Merhabalar sevgili okuyucularımız. Gösterdiğiniz ilgi için hepinize teşekkürler ederiz :) Sizi daha fazla bekletmek istemedik ve kısada olsa ilk bölümü yayınlayalım dedik. Sınav haftası olduğu için biraz kısa oldu ama sinavlar biter bitmez güzel ve eğlenceli bölümlerle karşınızda olacağız.
İyi okumalar. Okuyucu velinimetimizdir. Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin. Düşünceleriniz bizim için önemli :)
"Eunhyuk! Uyanma vakti! "
" Beş dakika daha!"
Eunhyuk sabahtan beri tam ellinci kez "Beş dakika daha!" demişti. Annesi artık taşan sabrıyla birlikte mutfaktan çıktı ve Eunhyuk'un odasına girdi. Yatakta horul horul uyuyan oğluna sinirle bakıp, masanın üzerinde duran içi su dolu bardağı aldı ve uyuyan oğlunun başından aşağı boşalttı.
Eunhyuk dudaklarından istemsiz bir küfür kaçırıp, ayağa fırladı. Annesi oğlunun küfür ettiğini duyunca ağzına yavaşça vurdu.
" Hyuk! Ne kadar terbiyesiz bir çocuk oldun sen böyle! "
Eunhyuk ıslanan yüzünü temizleyip, annesine baktı.
" Ben çocuk değilim tam 25 yaşındayım. "
" Ah,evet! Benim koca bebeğim yirmi beş yaşında ama hala evlenmedi."
Eunhyuk artık annesinin bu laf çarptırmalarına alıştığı için sadece göz devirmekle yetindi. Annesi odadan çıkmadan önce oğluna seslendi.
" Kahvaltı hazır. Acele et, yoksa bu sefer hortumla gelirim."
" Yaparsın sen."
" Sus! Anneye cevap verme!"
Annesi çıkınca Eunhyuk oflayarak yataktan kalktı. Yirmi beş yaşına gelmişti ama hala annesinden çocuk gibi azar isitiyordu.
Ve sürekli olarak evlenmesi konusunda baskı yaşıyordu. Halbuki Eunhyuk hayatını yaşamak istiyordu.Hayatını yaşayıp bu süre zarfında gerçek aşkı bulmak istiyordu. Öyle rastgele biriyle evlenmek ona göre değildi.
Eunhyuk üzerini değiştirdi ve odasından çıkıp, mutfağa yöneldi. Mutfağa girdiğinde annesi ve babası çoktan yemeğe başlamıştı. Eunhyuk masadaki yerini aldı ve tabağı tepeleme doldururken konuştu.
" Hey! Beni de beklemeliydiniz."
" Evleneceğin zaman bekleriz."
" Herseyde aynı mevzuyu açmasan anne."
" Artık evlenip, mutlu olduğunu görmek istiyorum. "
" Evlenmedende mutluyum. "
Annesi oğluna ölümcül bakışlar yollarken, Eunhyuk babasına sığındı.
" Yaah! Baba! Anneme birsey desene. Rahat bıraksın beni."
" Sana öğleden sonraya randevu ayarlamış sinirli bir kadına mı? Kusura bakma evlat. Risk alamam."
Eunhyuk elindeki çatalı masaya bırakıp, gözlerini ona dikmiş, kendisine gülümseyen annesine baktı.
" Yine mi?"
" Oldukca güzel Eunhyuk.Begenecegine eminim. "
"Artık bana kız ayarlamayacaktın hani?"
" Kız değil zaten ama çok güzel. İsmi Heechul. Tanıştığında ne demek istediğimi anlayacaksın."
" Ama?"
" Aması yok! Öğleden sonra ikide."
Eunhyuk derin bir iç çekip, yemeğine devam etti. Sıkıcı bir öğleden sonra onu bekliyordu.
......
Eunhyuk buluşma yerine geleli tam bir saat olmuştu ama beklediği şahıs hala gelmemişti.
Eunhyuk önündeki ikinci pastayı da yedikten sonra kalkmaya hazırlanıyordu ki karşısındaki sandalye çekildi ve oldukça güzel bir erkek oturdu.
Eunhyuk karşısında oturan aşırı güzel varlığa bakıp şirin olduğunu düşündüğü bir gülümseme sunarak elini uzattı.
" Merhaba. Ben Eunhyuk ve sende Heechul olmalısın. "
Heechul önce Eunhyuk'a sonrada uzattığı eline baktı ve onu umursamadan garsonu çağırıp bir kahve istedi. Eunhyuk şaşkınca birkaç saniye Heechul'la baktıktan sonra havada kalan elini aşağı indirdi ve ne kadar bozulsada belli etmemeye çalışarak, zoraki bir şekilde gülümseyerek konuştu.
" Annem senden çok bahsetti. Dediği kadar gü-"
" Biliyorum, biliyorum. Dediği kadar güzelim. Ve bildiğim şeylerden bahsedilmesinden nefret ederim. Ayrıca bu kahve nerede kaldı? Ah! Tanrım! Buluşacak başka yer bulamadın mı? "
Eunhyuk şaşkınlıktan kocaman açılmış gözleriyle karşısında oturmuş etrafa havalı bakışlar atan egonun vücut bulmuş, en güzel haline baktı. Bugün cidden zorlu geçeceğe benziyordu.
......
Donghae elleriyle oynamaya devam ederken bir yandanda akşam ki dizisine yetişip, yetişemeyeceğini düşünüyordu. Ama bu herif sabahtan beri bıkmadan usanmadan konuşup duruyordu.
" Sen ne dersin Donghae-ah?"
" Huh? Ne?"
Donghae aniden gelen soruyla daldığı düşüncelerden sıyrılıp, şaşkınca çatık kaşlarıyla kendisine bakan gamzeli çocuğa baktı.
Gamzeli ve kaslı çocuk kaslarını çatmış, sinirli bir şekilde Donghae'ye bakarak konuştu.
" Sabahtan beri beni dinlemiyorsun değil mi Donghae?"
" Üzgünüm Leeteuk. Dalmışım."
Gamzeli olan artık son sınıra gelmişti. Sinirli bir şekilde ayağa kalktı.
" Lanet olsun! Ciddi misin sen? Benim adım Siwon!"
Donghae gözlerini kırpıştırarak birkaç saniye gamzeli çocuğa baktı. Ah! Annesinin önce ki ayarladığı çocukla karıştırmış olmalıydı. Sinirli bir halde kendisine bakan Siwon'a baktı.
" Uh! Üzgünüm. Biraz unutkanımda."
" Ismimi unutmadın. Bana başkasının ismiyle seslendin."
" Olabilir. "
" Lanet olsun! Birde olabilir diyor. Gidiyorum ben! Beni bir daha arama!"
Donghae cafeden bağıra çağıra çıkan çocuğun arkasından birkaç saniye baktıktan sonra önüne döndü ve kendi kendine mırıldandı.
" Numaranı unutmuştum zaten."
Garsona seslenip, hesabı istedi. Garson hesabı getirince yazan tutara bakıp,lanet okudu.
" Madem bu kadar pahalı bir yere getirecektin, bari hesabı ödeseydin. Kaba herif!"
Hesabı ödeyip, cafeden çıktı. Evde uzun bir nutuk onu bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görücü Usulü
FanfictionEunHae Yaoi Fan Fiction. (boy×boy) Rahatsız olacaklar okumasın. ... @WonRis ortak yapımıdır.