şimdi ki zaman
olduğum yerde kıpırdanarak doğruldum ve etrafıma bakındım. kilerden çıkarılarak odama götürülmüştüm. çünkü bugün müdire hanımın deyişiyle, buradan alınıyordum. morluklarımı gizlemem adına verdiği makyaj malzemelerine tiksinerek baktım. hiçbirini sürmeyecek ve kullanmayacaktım. yatağıma oflayarak oturduğumda derin bir nefes aldım. düşüncelerim beni esir alıyordu. ellerimi gerginlikle dizlerime yerleştirdiğimde geçmişi düşünmeye başladım. annemden sonra ömür kısaltan olduğumu düşünmüşümdür hep. annem öldükten sonra, ben de öldüm. ömür kısaltan olmamalıydım, nefret ediyorum. ömür, bir pamuk ipliği, vakti gelince çekilir gider, sanlar, ünvanlar, isimler, üstüne bir bardak su içilir gider. öyle çok zaman akıyor ki, ben yoruluyorum bir adım dahi atmaktan, ama zaman hiç durmuyor, yorulmuyor. zamanın saçları beyazlamıyor. usanmıyor akmaktan ve aktıkça kalbi ağrımıyor. zaman, törpüler her yanı, yontar, eritir insanı. acımasızdır zamanlar, onu bir tek kaybedenler anlar. ben çok zaman kaybettim biliyorum. ama yediremediğim çok şey kaybettim. ellerimi saçlarıma daldırarak düşüncelerimden arınmaya çalıştım. oturduğum yerden hızlıca ayağa kalkarak sandalyenin üzerinde asılı duran hırkamı üzerime geçirdim ve kapıyı açtım. son kez bakışlarımı odama döndürdüğümde kendimi derin bir iç çekerken buldum. yüzüme en kırgın dolu gülümsememi yerleştirerek odada geçirdiğim her anıyı izledim. bu oda da koca bir çocukluğum vardı, en yaralı yanlarım vardı. dayanamayıp arkamı döndüğümde kapıyı bir daha o odaya girmemek adına kapattım. yorgun adımlarla bedenimi merdivenlerin olduğu yöne çevirdim sessizce yürüyordum. yavaş adımlarım koridor da ses çıkarırken bir anlığına ne kadar yalnız olduğumu fark etmiştim. kendi hayatında bile insan bu kadar yalnız olur muydu? ben olmuştum. müdire hanımın kapısına geldiğimde, kulpu kavradım ve aşağı indirdim. çalmadan içeri girmiştim. aniden nefes alışım düzensizleştiğinde garipleşen nefes alış verişimi fark eden müdire hanım şüpheyle bana bakarak gözlerini kıstı. tek bir hareketim de dahi beni o iğrenç kilere hapsedebilecek kadar gaddar bir kadındı. sahte sırıtışımı yüzüme kondurarak 'kiminle gideceğim evime?" sakince ve daha çok buradan kurtulmak istercesine sorduğum soru müdire hanımın oturuşunu düzeltmesine neden oldu. yan koltukta oturan kız, dikkatimi üzerine çektiğinde boş bakınıyordum. kız dirseklerini dizine koydu ve öne doğru eğilerek bana baktı. karamel rengi kıvırcık saçlarını gördüğümde bedenim sarsılarak geriye gitti. annemin saç rengine sahip bir insanı uzun zaman sonra görmek beni afallatmıştı. bal rengi gözlerini üzerime dikmiş beni izliyordu. tıpkı annemin dış görünüşüne sahip oluşu, bunun kader olup olmadığını sorgulatmıştı. kalbim göğüs kafesimi parçalamak adına çok hızlı attığında elim boğazıma gitti. nefes alamıyor gibiyim, duvarlar üstüme doğru geliyordu. geçmişin her bir anısının teker teker üzerimde oluşu, dizlerimin titremesine sebep oluyordu. kendimi toparlamak adına alnımda biriken soğuk ter damlacıklarını elimin tersiyle sildim. bakışlarımdaki korkuyu gören kız, müdire hanıma dönerek oturuşunu dikleştirdi. 'kız da geldiğine göre artık gidebiliriz?' dediğinde müdire hanım başını olumlu anlamda sallayarak elini 'gidebilirsiniz' anlamında kapıya doğrulttu. kız oturduğu koltuktan ayağa kalkarak bana yaklaştı, geçmiş üzerime gelmeye devam ettiğinde geriye doğru gidiyordum, başımı korkuyla yere eğdiğimde, kız elini omuzuma koyarak düşüncelerimi dağıttı. başımı kaldırıp ona baktım. dağılmış karamel saçları ona oldukça yakışmıştı. esmer ve güzeldi, onun annemi hatırlatması içimi burksa da suskunluğunu korudum. 'hadi evimize gidelim kardeşim.' özellikle kardeşim kelimesine vurgu yapması beni afallatırken istemsizce başımı sallamış ve oradan beraber çıkmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanılma ve yansıma
Romancesol eliyle saçlarımdan bir tutamını nazikçe aldı ve tuttu. sağ elinde ki ucu körelmiş makası, sıkıca tuttuğu saçlarımın arasından geçirdi. ağlayarak kestiği saçlarım, yerle buluştuğunda kendimi özgürlüğe kavuşmuşcasına hafiflemiş hissetmiştim. omuzl...