|Behind the Bars|

104 17 59
                                    

Yorumlarinizi ve oylarinizi eksik etmeyin

İyi Okumalar

Jisoo

Jungkook ve Jimin'in ayrılmasından sonra güneş doğar doğmaz Jennie'yi aramış ve neler olduğunu öğrenmiştim.

Jungkook veya Jimin'i aramak istememiştim çünkü yalnız kalmaya ihtiyaçları olduklarını biliyordum.

Sonrasında ise dayanamamış ve Chaeyoung'u oturma odasında bırakarak hazırlanmaya başlamıştım.

Dün gece onu oldukça bitkin gördüğümden olsa gerek hâlâ uyuyordu.

Onu ilk defa ağlarken görmüştüm, hatta anlattığına göre hayatı boyunca ilk defa ağlamıştı.

Ağlayan insanları gördüğümde abarttıklarını düşünen biriydim.

Ama bu sefer böyle olmamıştı işte.

Onu ağlattığım için gece uyuyamamıştım, ne kadar barışmış olsak da.

Hatta uyuyamadığımı anlayıp beni rahatlatsa da geçmemişti.

Kendimi hem ona hem de Sam'e karşı oldukça suçlu hissediyordum.

Sam partiden sonra birkaç mesaj yazmıştı ve nerede olduğumu merak etmişti.

Sonra onu ektiğimi düşünüp birkaç üzgün emoji atmıştı.

Hiçbirine cevap verememiştim vicdan azabım yüzünden.

Ama böyle de vicdan azabı duyuyordum.

Belki de sadece kuruntu yapıyorumdur.

Ben bunları düşünürken sonunda makyajımı tamamlayıp çantamı topladığımda odadan sessizce çıkmaya çalışmıştım.

Chaeyoung'a haber vermeden çıksam iyi olacak, kıskançlık krizi tutarsa boku yerim.

Tam kapıdan çıkacakken arkadan uykulu sesini duyduğumda güzelce bir küfür etmiştim.

Böyle olacağı belliydi.

"Nereye?" dedi ve yanıma yaklaştı.

Üstünde sadece siyah bir sütyen ve pijama altı vardı. Bu görüntüsünün aklımda bir fotoğrafını çektim.

Doğruyu söylemezsem illa ki anlar.

"Jennie'yle Jimin'in evine gideceğiz, destek için." dedim ve kapıyı açtım, çıkmak için hazırlandım.

Ama o arkamdan gelip kafamın üzerinden uzanmış ve kapıyı kapamıştı.

Uzun elleri yavaşça kapı kilidine gidip kilidi de yavaşça kapattığında ne yapacağını merak ediyordum.

"Onları barıştırmaya gitmiyorsun değil mi? Bu senin görevin değil." dedi, nefesi enseme çarpıyordu.

"Evet biliyorum, sadece destek vermek için gideceğiz." dedim.

"Sabah sabah mı?" dedi, elini karnıma koydu ve parmaklarını kıvrımlarımın üstünde dolaştırdı.

Niye bu kadar çok soru soruyor ki?

"Gitmemi istemiyor musun?" diye sorduğumda karnıma olan eliyle beni kendine döndürmüş ve bana kaybolmuş gözlerle bakmaya başlamıştı.

Bu bakışından oldukça ürpermiştim, neden gitmemem bu kadar önemli bilmiyordum ama bu bana hiç olmadığı gibi bakmasına neden oluyordu.

Ve bu beni geleceğimiz hakkında kaygılandırıyordu.

"İkiaz baş başa zaman geçirelim diyecektim ama sen bilirsin." dedi gözlerindeki kaybolmuşluğun yerini beklenti alarak.

Darkest shade of darkness Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin