episode 11;wheres my mind?
Daha önce Jisung'a makyaj yapmıştım, o bana biraz da olsa öğretmişti. Amacı yüzündeki yaraları kapatmak olsa da o kendini nasıl güzel hissediyorsa onu yapmalıydı. Dediği cümleler onun da canını yakıyordu biliyorum, sadece iyi bir oyuncuydu. Yanlış bir şey söylemek istemediğim için sustum ve küçük makyaj çantasını açtım.
Göz altlarını kapatıp, hafif pudra sürdüm. Kahverengi farı küçük fırça yardımıyla göz kapağına dağıttıktan sonra, dudağına nemlendirici sürmesi için çantayı ona uzattım. "Teşekkür ederim." saçlarını düzeltti ve ayağa kalktı. "Önemli değil." kendine ince bir bileklik ve zincir kolye taktıktan sonra tekrar yanıma adımladı.
Gidiceğimizi anlayıp ayağa kalktığımda Minho da kapıya doğru döndü ve odadan çıktık. Belimde hissettiğim ellerle birkaç saniye duraksasam da toparlamıştım. Merdivenlerden hızlıca çıkıp odadan çıktığımızda derin bir nefes aldım. Elini belimden çekti ve birkaç adım geriledi. "İlacını getirmemi ister misin?" terleyen avuçlarımı kotuma sildim.
"İyiyim, gerek yok." Başını onaylar anlamda salladı ve elini kaldıran müşteriyle onun yanına adımladı. Bir müşterinin önüme bardağı uzatmasıyla elime aldım ve istediği içiceği hazırlamaya başladım. Uzunca geçen sürenin ardından burnuma dolan sigara kokusuyla Felix'in geldiğini anlamıştım. "Mola vermek ister misin?"
Ona döndüm yine çok güzel olmuştu. Altında geniş bir kot, üstünde beyaz kısa kollu dar bir tişört vardı. "İyiyim böyle. Teşekkürler." titreyen ellerini izledim birkaç saniye ardından rahatsız olabileceğini düşünüp hızlıca irislerimi çekmiştim ellerinden. Minho'nun yanına adımladı bu sefer, göz altlarına dokundu hafifçe. "Güzel olmuşsun." neredeyse her zaman söylüyordu bunu ve ben her defasında şahit oluyordum.
Gülümsedi sadece, ikisini izlemeye o kadar dalmıştım ki bana bağıran müşteriyi yeni fark ediyordum. Özür dileyip istediği içeceği aceleyle hazırlamaya başlamıştım. Ellerimin titremesi ve hızlı nefes alışlarım hiç bir zaman durmuyordu ama üstesinden gelebiliyordum.
"Hyunjin," bir anda koluma sarılan ellerle durmak zorunda kaldım. Minho tezgaha yaslanmış bir noktayı izliyordu. Kolumu saran bedene çıktı irislerim yavaşça, "Biraz dışarı çıkalım." reddetmeme izin vermeden tutuşunu sıkılaştırıp kapıya ilerlemeye başladık. Kısa sürede bahçeye çıkmıştık.
Ciğerlerime dolan temiz havayla gözlerimi kapatıp sırtımı duvara yasladım, buna ihtiyacım vardı ama bir yandan her şeyi Minho'ya yüklemek istemiyordum. "Kendini zorlamamalısın, biliyorsun değil mi?" sessizce iç çektim ve çillerinde gezdirdim irislerimi.
"Biliyorum." sigara yaktı bir tane, "Biliyorsan uygula o zaman. Mola vermen için kriz geçirmen mi gerekiyor?" sinirle çıkan sesine karşın dudaklarımı birbirine bastırmakla yetinmiştim. Bir noktandan sonra haklıydı ama Minho da yorgundu, çok yorgundu. "Minho peki?" bazen düşüncelerimi içimde tutamıyordum ve belki de yapmamam gereken davranışlarımın başındaydı bu.
"başkalarını düşünmemelisin Hyunjin." iç çektim, çok fazla sigara içiyordu. Minho'nun... Bir şeyi var. Biliyorsun." biten izmariti yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi. "Biliyorum ve emin ol ona da dinlenmesi için süre veriyorum." benim bilmek istediğim bu değildi, Minho'nun bir sorunu vardı ve ben bunu bilmek istiyordum.
"Bir şeyleri bilmemek bazen daha iyidir." yüzlerimizi birbirine yaklaştırdığında birkaç adım geriledim. "Hatırlıyor musun, bir şey sorduğumda ya cevap verme ya da doğru cevap ver demiştim. Minho da bunu yapıyor ve yalan söylememek için cevap vermiyor." derin bir nefes aldı, bazen nefes almakta zorlandığını görebiliyordum.
"Minho için endişelenme." ani cümlesi ile ona dikkatimi verdim. "Sonunda üzülen sen olursun. Bağlanma, bırakamazsın." dediği cümleyi o zamanlar anlamamıştım. Şimdi çok iyi anlıyorum. Gözlerimi ağırca kapatıp açtıktan sonra diyeceğim bir şey olmadığı için sessiz kalmayı seçmiştim.
"Herneyse, içeri geçelim." biten sigarasını söndürüp yanından geçtiği çöp kutusuna attıktan sonra, birlikte içeri geçmiştik. Burnuma dolan alkol kokusu artık alıştığım için o kadar rahatsız etmiyordu. Tezgaha girdiğimizde gözlerim Minho'yu ararken gördüğüm görüntüyle kaşlarımı çattım. Yere çökmüş bar tezgahına yaslanmış gözleri kapalıydı.
Felix Minho'ya kısa bir bakış atıp arka odaya girince iç çekip bende onun gibi yere çöktüm. "Minho." kolunu hafifçe tutup dürttüğümde gözlerini aralamadan mırıldanmaya başlamıştı. "Hm?" oldukça komik gözüküyordu bu haliyle. İstemsizce gülümserken "Çok mu içtin sen?" diye sessizce sordum. "Hayır, yorgunum." başımı anladım dercesine salladıktan sonra müşteriler olduğu için ayağa kalkmış ve onu yalnız bırakmıştım.
"Hyunjin," birkaç dakika sonra bana seslendiğinde telefonuna kısa bir bakış atıp tekrar gözlerini kapattığın da ona döndüm. "Efendim?" hazırladığım içeceği adama uzattıktan sonra Minho'nun yanına ilerledim. "Mesain bitti, gidebilirsin." derin bir nefes aldım. "Sen bu haldeyken mi?" gözlerini açıp olduğu yerde hafifçe doğruldu ve kendine gelmek için birkaç saniye bekledi.
"İyiyim ben, kardeşin hiç özlemiyor mu seni? Git hadi." sona doğru kıkırdadığında Jisung'ı bile düşündüğü için içim garip olsa da önemsemeyerek koluna vurdum hafifçe. "Gidiyorum bak, emin misin?" haklıydı, Jisung'ı bu aralar çok ihmal etmiştim ve iyi değildi. "Eminim." ayağa kalktı elimden tutarak beni de kaldırdı. Jisung'tan başka insanların teması beni korkutur nefeslerimi tükenmesine sebep olurdu.
Ama şu an rahatça Minho'ya dokunabiliyordum ve bu bir şeyleri aşabildiğimi gösteriyordu. "Bekle, çantanı getireyim." yüzünü birkaç saniye ovup derin bir nefes almış ve hızlı adımlarla odaya girmişti. Sırtımı içkilerin olduğu rafa yasladım ve derin bir nefes aldım. Burası hakkında, Felix ve Minho hakkında kafamı kurcalayan çok şey vardı.
"Hyunjin?" çantamı birkaç saniye bana uzatan bedeni yeni fark ettiğim için özür dileyerek çantamı sırtıma taktım ve "Dalmışım." dedim hızlıca açıklamak için. "Sorun değil," elini kaldırdı. "Yarın görüşürüz o zaman?" elimi kaldırdım, gülümsedim. "Yarın görüşrüz, dikkat et kendine." o da gülümsedi ilk günkü gülüşlerinin aksine samimi bir gülüştü bu.
Ben birileriyle mutlu olmayı öğrenmiştim, sonunu bilmemek beni korkutsa da zamana bırakmıştım. sanırım yaptığım en büyük hataydı bu.
****
kaoslar basliyor desem? evett nasil gidiyor feliximiz ficin icine tamamen giricek artik sabredin biraz daha.hepinizi seviyorum opuldunuz
****