~8. Bölüm~

4 2 0
                                    

-<><><>-

Uzun bitmek bilmeyen bir gecenin ardından Arya hala aynı düşünceler girdabında boğulduğunu hissedebiliyordu.

Dün gece gördüklerini ve defterdeki yazılanları birilerine anlatmak için adeta can çekişiyordu. Ancak bir süre susmayı yeğliyecekti, sürekli bunu düşünerek varacağı bir yer olduğunu da sanmıyordu. Bu nedenle er ya da geç birine anlatacağını biliyordu, aksi taktirde deliriceğini düşünüyordu.

Bir boşluğa doğru sürüklendiğini hissediyor ve kafası sürekli aynı şeylerle meşguldü. Bu hali kolay kolay geçmeyecekti, kendini suçlu gibi hissetmeye  başlaması da işin içinden çıkılmaz bir hale dönüşüyordu. Yersiz endişeleri ani korku ve ürperti ataklarına bırakıyordu.

Kasabaya geldiğinden beri normal bir an yaşadığı söylenemezdi, geçip giden dün gece de bunlardan biriydi;

Gecenin bir yarısı, alt kata gelen seslerle rüzgarın o seslere eşlik etmesiyle geçmişti. Kasabada rüzgar eksik olmazdı zaten, ama bodrum kattaki sesle aynı anda nüksetmesi bir şekilde onu daha çekilmez bir hale getiriyordu.
Arya'nın kulakları artık ister istemez bu sese alışmıştı, bu mecburi bir kabullenişti, yine de bodrum katta yaralı birinin olduğunu bilmek, onu sandığından fazla huzursuz etmişti.

Gecenin diğer yarısı ise hatırlamak istemeyeceği türdendi, kısaca uyumadan kabusu görmek gibiydi; öğrendiklerini, gördüklerini ve belki de hayattındaki asıl gerçekleri düşünmeye ve anlamaya çalışarak gece ızdırabılı, korku yüklü bir şekilde akıp gitmişti.

Korkudan ama en çokta endişeden uyuyamamış, sabaha karşı salondaki
-oturulduğunda gıcırdayan- kanepede gözleri tam uykuya dalarken kapının sertçe çalması uykusunu hepten kaçırmıştı.

Uykusuz geçen bir geceden sonra kasabada yeni bir güne daha merhaba demişti. "Ne gün ama!" diye düşünüyordu. Uykusuzluk genç kadının dengesini iyice bozmuştu. Buraya gelmeden önce en çok hafıflandığı şey erken kalkıp uykusunu alamamaktı. Fakat şimdi bakıldığında bu söz konusu dahi değildi.

Artık geldiği hal öyle bir sinir bozucuydu ki; anlık gelen duygu patlamasıyla kendini tutmayacak ve Erdem'in karşısında ağlayacak diye neredeyse endişe etmeye başlıyordu. Sessiz kalması ve hesap sormamasının tek sebebi ise  içinde olduğu her şeyi anlamaya çalışmasıydı.

Herhangi bir şey dille getirecek olsa sesinin ağlamaklı çıkacağına neredeyse emindi. Bunun düşüncesi bile zayıflığına kızmasına yetiyordu.

Öte yandan gününe iyi başladığı söylenemezdi. Erdem şafakla birlikte kapıda bitmişti ve bir açıklama dahi yapmadan
kapının önüne çektiği kamyonetten salonun ortasına eşya yığmıştı. Bu eşyaların hiçbiri Arya'nın dikkatini çeken şeyler değildi, salonun ortasındaki kazma da buna dahildi.

Tek yaptığı Erdem eşyaları taşımayı sürdürürken tek bir kelime etmeden salonun bir köşesinde dalgınca durup düşünmeyi sürdürmekti. Başka bir alternatifi yok gibi gözüküyordu ayrıca Erdem'in kendiliğinden açıklama yapmasını bekliyordu. "Ne yapıyorsun?" diye sormayacak kadar yorgun hissediyordu. En başından başlayıp her şeyi anlatma zahmetine girmeyeceğini düşünse de bunu umuyordu, her şeyi bilmek onun en doğal hakkıydı ama yine de anlatacaklarını duymak istediğinden emin olamıyordu.

Erdem'e defter hakkında bir şeyler bilip bildiğine dahil sorular sormak istiyordu, en azından böyle bir şeyden haberi olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Ama bundan vazgeçmesi uzun sürmüyordu. Dalgın bakışları salondaki her bir noktayı süzüp geçiyordu.

Salonun içinde gündüze göre oldukça tuhaf sayılacak bir ton vardı. Her şey eski olduğu içinde böyle gözüküyor olabilirdi ama Arya'yı her geçen saniye biraz daha boğduğu kesindi.

GİZEMLİ SOKAĞIN SAKİNLERİ| Askıya alındı-düzenlenecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin