'Ezberimde yüzün
Silmek öyle kolay mı?
Kaderimde bir düğüm
Çözmek öyle kolay mı?'gözlerimi araladığımda, anlımdan aşağı akan terleri hissedebiliyordum. her yerim ağrıyordu, morluklarımın sızısı hareket etmemi güçleştirirken dudaklarımın arasına dolan acı çığlığım odanın duvarlarında yankılandı. ellerimi zemine koyarak doğrulmaya çalıştığımda sırtıma saplanan acı, avazım çıktığı kadar bağırmama neden olmuştu. müdire hanımın sözüyle, yetimhanenin kiler odasına kapatılmıştım. sadece bir çok kez bu iğrenç yerden kaçmaya çalıştığım için cezalandırılıyordum. odanın sadece yüksek bir kısmında küçük demirlerle kaplı bir penceresi vardı. pencereden sızan ışık sayesinde, güneşin doğup doğmadığını anlayabiliyordum. yüksek bir sesle derin nefes aldığımda, odanın içinde sadece kendi nefes alışverişimi duyuyor oluşum sinirden gülmeme neden oldu. kendi acıma, kendi hâlime bu şekilde gülmem sinirlerimi bozmuştu. gürültüyle açılan kiler kapısı dikkatimi dağıttığında, bakışlarımı oraya çevirdim. kapının açılmasıyla etrafa saçılan tozlar öksürmeme neden oldu. gelen müdire hanımdı, üzerinde yine o eski kabanı vardı. bol bordo eteği ve üzerinde ki boğazlı kazağıyla meçhul bir hâlde görünüyordu. kollarını önünde bağlayarak ruhsuz bakışlarını üzerime dikti. rahatsız edici bakışları yattığım yerde kıpırdanarak doğrulmama sebep oldu. elimle sağ omuzumdan düşen hırkayı düzelterek onun oluşturduğu morlukları gizledim. kendimi zar zor toparlayarak ayağa kalktım ve duygularımı ondan gizleyerek karşısına dikildim. yaptığı her şeyi, bir gün ona yaşatacağımdan bihabersiz. öylece bana bakıyordu. çocukluğumu yeterince öldürmemiş gibi, korkusuzca gülümsüyor. fakat o gülümsemenin bir gün cehennemi olacağını bilmiyordu. donuk bakışlarla ona baktığımda 'ceza saatim bitti müdire hanım, artık çekilirseniz odama gideceğim.' dediğimde bir adım ileri gittim, hızla önüme geçti. ne yaptığını sorarcasına sol kaşımı kaldırdım ve aynı onun gibi kollarımı önümde birleştirdim. 'seni bir aile evlat edinecek. işlemleri çoktan hazırlattım. artık kaçışın yok lâl.' yüzüne kondurduğu samimiyetten çok uzak olan soğuk gülümsemesiyle bana baktığında, dile getirdiği cümleler beynimde yankılanıyordu. beni bir aileye mi verdiğinden söz etmişti az önce? ellerim korkudan terlediğinde kirli pantolonuma sürttüm. gözlerim öfkeden karardığında işaret parmağımı göğsüne koyarak ittirdim. 'ben bir aileye gitmek istemiyorum! hele senin seçtiğin bir ailenin evine asla!' öfkeli çıkan sesim kileri kapladığında, delirecek gibiydim. müdire hanım ona uzattığım parmağı eliyle ittirdiğinde, kolumun sağa düşmesine neden oldu. bu durum beni sarstığında gözlerim acıyla doldu. müdire hanım kilerden çıktığı sıra zafer kazanmış bakışlarını bana döndürdü. 'sen yaralı bir kızsın lâl, seni kimse gerçekten sevmeyecek. sen hem sağından, hem kalbinden engellisin.' yüreğime ağır gelen sözleri yere düşmeme neden olurken. kulaklara dolan kahkahası, ürkmeme sebep olmuştu. kapıyı hızlıca çarparak çıktığında ben yerime mıhlanmış bir şekilde duruyordum. kafamı yukarı kaldırdım. bir başkası burada durup beni izlese, baktığım yerin sadece dört duvar arası olduğunu savunurdu. oysa uzun süredir, bu dört duvar arası benim için mâhrum kaldığım gökyüzüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanılma ve yansıma
Romancesol eliyle saçlarımdan bir tutamını nazikçe aldı ve tuttu. sağ elinde ki ucu körelmiş makası, sıkıca tuttuğu saçlarımın arasından geçirdi. ağlayarak kestiği saçlarım, yerle buluştuğunda kendimi özgürlüğe kavuşmuşcasına hafiflemiş hissetmiştim. omuzl...