Kızımın huzur içindeki yüzüne doğru eğildim, onun yumuşak yanaklarına bir öpücük kondurdum. Saç tellerini parmaklarımla okşayarak, sevgiyle dolu bir an yaşadım.
Onun, benim gençliğimde yaşadığım sevgisizlik ve yoksunlukları tatmaması için dua ediyordum. Benim için hayalin ötesinde bir dilekti, saçlarını okşayan, içi sevgi dolu bir anne figürüydü. Babamın eve dönüşlerinde getirdiği küçük sürprizler, benim için büyük mutluluk kaynağı olurdu. Ancak hayatın cilveleri, bu basit mutlulukları bile elimden alarak bana acımasızca yüzünü dönmüştü.
Benim çocukluğum, gözyaşları ve özlem dolu bir geçmişle şekillenmişti. Fakat kızımın hayatı, parlak ve umut dolu olacaktı. O, benim gibi sevgisizlikten uzak, annesinin kollarında büyüyecek, saçları okşanacak, sevgiyle büyütülecekti. Belki babasının getirdiği sürprizleri paylaşamayacak, ama annesinin ona sunacağı sevgiyle tüm eksikliklerini telafi edecekti.
Onun mutluluğu, benim için bir öncelikti ve bu yolda her türlü fedakarlığa hazırdım.
Nazikçe üzerini örterek, onun sıcaklığını ve rahatlığını garantilemeye çalıştım. Herhangi bir acıya, hatta en ufak bir rahatsızlığa tahammül edemeyeceğimi hissediyordum. O, hayatımın anlamıydı, onun varlığıyla aydınlanan karanlık günlerimdeki tek ışıktı.
Uykusunda bile, onun masum yüzü beni büyülüyordu. Onu izlerken zamanın nasıl geçtiğini unutur, sadece onun huzurlu soluğunu dinlemek ve onunla olan anın değerini bilmek için kendimi şanslı hissederdim.
1 Ocak 2007 (yeni bir hayat)
Annemin günlüğünü elime alırken kalbim hızla çarpıyordu. Bu sayfaların arasında, annemin düşünceleri, duyguları ve hayalleri saklıydı. Onu tanıma fırsatım olmamıştı, ama bu günlük sayesinde belki de biraz olsun onunla bağlantı kurabilecektim.
Günlüğü ilk açtığımda, annemin el yazısıyla yazılmış o naif harfleri görmek beni derinden etkiledi. Her cümlesi, her kelimesiyle annesinin bana olan sevgisini ve duygularını hissediyordum.
Doğum tarihim konusundaki belirsizlik, hep içimi kemiren bir soru işaretiydi. Belki de bu günlük, o boşluğu doldurmama yardımcı olacaktı. Her sayfayı dikkatlice çevirirken, annemin hayatındaki izlerini bulma umuduyla okumaya devam ettim. Ama gözlerim dolduğu için bırakmak zorunda kaldım.
Günlüğü bulduğum anki sevincim, yengemin kızgınlığıyla birleşince içimde karmaşık duygular oluştu. Ancak annemin izini sürme arzum, yengemin öfkesinden daha baskındı. Eşyaları dağıtarak aradığım her saniye, anneme bir adım daha yaklaşacağım umuduyla doluydu içim.
Yengem, "Bu evde ne arıyorsun? O eşyalar senin değil!" diye bağırırken, ben gözlerim dolu dolu annemin günlüğünü sıkıca kavradım. Onun hayatına dair ipuçları bulabileceğim tek şey bu günlüktü ve onu benden kimse alamazdı.
Yengemin sert bakışları arasında, annemin adını tekrar tekrar okudum ve içimdeki umut, onun hikayesini öğrenme isteğiyle daha da güçlendi. Bu günlük, annemin bana bıraktığı en değerli miraslardan biri olacaktı.
Annemin izlerini bulma umuduyla yaşadığım zorluklar, içimdeki ateşi daha da alevlendiriyordu. Yengem ve amcamın baskısına rağmen, annemin hatırası benim için bir kalkan gibiydi. Onun varlığı, bana bu zor günleri atlatma gücü veriyordu.
Annemin nasıl biri olduğunu düşünmek, onunla ilgili her detayı hayal etmek benim için bir teselliydi. Belki de bir gün, annemin günlüğündeki satırlar arasında onun hikayesini tam anlamıyla öğrenecektim.
Ve en önemlisi, anneme olan sevgim ve özlemim hiç eksilmiyordu. Ona duyduğum bu derin sevgi, beni her türlü zorluğun üstesinden gelmeye teşvik ediyordu. Onun için hayatta kalacak, onun izinde, onun hatırasında yaşayacaktım.
Saçlarımı kısa kestirmek, hayatımın o döneminde bir dönüm noktasıydı. Yengem, saçlarımın dökülmesinden rahatsız olmasına rağmen, benim için saçlarımın uzun olması sadece bir estetik meselesi değildi. O, benim kimliğim, kişiliğim ve özgünlüğümün bir parçasıydı.
Yengemin zorlamalarına ve baskılarına rağmen, benim için saçlarımın kıymeti çok büyüktü. Onlar, anneme olan özlemimin yanı sıra, kendi kimliğimi bulma sürecimde de büyük bir rol oynuyordu. Her kırpılan tel, bana hayatın zorluklarına karşı durma gücümü hatırlatıyordu.
Ben, kendi içimdeki ışığı bulma yolculuğunda, annemin günlüğünde saklı olan sırları araştırırken, kendi kimliğimi de yeniden keşfetmeye çalışıyordum. Ve belki de bu süreçte, Işık isminin bana neden verildiğini de anlayacaktım.
Gözyaşlarım, yanaklarımdan süzülüp duruyordu, sanki içimdeki acının tuzunu alıp götürüyorlardı. "Anne, neden burada değilsin? Neden bu acıyı yaşamak zorundayım?" diye düşündükçe daha da çok ağlıyordum.
Amcam, odanın diğer ucunda, gözleri televizyona kilitlenmiş, sessiz sedasız oturuyordu. Oysa bu evdeki sessizlik, içimdeki fırtınayı hiçbir şekilde dindiremiyordu.
Yengem, elimdeki saç tutamını sıkıca kavradı ve makası gözümün önünde sallamaya başladı. "Bir kımıldasan, bu makasın ucu senin sonun olur," dedi soğuk bir sesle. "Annen gibi sen de yok olup gidersin." Bu tehditlerle sarsılan küçük bedenim, korkuyla donup kaldı.
Yıllar sonra, artık o korkunç tehditlerin gölgesinde değilim. Ama içimdeki o küçük kızın feryadı hala yankılanıyor. Şimdi, kendi saçlarımı keserek, o geçmişin hayaletlerinden kaçmaya çalışıyorum. Ama asıl istediğim, sadece huzurlu bir anın tadını çıkarmak, kavga gürültü olmadan bir nefes alabilmek.
Yaşıtlarımın neşeyle oynadığı sokaklarda, benim de o mis kokulu saçlarımla ve renkli elbiselerimle koşup oynamam gerekiyordu. Ancak hayat, masum hayallerimin üzerine kara bulutlar gibi çökmüştü. Annemin sık sık dile getirdiği gibi, "Hayat, masumiyetimizi alıp götürecek kadar acımasızdı."
Bir gün, yengem öfke dolu gözlerle üzerime yürüdü. Aldığım dayakların acısı henüz bedenimde tazeyken, en değer verdiğim günlüğümü elimden alıp çöpe fırlattı. Bu, benim için bir darbeydi, ruhumun derinliklerinde bir yara açıyordu. Göz yaşlarım, o gün için yağmur gibi yağdı, sessizce ve durdurulamaz bir şekilde.
Ancak o sessizliği, içimdeki kararlılık bozdu. Gecenin karanlığında, gözlerden uzak, günlüğümü geri aldım. Şimdi, herkesin uykuda olduğu o sessiz saatlerde, yorganımın altında, annemin bıraktığı o mirası gizlice okuyorum.
Bazen düşünüyorum da, belki de Tanrı, annemin bıraktığı sözleri kırıp benim yoluma taş koymak istedi. Annemin hayal ettiği parlak ve umut dolu yaşam benimkisi olmadı. O masallarda anlatılan mutlu sonlara dair hiçbir umudum kalmamıştı.
Gece yarısı vakti, sessizlik hüküm sürerken, annemin günlüğünün sayfaları arasında kaybolmak istiyordum. Ancak bedenim, ağır bir yorgunlukla başa çıkmaya çalışıyordu. Ancak içimdeki kararlılık ve merak, bana enerji verdi. Bütün ev sakinlerinin uykuya daldığı o sessiz saatlerde, salondaki koltuğa çöküp, günlüğü yeniden elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ACI TEBESSÜMÜ : 1
General Fiction"Karanlık gölgeler arasında umudu arayan Umut ve yıldızlar kadar parlak Işık'ın hikayesi, yaşamın karmaşık dokusunda bir arayışın öyküsüdür. Umut, kaderin cilvesiyle korkunç bir olayın gölgesinde yaşarken, Işık onunla kesişen yolları sayesinde yeni...