wheres my mind?

210 23 12
                                    

episode 9;wheres my mind?

Yıllarca insanlardan kaçtım, korktum onlardan. Babam ve hayatımı bitiren kişiler yüzünden insanlar hep bana korkutucu geldi. O karanlık ve küçük oda nefesimi kesmeye yetti. Ben hep korktum, çünkü beni korkutmak için her şeyi yaptı insanlar hepsi nefret etti benden.

Peki neden Minho ve Felix sadece gitmiyorlardı, garipsemiştim çünkü hayatıma Jisung'dan başka bir insan girmemişti.

"Önemli değil." gerçekten önemli değildi, bar gibi bir yerde çalışmayı ben seçmiştim başıma burada her şey gelebilirdi. "Siz bir şey yapmadınız, sorun değil." saçlarımı düzeltip derin bir nefes aldım, şu an iyiydim. "Ve burada kalmaya devam edeceğim." konuşmadı birkaç dakika. "Anladım," uzun bir aradan sonra sessizlik bozuldu. "Bir daha böyle bir sorun olmayacak, tekrardan özür dilerim." ayağa kalktı, üstünü düzeltti. "İlaçların hakkında sonra konuşalım olur mu? dinlen biraz ikinize de izin veriyorum bugün oturabilir veya sen eve gidebilirsin."

Bir şey söylememize izin vermeden bara tekrar girdi. Kolumdaki tutuşla birkaç saniyeliğine afallasamda sonrasında normale dönmüştüm. Minho'nun hiçbir teması diğer insanlar gibi hissettirmemişti. Korkardım ben insanlardan ama o kendin de anlamdıramadığım bir güven duygusu uyandırmıştı.

"Hyunjin," karşıma tekrar oturdu, irislerini irislerime değdirmemeye özen gösteriyordu. "Burada çalışmamalısın." gülümsedim, "Neden?" biliyordum, sadece onun düşüncelerini merak ediyorum. "Burası barın aksine uyuşturucu ticareti yapılan ve kumar oynanılan bir yer. Felix gibi tanınan bir baronu'nun her yerden nefret ettiği insanlar çıkabilir ve ona zarar vermek için her şeyi yapabilirler."

"Ona zarar vermenin en kolay yolu ihtiyacı olduğu kişilere zarar vermektir." derin bir nefes aldı ve avuçlarını birbirine sürttü. "Her an her şey olabilir, ne kadar korumalar olsada anlık boşluğa gelince ne olduğunu gördün." Minho'yu sadece dinlemek bile iyi gelmeye başlamıştı bana. "Sorunların var Hyunjin, iki yumrukla bir şey olur mu bilmem ama dar bir alanda kapalı kalıp nefessizlikten hastanelik olursan çok şey olur,"

"Ve o zaman endişeden biterim çünkü eminim ki suçlusu ben olurum." saçlarını düzeltti konuşmama izin vermeden devam etti. "İşin sonunda sana zarar gelebilir ve ben bunu istemiyorum. O yüzden ya işten çık ya da yanında olmama izin ver."

"Teşekkür ederim." bu duygular ve sözler bana çok yabancıydı, anlamdıramadığım bir his sarmıştı içimi. "Minho," kısa sürede bir insana bağlanmam benim için bir şeyleri aşmak demekti. "Ben iyiyim, burada çalışmalıyım çünkü başka bir seçeneğim yok." endişeliydi, benim için miydi onu bende bilmiyordum.

"Senin suçun değildi," irislerimiz buluştuğunda duraksadım. "O adamın bana vurması senin suçun değildi, benim kendimi koruyamam suçtu." dudaklarını araladığında panikle konuşmaya devam ettim. "Hayır deme, benim suçumdu o an onu yanımdan kovabilirdim beni sürüklemesine göz yumdum." iç çekti. "İsteyerek kendini koruyamamazlık yapmadın ama." omuz silktim. "Bazen bir şeyleri aşmak için çabalamak gerekir,"

"Ama ben bunu hiç yapmadım, o yüzden kendini suçlama. Yapma Minho." saçlarını karıştırdı, karşımda bir kez gördüğüm o Minho geri gelmiş gibiydi. "Sadece uyardım," elleriyle destek alarak karşımdan yanıma geçti. Cebindeki sigara paketinden bir dal çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi.

"Gerisi ikimizde." bir duman çekti içine, sigara sevmezdim ama dudaklarının arasındaki dal yakışmıştı ona. "Sana sadece bir yere kadar yardım edebilirim demiştim. Şimdi tamda o yerdeyiz Hyunjin. Sana yardım ederim ama bana izin verdiğin yere kadar."

Dedikleri canımı yakıyordu ama bir yandan özel hissettiriyordu. "Teşekkür ederim." ensesini kaşıdı hafifçe. "Bir şey yapmadım, ilaçlarını yerine koyalım gelmek ister misin?" duvara tutunarak ayağa kalktım. İlaçlarımı yerden aldıktan sonra bir saniye yüzüme baktı. "Dudağına merhem de sürelim."

Sırtıma elini koydu ve ilerlemem için hafifçe itti. Adımlarımı hızlandırıp içeri girdim ve Minho'nun arkasına geçtim. Arka odaya girmeden önce kapıyı açık bıraktı ve onu izlememe izin verdi. Elinde merhemle tekrar odadan çıktığında birkaç adım geriledim. Kolumdan tutup kendine biraz yaklaştırdı. "Biraz acıtabilir." aslında acımıyordu, birinin bana vurması artık canımı yakmıyordu.

Merhemli pamuğu dudağıma birkaç kere bastırdıktan sonra yanımızdaki çöpe attı ve tekrar odaya girip kutuyu yerine koyduktan sonra yanıma geldi. "İstersen eve gidebilirsin, hallederim." konuşmaya başlamadan ekledi. "Jisung'la ilgilen biraz." ona Jisung'ı anlatmıştım.

"Tamam, gideyim ben o zaman." odayı işaret ettim elimle. "Çantamı verir misin?" iç çekti, "Tabii." dedi sessizce. Minho garip biriydi bana göre, duygularını her zaman göstermiyordu. Çantayı alıp bana uzattıktan sonra siyah kapının tekrar açılmasıyla adımlarımı durdurdum Felix'di. "Gidiyor musun?" bakışları değişmişti sanki gözlerine bakamıyordum ama yüzündeki ifade değişmişti. Soğuktu, hiçbir duygu barındırmıyordu yüzü.

Konuşamadım, boğazıma bir yumru oturdu. Canım yandı, umursamamaya çalıştım ve sadece başımı onaylamakla yetindim. Konuşmadı son kez yüzümde gezdirdi irislerini ve titreyen elleriyle sigarasını içmeye devam etti.

İkisine baktım birkaç saniye ve Minho'ya el salladım karşılığını da aldım ama Felix bana bakmadı bile, yutkundum ve adımlarımı beyaz uzun koridora yönelttim.

Soğuk ve boş sokakta yürürken hiçbir şey düşünmedim, istemedim. Düşünmek beni çok yoruyordu ve asla susmuyorlardı. İçimdeki seslerin hepsi beni suçluyor, eziyorlardı. Gerçekleri yüzüme vurup canımın yanmasına sebep oluyordu. İstemiyordum, nefes almak istemiyordum artık.

Geldiğim evle adımlarımı durdurdum. Yine o adamı görecektim, bağıracaktı, vuracaktı belki. Çok yoruldum her şeyin tekrarlanması çok yoruyordu. Gözlerimi kapattım bekledim birkaç saniye sonra girdim içeri. Anahtarı geri çantama koyup kapattıktan sonra etrafa baktım.

"Hyunjin." hiçbir zaman oğlum demedi bana. Neden sadece herkes gibi normal bir baba olamadın ki? "Paranı aldın mı?" tek sorduğu şey buydu, para. Önemli olan ben veya Jisung değildi bizim bu eve getirdiğimiz şeydi. Babam bizim için bu evi almamıştı, ben eve para getirdiğim için almıştı. "Aldım." çantamdan çıkarıp bir ayda kazanamayacağım parayı uzattım babama.

Felix gerçekten çalışanlarına oldukça yüksek bir maaş veriyordu. İkinci haftamda tamamlandığı için dün parayı vermişti, sadece Jisung'a birkaç şey aldığım için geç vermek zorunda kalmıştım. "İyi, geç içeri." dolan gözlerim yüzünden içimden milyonlarca küfür savurdum kendime.

"Sadece Jisung'ı sevemez misin?" durdu ve arkasını döndü. "Ne?" omuz silktim, "Yok bir şey." Konuşmasına izin vermeden dolan gözlerimi silip odamıza girdim. Babamın yapamadığı şeyi gidip şimdi kardeşime yapmam gerekiyordu.

****
evleri tek katli genis her yer cam banyo falan bir oda kadar oyle guzel richisler evi olarak hayal edin ben oyle ettim. zamanla minho ve felixin de nasil olduklarini hangi ozellikleri olduklarini ogreniceksiniz simdilik bu kadar.

hepinizi seviyorum opuldunuz💗

****

drugs (euphoria), dancerachaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin