'Hiçbir şey istemedim,
Ne yatak, ne oda, ne de ev,
Sen de bırak her şeyi, sadece beni sev.'
Doğrulurken diz kapaklarımın acıdığını hissettim. her yer karanlıktı, hiçbir şey göremiyordum. tek bildiğim vücudumu sarmalayan morlukların sızısıydı. yerde cenin pozisyonunu almış uzanıyordum, açık pencereden doğru esen soğuk rüzgar yaralarımın cayır cayır yanmasına neden oluyordu. sesimin kısıldığını bile bile yardım çağrısı yaptım. 'ne olur, beni bu evden kurtarın.' fakat sesim fısıltıyla çıkmıştı. bir kaç kez daha sesimi çıkartmaya çalıştığımda acıyla inledim. en sonunda sesimi kimsenin duymayacağına kanaat getirmiş olmalıyım ki dizlerimi karnıma iyice çekerek olduğum yerde küçüldüm. kendimi savunmasız küçük bir kız çocuğu gibi güçsüz hissediyordum. bedenim soğuktan ve acıdan tir tir titrerken, gözlerim uykusuzluğa daha fazla dayanamadı ve kendimi uykuya bıraktım.
duvarlar bembeyazdı, bir odanın içerisinde öylece bir yatakta uzanıyordum. odanın karşısında bir pencere. ve orada duran bir adam. uzandığım yatakta doğrularak, ayaklarımı aşağı sarkıttım. adam bana dönmedi, hala öylece orada durmuş dışarıyı izliyordu. gücümü ayaklarıma vererek kalkmaya çalıştığımda, birden elim bir güçle yatak başlığına kelepçelendi. ben şaşkınlıkla olanları izlerken, adam bana döndü. tanıdık bir yüze sahipti. kumrala dönük saçları, geniş omuzlara ve iri bir bedene sahipti. gözleri kahverengi rengindeydi. adam bakışlarını benden kaçırarak pencereye doğru yan döndüğünde, camdan içeriye doğru sızan güneş ışığı kahverengi gözlerinin kehribara dönmesini sağladı. kirli sakalları, çene hattını ortaya çıkarırken tekrar bakışlarını bana döndürdü. sol kaşını kaldırarak dudaklarını araladığında dikkatle onu izliyordum. 'sonunda karşılaşabildik, ha?' tok sesi odanın içinde yankılandığında sesim çıkmıyordu. sanki dudaklarımı aralasam bütün cümlelerimi boğazıma dizecekmiş gibi duruyordu. ben sessiz bir şekilde durmaya devam ettiğimde adımlarını bana doğru attı. üzerinde siyah bir takım elbise vardı, kollarının özenle kıvrılmış olduğunu düşündüğüm gömleğinin yakasını düzelterek tam önüme çöktü. bakışları oldukça derin bakan bu adam, beni adeta suskunluğa sürüklemişti. bakışları dudaklarım ve gözlerim arasında gidip gelirken dudaklarını araladı. 'seni bu kötü hayatın içerisinden kurtaracağım' dediğinde göz bebeklerim sevinçle büyümüştü. kahverengi gözleri birden kararmaya başladığında sevincimi kursağımda bırakacak o sözleri söyledi. 'daha sonra hayatını ben mahvedeceğim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanılma ve yansıma
Romancesol eliyle saçlarımdan bir tutamını nazikçe aldı ve tuttu. sağ elinde ki ucu körelmiş makası, sıkıca tuttuğu saçlarımın arasından geçirdi. ağlayarak kestiği saçlarım, yerle buluştuğunda kendimi özgürlüğe kavuşmuşcasına hafiflemiş hissetmiştim. omuzl...