episode 10;wheres my mind?
"Hyung." kollarıma atlayınca gülümseyip sıkıca sarmalamıştım küçük bedeni. "Çok özeldim seni." yanağına birkaç tane öpücük kondurup yavaşça ayrıldım. Gülümseyip bu sefer kendisi benim yanağımı öptü. "Bende seni çok özledim hyung." bir kere daha sarıldıktan sonra kıyafetlerimi değiştirmek için ayrılmak zorunda kalmıştık.
Üstüme temiz kıyafetler geçirip yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odaya girdim. "Ödevlerini bitirdin mi?" başını onaylar anlamda salladı son haftalar yorgun gözüküyordu. İki hafta geçmişti ve Felix hâlâ benimle konuşmamıştı. Sürekli yanımızdaydı ama benimle konuşmuyordu.
Ne zaman tek ikimiz kalsak sigarasını içip öylece bana bakıyordu. Minhoyla, onunla arkadaş gibiydik ama değildik de ikimizde arkadaş olabilmemiz için yapılan sınıra adım atmaya korkar gibiydik. Yine de artık Minho'nun yanında gerilmiyordum ilk haftalar en ufak temasından rahatsız olurken şimdi hiçbir şey hissetmiyordum.
Aşamıyordum belki ama değişiyordum. Minhoyla birlikteyken her şeyi unutuyordum. Bana iyi geliyordu ama o günü, gözlerinin içindeki ifadeyi görmek içimde bilmediğim bir his gibiydi. İrislerinin içindeki çaresizlik ölmek için yalvarıyordu ve ben o bakışları unutamamıştım.
Üstüme siyah bir hırka geçirip, ilaçlarımı çantama koyduktan sonra sırtıma taktım. Eve ikimizde yeni gelmiştik ve tekrar benim iş için çıkmam lazımdı. "Güzelce çalış bebeğim, beni beklemeden uyu, dün çok geç uyudun." masadan el salladı ve öpücük attı. "Tamam hyung, görüşürüz." gülümsedim, Jisung her şeyi içinde yaşayan biriydi ve onu zorlamak istemiyordum. Bir gün kendi bana gelebilirdi belki.
Adımlarım tekrar o ıssız sokakta dolanırken hızlı bir şekilde bara varmıştım. Korumalara selam verdikten sonra beyaz koridorda yürümeye başladım. Bar tezgahında gördüğüm iki tanıdık bedenle adımlarım yavaşladı. Minho, makyaj yapmamıştı. Tezgahın içine girip daha çok yaklaştım içecek hazırladığı için beni fark etmemişti.
Göz altları morun en koyu tonuna bürünmüş, bir gözü kanlanmış diğer gözü de hafif kızarmıştı. Üstünde siyah bir tişört altında onun gibi siyah bir şort vardı, yine yorgun gözüken Minho karşımdaydı. "Yeni uyandım," onu birkaç dakikadır izlediğimin farkında değildim. "Gözüm alerjik, damla kullanıyorum." ben sormadan kendini açıklaması bana çok yardım ediyordu.
"Hyunjin." Felix'in sesiyle arkamı döndüm. Yine sigara içiyordu. "Konuşmayı yeterince erteledim, iyiysen bahçeye çıkalım." Minho'ya döndüm ona seslenmeme gerek kalmadan çantamı omzumdan aldı ve arka odaya geçti. İrislerim tekrar onu buldu, "Çıkalım." son iki haftadır o da bildiği için daha rahat bir şekilde ilaçlarımı içebiliyordum.
Dışarı çıktık. Yere oturdu, sırtını duvara yasladıktan sonra tekrar bir dal yaktı ve dudaklarının arasına yerleştirdi. "Herkes sebepleri olduğu için yalan söyler," derin bir nefes aldı. "Ama senin söylemene gerek yoktu. Eğer sana herhangi bir rahatsızlığın olup olmadığını sorduğumda var deseydin ona göre programını hazırlardım, mola dakikalarını uzatırdım..."
"Kriz geçirip Minho'yla benden saklamaya çalışarak arka bahçeye çıktığınız zamanları nasıl geri alabilirim?" ikimizde birbirimize baktığımızda ilk kez çillerini yakından görme fırsatı yakalamıştım, yıldızları andırıyorlardı.
"Bir insanı sırf bir rahatsızlığı var diye işe alamamazlık yapamam hyunjin. Onun yerine çalışması için ona güzel bir alan tanıyabilirim."
Saçlarını karıştırdı, içine tekrar bir duman çekti. "Her şeyi kusursuz bir şekilde yapıyor ve kusurun sebebi siz değil benim işim olsun istiyorum. Sadece bana karşı dürüst olsaydın ben yaptıklarımı geri almak istemezdim." konuşmasına izin vermeden dudaklarımı araladım.
"Bir şey yapmadın ki," iç çekti, "Çok şey yaptım Hyunjin. Yalandan nefret ederim, gerçekten nefret ederim. Yalan söylemek istemiyorsan ya sorduğum soruya hiç cevap verme ya da doğru cevap ver. Neden sakladığını anlayabildiğim için bir şey demek istemiyorum ama sadece ne için çabaladığımı bil." dördüncü sigarasını yaktı. "Bir daha yalan söylersen veya yanlış bir şey yaparsan affetmeyeceğim,"
Ayağa kalktı. "Ve istediğin zaman Minho'yla bahçeye çıkabilirsiniz, kendini iyi hissedene kadar içeri girme. İlaçların etki etmedi mi bana haber verin, seni hastaneye götürürüm." çok karışık hissediyordum. Minho ve Felix, neden kalpleri bu kadar güzeldi? "Çok teşekkür ederim." saçlarını karıştırdı. "Bana yalan söyleme. İsteyerek yapmadın biliyorum, sadece sonra ki zamandan bahsediyorum."
Yalan, nefret etmesinde ki neden arkasındaki sebepler miydi? Bir şey söyleyemedim, o an konuşmama biri engel oldu sanki. Sadece onu izlemekle yetindim. Birkaç saniye öylece birbirimize baktık sonra gülümsedi ve içeri girdi bende arkasından girdim içeri. Tezgahın içine girip arka odaya geçmişti. Minho'nun yanına adımladım. Bu Minho'ya alışamayacaktım.
Güzel gözüküyordu, kendini öyle bulmuyordu ama böyle gerçekten çok güzeldi. "Bu kadar uzun süre bakıcak kadar mı kusurlarım var?" kendime gelmek için başımı iki yana salladım, sürekli dalıyordum. "Hayır, neden böyle düşünüyorsun anlamıyorum."
"Güzel olduğun için anlayamazsın." o dediği cümleye gülümserken benim canım yanmıştı. Bana iltifat etmesini es geçerek konuştum, "Sen de güzelsin." uyuşturucu içmeseydi daha güzel olurdu. Elindeki iki bardağı tepsiye koydu ve garsona uzattı, iç çekti ve bana doğru dönüp eğildi. "Makyaj yapmayı biliyor musun?" aniden konuyu değiştirmesiyle afallamıştım. "Ne?"
"Uyandığım zaman Felix çağırdı, yapamadım. Yardım etmen lazım." kolumu tuttu ve arka odaya doğru ilerlemeye başladı. "Gözlerini kapa ve bahçede olduğumuzu düşünmeye çalış." bir elini belime sarıp yön vermeye başladığında derin bir nefes alıp gözlerimi kapadım. Kalbim yine hızlanmaya başlamıştı ama bu sefer dar odadan mıydı, emin değilim.
Bir dakika kadar odada oyalandıktan sonra tekrar kapıyı açtı ve merdivenleri inmem için yardımcı oldu. "İyi misin?" elinde küçük bir çanta vardı, makyaj çantasıydı sanırım. "İyiyim." bir şey söylemedi bileğimden tuttu ve kumar masaların olmadığı ters yöne doğru ilerlemeye başladı. "Burada kaldığım bir oda var," etraftaki siyah kapıların aksine beyaz bir kapıydı. Odaya girdiğim an burnuma dolan güzel kokuyla gözlerim birkaç saniyeliğine kapandı, burası olduğu yerin aksine huzurluydu.
Aydınlık ve ferah olan odayla derin bir nefes aldım. siyah çarşaflarla kaplanmış yatağa oturdum ve Minho'ya bakmaya başladım. çoğu şey odada siyahtı. Dolaptan bir tane siyah kot ve siyah geniş bir gömlek çıkardı. "Bekle," kısa bir sürenin ardından giyinmiş bir şekilde geri geldi.
"Şimdi," yanıma oturdu ve siyah çantayı kucağıma koyup yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı.
"Bu yüzü örtmek için, istediğin her şeyi yapabilirsin."
****
bir zaman araliginin olmasi lazimdi. arkadaslar minho ve felix hayatinizda gorebileceginiz en ince dusunceli insanlardan felixin gorunusune ve ilk bolumlerdeki haraketlerine takılmayın. hyunhonun hâlâ arkadas olmamalarinin sebebi minhonun hyunjini herhangi bir hata yapip incitmek istememesi. felix de minho da hyunjini dusunuyor. bu arada minhonun cildi guzel uyusturucu kullanmasina ragmen ama yinede kendini sevmiyo iste napalim.
hepinizi seviyorum opuldunuz
****