Yanlız bir şato

7 1 0
                                    

Böylece küçücük bir arabada, yazın sıcaklığında, sıkışarak uzun bir yolculuğa çıktık. Güzelim memleketimin o yurdum insanlarını, ardımda bıraktıkça gözlerim dolmaya başladı. Deniz kenarındaki nefis kokan balıkları son kez kokluyordum, dünyadaki tek arkadaşımı arkamda bırakıyordum, cünkü kaderimde bana ait olmayan bir sarayda, yeni hayat kurmak vardı. Sekiz saat sonra, kayseriye ulaşmıştık, sehrin bir kısmını ardımızda bıraktıkça, Kapadokya'nın güzeliyi adeta derdime bir merhem gibi akmıştı. Kardeşimle şaşkınca öyle baka kaldık, cünkü dağların üzerinde duran evlerin tepesinde onlarca sicak hava balonu yelkenleniyordu. Ilk defa, gökyüzünü böyle güzel görmüsdüm. Ama kalbime dokunan tek şey o değildi, doğanın içine girdikçe, insanları ardımızda bıraktıkça, gözümüze batan tek birsey vardı. Erciyes Dağı'nın eteklerinde yaşayan yılkı atları. Okadar çoktularki, saymak mümkün değildi. Bizimle adeta yarışıyorlardı. Ve o sürünün yolunu, birbirlerinden cok değişik olan iki at yönlendiriyordu. Biri gece kadar karanlıktı, diğeri ise gündüzün aydınlığına sahipti.

Evet... kayseriye ilk aşık olduğum an, işte o andı.

Ama bu şehrin, güzelliği bitmiyordu, dağların olduğu yerde, doğanın yesiliğinde bir mücevher gibi şakladığı bir şey vardı. Tüm insanlardan uzak yaşayan, yanlızlığa mahkum kalmış bir şatoydu. Büyüklüğü şanki tüm şehri kucaklayacak kadardı. Up uzun ince zeminden olan demirler bu şatoyu şanki dünyadan koruyordu. Yada dünyayı, onlardan koruyordu. Etrafda, ne bi ev var, nede bir market. Kaplan Ailesi adeta, dünyayı terk etmis gibi yaşıyordu.

Suan Kamil bizi koca bahçede şatoya doğru götürüyor. Ve gördüğüm kadarıyla bu bahçenin bir boş tarladan farkı yoktu. Ne bi çiçek ekmişlerdi, nede oturacak bir sandalye vardı. Şatonun yanında sadece bir elma ağacı mevcut. Ama o bile cok yalnız gözüküyor. Ve bahçenin arka kapısının yanında bir at evi görebiliyorum. Simsiyah ve adeta ikinci bir saray gibiydi. Bu aile arabalara çok önem veriyor sanırım. Her çeşit renk ve model bulunmaktadır. Motor sevdası bile var.

,,Bavullarınızı ben taşırım, Bergüzar hanım. Siz çıkabilirsiniz." Kamil, arabayı durdurup bize doğru konuşuyor. Onu dinleyip teker teker inmeye başlıyoruz. ,,Heeeyt, beee! Şunun güzelliğine bakın. Bu şato resmen, benim tüm yedi sülalemi barındırır. Ama nerde bizde öyle şans. Anca, sürünürüz böyle." Evet. Annemi mutlu etmek okadarda zor degildi. Onun aklını çelmek için para ve parlayan hersey yeterliydi.
,,Buyur, Rüya. Susamasındır kesin." Kamil cekinerek bana bir su sisesi uzatır. Ufak bir gülümsemeyle siseyi elinden alırım, ve yanından uzaklasmaya başlarım, çünkü babası Sefa, böyle şeylere çok önem verir. Bir bekar kızın, bir bekar erkekle konuşması kadar kötü bir şey yoktur onun icin. Amcamız biraz dedikoducudur.

,,Abla, baksana. Bana anlattığın hikayelerdeki gibi bir saray." Melike, küçük parmaklarıyla 5 katdan olusan saraya gösterir. ,,Evet. Kaybolmamak için elimi şimdi sımsıkı  tutuyorsun, anlaşdık mı?" Ona doğru çökerim, ve ufacik burnuna bir öpücük kondururum. Bir güneş gibi açar, ve gülümseyerek kafasını sallar. ,,Kız, burda kaç kişi yaşıyorki, bu kadar büyük burası böyle? Neki bunlar şanki?" Annemin meraki sönmüyor. Gözleri adeta şatoyu yemeye başlıyor. ,,Kaplan Ailesi kesinlikle çok kalabalık. Ama sabah kendi gözünüzle görürsünüz artık. Evin Hismetcisi Yasemin size bilmeniz gereken herseyi anlatacaktır. Suan sizi bekliyor, ve sizi odaniza götürecek." Kapının önünde durmaya başlar. ,,Kaplan Ailenin çok şıkı kuralları var, hepsini iyi dinleyin ve uyun. Sabah kahvaltısında evin hanımıyla tanışacaksınız. Bayan Zehra. Sakin hata yapmayın, aksi takdirde bunun sorumluluğunu ben üstlenmek zorunda kalacağım." Duvardaki konuşma sistemin üzerindeki beyaz dügmeye basar. ,,Akşam olduğunda herhangi bir sebeple Villa'ya döndüğünüzde, buradaki beyaz düğmeye basın. Kırmızı olana asla değmeyin!" Ve ard arda mola vermeden, tekrar beyaz düğmeye basar.

,,Bu düğme, sadece calisanlar icin. Buna bastığınızda odanızdaki zil çalacaktır ve aile hiçbir şekilde rahatsız olmuyacaktır." İnsanların burada nasıl ayrıntılara odaklandıklarına hayranım. Güzel ve bir o kadar da korkutucu. ,,Ailenin en büyük oğlu Reyis Kaplan 23:00'den sonra sarayın sessiz olmasını emir ediyor. O, ofisine kapanıyor ve sessizliği bozan herhangi bir sesi duymak istemiyor." Buradaki insanların alışkanlıkları nedir Böyle? Sessizliği geri getirmek mümkün değil ki. Ya biri öksürmek zorunda kalırsa? Peki ayağımızın altındaki Zeminin ses vermesi durumunda ne olacak? Bizimi cezalandıracaklar? ,,Ve hepsinden en önemliside, birinci kattaki ofis herkez icin yasaktır. Bay Reyis Kaplan odaya girinmesinden asla hoslanmaz. Dolayısıyla sıkıca kurala uyun!" Konuşmasını bitirir ve birdaha zile basar. ,,Ailenin bahçe dekorasyonuna karşı alerjisi var galiba.'' derim ve gözlerimi üst katdaki açık pencereye çeviririm. Işığı acik olan tek oda. Bu, sessizliğe önem veren adamın ofisi olmasi lazim. ,,Reyis Kaplan Bey, öyle istemektedir. Onun bu saraydaki sözü en üstün önceliği edinmektedir. Bahçede hiçbirşey değiştiremesiniz." Dedi Nale hanim ve sonunda gözlerimi açık olan pencereden uzaklaştırır. Yeniden beyaz dügmeye basar. Ve önümüzdeki kapı açılmaya başlar. ,,Şimdi çok sessiz olun.Yasemini takip etmekten başka bir şey yapmayın ve odadan sakın çıkmayın. Biz sehire gidiyoruz. Ben ve ailem cuma gününe kadar buradayız, çünkü hafta sonu kızları Selin hanim bahçede nişanlanacak. Iyiki geldiniz, yoksa bütün iş yine bize kalacakdi." Anemle tokalaşmaya başlarken, önümdeki yaşlı bayan kapıyı sonuna kadar açar. Karşımda kısa, beyaz saçlı ufak bir teyze var.  Uzun geceliğini giymiş ve olumlu bir şekilde bana gülümsüyor.

,,Hadi, görüşürüz. Bi bakalim şu sarayımıza, neyin nesiymiş." Annem yerde duran iki bavulu eline alir. ,,Beni takip edin. Ama lütfen sesiz olun, bay Reyis daha yeni geldi." sessizce fısıldıyor ve elinde tuttuğu mumla dar koridoru aydinlatarak bizi yönlendiriyor. Burası çok karanlık olduğu için çevreyi tam olarak göremiyorum. Şimdilik tek basamaklı düz merdiveni görebiliyorum. Yukarısı aynı burası gibi çok sesiz. Adeta bir korku evi gibi. Ve merdivenin altındaki büyük kapının önünde durmaya başlar Yasemin hanim. ,,Burası sizin odanız. Diğer her şeyi, Bayan Zehra size kahvaltıda anlatacaktır." kapıyı açar ve girmemize müsaade eder. Bu odada iki yatak ve bir dolap haricinde başka herhangi bir şey yoktu. ,,Koş koca kalenin içinde, bize bu çirkin odayı mi veriyorlar?" Tabi ki, annem hiç memnum kalmadı, kapının yakınında çantayı tamamen hayal kırıklığıyla koyar. ,,Hanim efendi, bi durun bismillah, daha yeni geldiniz. Sizi koyunlarında yatıracak değiller ya." Yasemin hanım sâyesinde gülümsemeye başlarım. Bavulumu yatağın yanına koyar ve camdan oluşan duvarın önünde durmak zorunda kalırım, çünkü manzara inanılmaz huzur verici. ,,Bizi en azından ayrı odalara koyabilirlerdi. Burası çok küçük. Karınca bile barınmaz burda!"Annem çileden çıkarken ben beyaz perdeyi yana çeker ve terasın kapısını açarım. Dışarıya ilk adımımı atıyorum, yanımdaki elma ağacı nefis bir şekilde kokmaya başlar.

,,Cennet gibisin... Bu güzel yerde susmak sana haksızlık olur." Derin bir nefes alırım, ve şaşkınca hemen yere bakmak zorunda kalırım. Çimenin üzerindeki aydınlığı daha yeni fark ediyorum. İçinde büyük bir karanlık gölge meydana geliyor. Şanki bir erkek silüeti. Sanki tepemdeki pencereden biri aşağıya bakıyor. Yavaşça kafamı arkaya çevirir ve sessizliğe aşık olan pencereye bakarım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 24, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Reyis Kaplan - kalbinin izi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin