Yılbaşı gecelerimiz öyle ışıltılı süsler, hediyeler ve kutlamalarla geçmezdi. Sadece televizyonda ünlülerin bir araya geldiği "O Ses Türkiye" programını izler, soğuktan üşüyen bedenimi battaniye ile örterdim. O sıcacık hissin verdiği huzurla gece yarısı olup havai fişeklerin patlamasını dört gözle bekliyorduk.
Telefonumun gelen bildiri sesiyle bi anlık irkilsemde arka cebimden çıkardım. Ekranda yazan numara Halis'e aitti. Bıkkın bir oflamayla aramaya cevap verdim.
-Efendim.
Sesi boğuk geldiğinden ötürü ne dediğini tam kestiremesem de sakinleşmesini tekrarlayarak onu moralllendirecek şakalar yapmaya çalışsam da işe yarar hale gelmiyordu.
- Ya Elizya ben Duygu çağırdı ben gidiyordum onlara bir çocuk trafikte çiçek satarken aniden önüme fırladı. Ben bilmiyordum gerçekten. Şuan baygın halde yatıyor.
- Sakinleş ve onu hastaneye götür. Öylece durma orda hadi. Bende bir yolunu bulabilirsem gelirim.
Son cümlemi dinlemiş olacakki ablam arama hâlâ açıkken araya girdi.
- Nereye gidiyormuşsun bakayim sen saat 22.00 olmuş bu saatte ne işin var?
- Ya abla Halis kaza yapmış hastaneye gidecek korkuyor çocuk.
- Çocuk dediğin 27 yaşında.
Telefonun diğer ucunda söylenenleri duyan Halis tekrar homurdanıp " ben halledeceğim sen kendine dikkat et. Ablan haklı zaten." Diyerek bütün diyeceğim ne varsa tek seferde ağzıma tıkadı.
- Haber et beni o zaman görüşürüz.
Bugün 1 Ocak'tı. Hem yılbaşı hem doğduğum gündü. Kimse tarafından hatırlanmamıştı. Ufak bir sitem etsem de televizyonun ses ayarını tekrar açıp kaldığı yerden izlemeye devam ettim. Ablam elinde mısırlar ve 2 gazozla yanıma otururken ona karşı sinirliydim. Arkadaşım zor anında beni ararken gitmeme engel olması hiç hoş değildi.
- Bana öyle dik dik bakma Elizya. Farkında mısın sadece ikimiz kaldık. Anne ve babamız yoklar. Sana sahip çıkamazsam bu pişmanlıkla bende ölür aile boyu kabrimize gelirler artık.
- Tamam abla ya hemen dramatik Quen olma.
2023'deki bölümüne Ediz'in harika performansı damga olacak gibiydi. İzletken elimdeki mısırı ağzıma atacakken elimden düşüverdi. O kadar iyi bir şov ki bir an orda olmayı dilerdim.
- Mısırları döktün hep sakar kız seni.
Ablamla olan saniyelik bakışlardan sonra kalan mısırları da birbirimize fırlattık. Saat 23.50 olduğunda daha şimdiden " yeni yıl! yeni yıl ! " diye bağıran çocukların sesleri geliyordu. Kapı zili çaldığında ablama doğru dönüp ' biri mi gelecekti' diye soran gözlerle baktım.
- Hayır birini beklemiyorduk. Aç bakalim kim gelmiş. Bende bunları mutfağa götüreyim.
Ben oturmaktan uyuşan ayağımla yavaşca ilerleyip kapıya doğru yönelirken bir anda ışıklar gitti. Kapının kulpunu tutup açtığımda kocaman bir çığlık attim. Figen, Halis, Mehtap, Güray, Defne ve Duygu ikiz kardeşler karşımdaydı. Büyük bir mutlulukla hepsine tek tek sarılıp içeri aldım. Sırayla kanepedeki yerlerimizi alırken ablam elinde pastayla karşıma dikildi. Yanmakta olan mumları üflerken yeni yıldan tek bir dilek diledim. " sevdiklerimin hep benimle kalması ve sağlık." Gözlerimi açıp mumları söndürdüğümde içimdeki mutluluk tarif edilemeyecek kadar hoştu.
- Yaa Halis! Sen hani kaza yapmıştın. Çok korkuttun benii.
- Ee kızım ekibi toplamam ve seni asıl mekana götürmek için plan yapmıştık ama ablan evde buluşmamızı istedi. Ufak bir plan değişikliğine başvurduk.
- Yaa hepinizi çok seviyorum iyi ki benimlesiniz. Öyle inandim ki dediğine bir an olay gerçek sandım ya Halis.
Mumları sönen pastayı ortamiza alıp herkese pay ederken elimdeki çikolata sosunu yaladim.
Figen geldiğinden beri kucağında duran kalpli paketi bana uzattı. Figen'in hediye açılış töreniyle herkes teker teker hediyesini verdiğinde heyecanla her paketi açmaya başladım. Halis'in yine ince düşündürücü fikri beni gözyaşına boğdu.
Ailemin bir arada olduğu bir fotoğrafı çerçevelettirmişti. Bu anlamlı hediyeyi odamın baş köşesindeki komidinin üstüne koymaya karar verdim. Paketlerden çıkan her bir hediye çok güzel düşünülmesi beni o gece yılın en mutlusu ilan edebilirdik. Kapı zili çaldığında bizim tayfaya göz devirdim.
- Biri daha mı gelecekti?
- Hayır biz bu kadarız. Başka kimse yoktu hesapta bir bak istersen.
- Tamam. Tedirgin adımlarla ilerleyip kapının metal kulpunu tutarken avuç içim gerginlikten terliyordu. Kapıyı aralayarak açtığımda görünürde kimse yoktu. Etrafa son kez göz gezdirip kapatacakken yerde duran yeşil üstü kırmızı kurdale ile süslü duran kutuyu elime alıp içeri girdim.
-Kimmiş gelen?
- Kimden geldi o kutu? Gönderenin kendisi yok mu?
- Hadi aç bakalim ne var onda.
Merakla ağzımdan çıkacak bir kelime bekleselerde buna benim bile cevabim yoktu. Öylece kutuyu dizlerimin üstüne koyup kutunun kapağını kaldırdım.
İçindeki rengarenk kalemleri alıp hayranlıkla bakarken içinden çıkan notu elime aldım.
" resim çizmeyi sevdiğini biliyorum ve aylarca çalışıp bunları almaya uğraştığını da. Umarım yüzünde bir gülümsemeye yer edinebilmişimdir.
- Savaş Soydan"
- Siz sevgili falansınız da biz mi bilmiyoruz?
- Yok sevgili değiliz. Bende şaşırdım cidden.
- Bu kadar ince düşünen birisi neden hediyeyi bırakıp kaçmış ki? Ve kaçacaksa neden nota adını belirterek yazmış? Çok ikilemde bırakan bir durumdu.
- Öğreniriz ya sorun yok.
1 hafta aradan sonra...
Telefonun bildirimiyle yanıp sönen ekrandaki ışığa baktım. Kızlarla olan gruptan olduğunu düşünüp ilk başta elime almadığım da aklima hediye olayi geldi.
Instagram'dan mesaj isteklerimde "Savaş Soydan" yaziyordu. Dünya'da tek Savaş olamaz ya diye içimden kendi telaşımı azaltmak istedim ama bu midemdeki kelebekleri avaz avaz bağırıp çığlıklarımı durduramamıştım.
Savaş'ı eski mahallemizde oturdugumuz zamanlarda tanırdım. Uzun bir süre hiç görüşmezdik ta ki en son Utku'nun askerliğe vedasinda mahallede hepimiz topladığımız da görmüştüm.
Savaş Soydan: Dün arabamı arkadaş ödünç almıştı trafik polisine yakalanmış ehliyet sahibi de ben olduğum için ceza bana kitlendi onu halletmek için hediyeyi bırakıp ayrıldım oradan.
Okuduğum mesaja bakarken kendimi aptalca gülümsemekten geri alamiyordum. Bana kendimi neden gelmediğini açıklayacak kadar değerli hissettirmisti. Ekrandaki mesajın ekran görüntüsünü alıp kızlarla sohbet grubumuza attığımda hemen mavi tik olmuştu.
- Yuh yahu dört gözle bunu mu bekliyordular diye mutfakta gezinirken sesli düşündüm. Buzdolabını açıkta tuttuğum için devreye giren dıtdıt sesiyle bir anlık irkildim. Bir yandan ne yazsam diye düşünmeye devam ederken bir yandan ekmek arası sövüş hazırladım. Ben salona doğru elimde ekmekle ilerlerken bir bildirim sesi daha geldi.
Savaş Soydan: Rahatsızlık verdim sanırım kusura bakma işin varsa sonra görüşebiliriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
01:34 | The Best Time İs With You |☘
Short Story[Küçük bir an bütün dengeleri değiştirir.]