~12. Bölüm~

5 4 0
                                    


Yeni yıla yeni bir bölümle başlamak istedim. İnşallah bu yıl bol okumalı, bol yazmalı ve musmutlu geçen bir yıl olur, hepimiz için... \(^-^)/

Keyifli okumalar.

-<><><>-

Cihan zamanın aleyhine işlediğinin farkında olup yola geç ve kalabalık çıktıkları için huzursuzdu. Bakışlarını buğulu gökyüzünde tüm ihtişamıyla parıldayan melteme çevirdi.

Ruhunu bir mengene kavuşu misal sıkan o garip buhramdan bir türlü kurtulamıyordu.

Aklına kasabaya ilk geldiği zamanlar gelirken ısırılmış bir kurdun, dolunayın üstündeki etkisini araştırdığı; sayısız uykusuz geceleri anımsıyordu. Tabii bu konuda Yankı ondan daha istekliydi. Onun cezbeden daha çok kadavralar üzerindeki incelemelerdi,buna hayvan kadavrası da dahildi.

Ormanda Beliz ile karşılaştıktan dakikalar sonra, avcıların kulübelerine gidip dört kişilik bir grup oluşturmuş ve ormanın derinliklerine doğru yol almışlardı. Hiç istemese de kalabalık gitmeleri iyi bir şey yaptığını hissetiriyordu.

Önde orman korucuları; Pars ve adını henüz bilmediği bir genç yol gösteriyordu ve aynı zamanda ellerinde tutukları metal kaplamalı fenerlerin beyaz ışığını sağa sola tutarak görüş alanlarını, genişletmeye çalışıyorlardı. Cihan ormanı avuçları kadar bildiklerine dair süpheliydi.

Zira yola çıktıklarından beri her on adımda bir ellerindeki eski bir kaplaması olan, deftere baktıklarını görmek bu şüphesini destekliyordu.

Karanlığın çökmesiyle yoğun sis tabakası yerini dumanımsı bir havaya bırakmıştı ama buna rağmen ileriyi görmek neredeyse imkansızlaşıyordu. Kasabanın doğusunda çok uzak bir noktada şimşek çakıyor ve sonrasında mavimsi, pembemsi bir ışık dalgası gök gürleme sesinden hemen önce semaya yayılıyordu

Cihan, bıkkınca soldu. Külübeye gidip orman korucularını ikna etmek ve yola hazırlanmaları hayli zaman almıştı. Adamlar ilk birkaç saati harita çıkararak kendi aralarında durum analizi yaparak geçirmişlerdi. Buna gerek var mıydı? Bilemiyordu. Bilmediği o kadar çok şey vardı ki, zihninde herbir şey iç içe geçmişti. İpin uçunu bir bulsa tüm düğümü çözebileceğini düşünüyordu.

Onların peşine takılmak ne kadar güvenliydi bilemiyordu mesela... Arkadaşını nasıl bulacağını ve başına ne geldiği konusunda, yaşlı kadının ne bildiğini bilmiyordu. Gerçi ilk günden beri garip bir şekilde bunu hissetmişti. Yankı'nın başının belada olduğunu sezmişti.

İçinde susturamadığı süphe ve endişe karmaşasının çığlıklarınına bir anlam veremiyordu, yine de.

Neyse ki bu zoraki yol arkadaşlarına kendi şartlarını sunma cesaretinde bulunmuştu.

Orman korucuları, ulaştıkları noktanın sonrasında onlara rehberlik etmeyeceğini biliyorlardı en azından genç adam, onlara bunu ikna ettiği için rahat hissediyordu, az da olsa.

"Bu kadarına gerek yoktu biliyorsun,değil mi?" diye mırıldandı önünde ağır ağır adımlayan Beliz'e.

Genç kızı ikna etmek sandığından güç olmuştu.

Beliz beklenmedik bir şekilde duraklarken genç adamın turkuaz gözleri üstüne sabitliydi ve dibinde bitmesi birkaç adım gerilemesine neden oldu. Beliz'in elinde küçük bir anahtarlık feneri vardı. Küçük fenerin yaydığı cılız ışık, birbirlerinin yüzünü göreblecek kadar vardı.

"Aptallık yapma Cihan! Her şeye tamam ama oraya savunmasız gitmeye göze alamazdık." diye fısıldadı yürümeye devam ederek.

Küçük adımlarla önden yürümeyi sürdürürken Cihan'nın beraberinde gelip gelmemesi umrunda değildi.

GİZEMLİ SOKAĞIN SAKİNLERİ| Askıya alındı-düzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin