Kadın yanıma yaklaştığında, tuhaf bir hali vardı. Gözlerinde heyecan mı, yoksa stres mi vardı bilmiyordum; belki de korku.
"Merhaba," dedi. "Ben Işık'ın annesiyim. Bana yolu gösterir misin?"
Üzgün bir şekilde başımı salladım. "Işık annesi olmadığını söyledi."
Yüzünde hüzün belirdi ve konuşmaya devam etti. "Küçükken ondan ayrılmak zorunda kaldım. Onu yengesinin kapısına bıraktım. Orada ona çok iyi bakarlar diye düşünmüştüm. Ancak..."
Cümlenin tamamlanmasına izin vermeden araya girdim. "Mutlu olmadı. Bu birkaç gün içinde yaşadıklarımız bile bizim için birer travma. Organ mafyası bizi kaçırdı. Öldüreceklerdi ama son anda kurtulduk. Ardından çocuk esirgeme yurdunda kalmamak için hastaneden kaçtık. Bir adam bizi kaçırıp Işık'ın yengesinin evine getirdi. Yengesi hiçbir şey yapmadı. Tam kaçacaktık ki Işık içeride kaldı. Sonra ben kaçıp polis çağırdım. Polisler evi bastığında Işık'ı cesetlerle dolu bir dondurucunun içinde donmuş şekilde buldular. Şimdi de hastanedeyiz. Ve daha öncesinde neler yaşadığını bile bilmiyorum. Ve-ve siz gelmiş diyorsunuz ki 'ben Işık'ın annesiyim'. Şimdiye kadar neredeydiniz! Neden onu bıraktınız? Şimdi de bir anda annelik yapasınız tuttu ve buraya gelmeye mi karar verdiniz?"
Kadına olanları anlattığımda gözleri dolmaya başladı. O an onun acısını derinden hissettim. Her şeyi bir anda söylemem belki de doğru değildi, ama içimdeki öfkeyi dizginleyemedim.
Sustum ve konuşmadım. Kadın kolundaki çantayı kucağına aldı ve bir sandalyeye oturdu. Kafasını önüne eğdi ve ellerini şakaklarına dayadı. Ağlamaya başladı. Gözyaşları arasında ona bakmak, içimdeki duygusal yanı harekete geçirdi.
"Böyle olmasını istemezdim, mecbur kaldım," diye fısıldadı. "Hayat beni bunlara zorladı. Ona böyle bir hayat yaşatmayı istemezdim ama maalesef oldu. Lanet olsun ki oldu. Allah kahretsin!"
Onun acısını paylaşmak, içimdeki kızgınlığı bir nebze olsun hafifletti.
"Özür dilerim, sizi üzmek istememiştim. Lütfen ağlamayın. Ancak, Işık'ı daha da üzecek bir durumu yaşatmak istemem. Şimdi size söylemediğim bir şey var. Evde bizi bağlayan adam, Işık'ın babasıydı. O bu gerçeği öğrenmeden önce sizinle karşılaşırsa ne olacağını bilemiyorum."
Kadın aniden kafasını kaldırdı. Gözlerini silerek bana bakmaya başladı. Sadece bakıyor gibiydi ve bu sessizlik beni rahatsız etmeye başladı. Tam ne olduğunu soracaktım ki,
"Babası mı? Işık'ın babası mı? O pislik benim çocuğuma mı dokundu? O hapisten çıktı mı?"
Soruları hızla ardı ardına gelirken, kelimelerinden yükselen öfke ve endişe beni etkiledi. Ben nereden bilecektim ki?
"Bilmediğim bir şeyler var. Tek bildiğim, Işık'ın babasının bizi kaçırdığı ve başkalarını da aynı şekilde kaçıracağı. Yeniden hapise gireceğini söyledi zaten polisler."
Derin bir nefes aldı ve rahatladı. Bekledim, ancak hiçbir şey söylemedi.
"Kızımı görebilir miyim?"
"Ona evet veya hayır demek bana düşmezdi. Bu yüzden 'Nasıl isterseniz.' dedim."
Kadınla birlikte odanın yolunu göstermek için önde ilerledim. Kapıya vardık. Kadının ismini sormayı unuttuğumu fark ettim.
"Pardon, isminiz neydi?"
"Efendim? Ee, şey, Banu."
Bir şey söylemeden odaya ilerledik. Kapıda durduk. Derin bir nefes aldı ve birdenbire kapıyı açıp içeri girdi. Hemen ardından ben de girdim. Işık yatakta değildi. O an çok korktum. Yine birisi mi kaçırmıştı? Birini kaçırmak nasıl bu kadar kolay olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ACI TEBESSÜMÜ : 1
General Fiction"Karanlık gölgeler arasında umudu arayan Umut ve yıldızlar kadar parlak Işık'ın hikayesi, yaşamın karmaşık dokusunda bir arayışın öyküsüdür. Umut, kaderin cilvesiyle korkunç bir olayın gölgesinde yaşarken, Işık onunla kesişen yolları sayesinde yeni...