Yıl 2016, soğuk kış aylarındayız. Ben henüz 8 yaşındayım. Ailemiz dört kişiden oluşuyor: Annem, babam, kız kardeşim ve ben. Kardeşim daha 4 yaşında. Annemin adı Zeynep, babamın adı ise Salih'ti.
İki katlı bir binanın ilk katında, kiralık bir evde yaşıyoruz. Üst katta ise yaşlı ev sahibimiz ve eşi kalıyor. Ancak onlar sadece yaz aylarında burada oluyorlar; kışları köyde geçiriyorlar.
Hangi gün olduğunu hatırlamıyorum ama bir sabah yatağımda doğrulmuştum. Her zamanki gibi sıradan bir gün olacağını düşünüyordum, fakat yanılmışım. İçeriden bir adamın bağırışlarını duyuyordum. Bu ses babama ait değildi.
Sabahın erken saatleriydi. Gözlerimi henüz açmış, yatağımda doğrulmuştum. Hava soğuk ve karanlıktı. Pencereden dışarı baktığımda, gece boyunca yağan karın yeri beyaz bir örtü gibi kapladığını görebiliyordum. Bu manzara bana her zaman huzur verir, günün sıradan ve sakin geçeceğini düşünürdüm. Ancak bu sabah işler farklıydı.
İçeriden yükselen bir bağırış sesi, beni yatağımdan fırlattı. Ses, tanıdık değildi. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Babamın sesi olmadığı kesindi, peki kimdi bu adam? Endişeyle, ayağa kalkıp odanın kapısını araladım.
Koridora adım attığımda sesler daha da netleşti. Bu yabancı adam, yüksek sesle bir şeyler söylüyor, sanki emirler veriyordu. Annemin sesi de bu seslerin arasında kayboluyordu. Kardeşim ise uykusunda dönüp duruyordu, her şeyden habersizdi.
Kalbim ağzımda atarken, ne yapacağımı bilemez halde koridorun başında durdum. Annemin ve babamın odasının kapısı yarı aralık, içeriden ışık sızıyordu. Korkuyla adımlarımı hızlandırdım, anneme yardım etmem gerektiğini hissediyordum ama korku beni adeta yere çivilemişti.
Bu sahne, bir çocuğun gözünden dünya ne kadar da korkutucu olabiliyor, değil mi? Yetişkinlerin dünyasında olup bitenleri anlamak, çözmek ve onlarla başa çıkmak, bir çocuk için ne kadar da zor. O sabah, masum dünyam bir yabancının sesinde sarsılıyordu.
Yavaş yavaş, parmak uçlarımda odamdan çıktım ve sessizce salona doğru ilerledim. Kalbim hızla çarpıyordu, içimdeki korku giderek büyüyordu. Göz ucuyla salona baktığımda, iki adam gördüm. Üzerlerinde siyah kıyafetler vardı ve belinde bir silah olduğunu fark ettim. Gözlerim büyüdü, nefesim kesildi.
Babamın yüzü morarmıştı. Dudaklarından ve kaşından kan sızıyordu. Annemin saçları darmadağınık, yüzü gözyaşlarıyla kaplıydı. İkisi de sımsıkı bağlanmışlardı. Ancak bu şiddet dolu anlarda ne annemin ne de babamın sesini duymamıştım. Bu sessizlik ürkütücü ve anlaşılmazdı.
Bu adamlar kimdi ve neden ailemi böyle acımasızca dövüyorlardı? Kafamda binlerce soru dolaşıyordu. Annemle bir an göz göze geldik. Gözlerindeki korkuyu ve çaresizliği görmemle birlikte içime derin bir acı çöktü. Bana dikkat çekmeden gözleriyle kapıyı işaret etti. Kaçmamı istiyordu, bundan emindim. O, bu çaresiz bakışlarım karşısında daha fazla dayanamadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Annemin gözyaşlarını gören adam, anında ona bir tokat attı. O an içimdeki tüm korku yerini öfkeye bıraktı, gözlerim doldu. Bu sahneyi görmek, bir çocuğun yüreğinde derin yaralar açacak kadar acı vericiydi.
Hemen odama geri döndüm, kardeşim hala uyuyordu. Onu, bir şey belli etmeden uyandırmam gerektiğini biliyordum. Yavaşça yanağına dokundum ve fısıldayarak uyandırdım.
"Kalk tatlım, gitmemiz gerek," dedim titreyen bir sesle.
Kardeşim uykulu gözlerle bana baktı. "Neden?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ ACI TEBESSÜMÜ : 1
General Fiction"Karanlık gölgeler arasında umudu arayan Umut ve yıldızlar kadar parlak Işık'ın hikayesi, yaşamın karmaşık dokusunda bir arayışın öyküsüdür. Umut, kaderin cilvesiyle korkunç bir olayın gölgesinde yaşarken, Işık onunla kesişen yolları sayesinde yeni...