*9.Bölüm*

325 39 9
                                    

Dove Cameron

Bad Idea

*

"Başım çatlıyor!" Harry, Noel için ailesinin İngiltere'deki evine gideceği için beraber kahvaltı etmeye karar vermişlerdi. Dün geceki balodan sonra ise bu kararlarını tekrar tekrar düşünüyor olmalıydılar. "Harold git hadi evine, biz de uyuyalım." Lou sabahtan beri söyleniyordu.

"Belki sen susarsan hiçbirimizin başı ağrımaz." diye karşılık verdi Harry. Ginny'nin getirdiği Weasley Büyücü Şakaları iksirini içtiği için pişman olmuştu. Ablasının çok uzun zaman önce söylediği bir şeyi hatırlayıp güvenmeliydi. "Olur da bir gün yolun Weasley Büyücü Şakaları'na düşerse ne bir şey ye, ne de bir şey iç." Ona şimdi hak veriyordu.

"Belki onlar da panzehir vardır. Sen gidip manitandan istesene Rav." dedi Alek. Raven baş ağrısından perişan halde olmasına rağmen, sonrasında acı içinde kalarak şiddetle kafasını salladı. "Ben bu halde Ginny'nin karşısına çıkmam. Dün gecenin büyüsü kaçar."

"Ne büyüsü ya? O bize yaptı büyü." Raven'ın bakışıyla Lou sustu, bir saniyeliğine. "En azından zeki arkadaşından yardım isteyelim. İlaç milaç versin bize bu gitmeden." Harry normalde, 'Benim bir adım var yalnız.' triplerine girdi ama kendisinde o enerjiyi o an gerçekten de bulamadı. Raven'ın çaresizlik içinde onaylayan yüzüyle rahatlarken kahvaltılarına devam ettiler.

Trenin kalkmasına yarım saat kala Hermione'den aldıkları ağrı kesici iksirler anca etkisini göstermişti. Harry az daha yanına hala açamadığı snitchi almayı unutacaktı, her zamanki gibi kabanının iç cebine yerleştirmişti.

Trende boş kompartıman ararken okulda kalmak zorunda olan Raven, Lou ve Alek için üzüldü. Aileleri İngiltere'de bağlantısı olmadığı için Hogwarts'tan çıkmaları yasaktı. Harry gibi olan çok az öğrenci vardı ve Harry hiçbiri ile yakın değildi. Bu kararından şu ana kadar da pişman değildi, sadece saatlerce bir tren yolculuğunda sıkılacağından emindi.

Noel için eve dönen isimler arasında Ginny, Ron ve Hermione'yi görünce onlara selam verdi ama kalabalık bir grupla olduklarını gördüğünde yanlarına gitmedi. Sonunda bir boş kompartıman bulduğunda da derin bir nefes vererek kapıyı kaydırarak açtı. Kendisini sıkılmayacağına inandırdı, pek başarılı olamadı.

"Merhaba, acaba bu kompartıman-" Arkasından kapattığı kapı tekrar açıldı ve içeri mavi saten formasıyla Draco Malfoy girdi. Harry gülümsedi. "Boş, bir ben varım."

Draco da gülümsedi. "Harika, peki gelebilir miyiz? Sorun olmazsa tabii." Arkasından gelen Felix'i işaret etti.

Harry önündeki boş koltuğu işaret etti. "Gelebilirsiniz, Draco. Bu formaliteye ihtiyacımız var mıydı gerçekten?" Draco kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü. "Yapasım geldi, yaptım. Bana ayak uydurmak senin görevin." Harry yine o hissi hissetti. Draco'yu ilk gördüğü zamanda hissettiği heyecanın aynısını, çoğu zaman Draco'ya baktığında hissettiği ama onu görmediğinde etkisinin gitgide azaldığı... "Siz neden trendesiniz?" diye konuyu değiştirdi.

Draco, "Ailem burada yaşıyor, eve gitme fırsatım varken kullanmamı istediler." Yanına yerleşmeye çalışan Felix'i işaret etti. "Felix benim kuzenim, ben yokken Beauxbatons'ı yıkmaması için onu da almamı istediler."

"Nankör ya, melek gibi insanım gördüğüm muameleye bak. Ayıp gerçekten, hiç yakıştıramadım." Felix elini Harry'e uzattı. "Teknik olarak tanışmadık ve beni tanıştırma mutluluğunu bu sarı çiyan hak etmiyor. Ben Felix." Harry gülerek onun elini sıktı. "Memnun oldum."

Celeste | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin