kavrayıp sıkması bir oldu. Ben yanağımı onun elinden kurtarmaya çalışırken gülme sırası ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sever Misin? (bxb)
Romansa[Yarı texting] 053******** yazıyor... 053********: Şey 053********: Asafcığım 053********: Yarın sıranın sağına değil de soluna oturur musun? *Text- Düz karışık* Tatlış, soft, genel olarak entrikasız bir hikaye düşünüyorum.