1.bölüm

1.9K 32 4
                                    

&

Tik tak.

Tik tak.

Tik tak.

Hayat ne garipti değil mi? Unutamam diyorsun, unutuyorsun. Alışamam diyorsun, alışıyorsun.

Karşımdaki duvarda asılı olan duvar saatine takılı kalmıştım.

"Hanımefendi, iyi misiniz?" Bir kadın karşıma geçmiş gözlerimin odağından ayırmaya çalışıyordu el kol hareketleri yaparak beni. "Hanımefendi?"

"Hı?" Dedim bir an. "Evet, evet iyiyim teşekkürler. Dalmışım."

"Bir an, öyle görünce bir şeyiniz var sandım."

"Yok, yok teşekkürler." Dedim tekrardan. Kadın baş selamı vererek önümden geçip gitti.

Kol saatime bakarak ofladım. Ne işim vardı ki zaten burda? 1 saattir burada bekliyordum. Herşey büş'üm içindi.

Çantamda çalan telefonumun sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Açıkçası telefonumun çalmasına şaşırmıştım çünkü arayacak kimsem yoktu. Abim vardı o da görevde olduğu için arayamazdı.

Arayanın numarası kayıtlı değildi. Abime birşey olduğu için mi arıyorlardı yoksa? Hemen açtım ve kulağıma götürdüm.

"Alo? Firuze berfu ankas ile görüşüyorum değil mi?" Dedi, karşı taraftan bir erkek sesi.

"E-evet buyurun?" Diye konuştum endişeyle.

"Ben, Abdullah eren ankas'ın komutanıyım. Kendisi çat-" diye devam edeceği sırada sözünü kestim.

"Kötü birşey mi oldu abime? Öldü mü? Lütfen kötü bişey olmadığını söyleyin." Korkum sesime yansımıştı.

"Hayır, hayır. Eren operasyonda kurşun darbesi aldı şuan ameliyatta. Kardeşi olduğunuzu bildiğimiz için size haber vermek istedik." Diyerek açıkladığında kalın sesin sahibi, rahatlamıştım. En azından yaşıyordu. Eğer bir asker beklediğiniz varsa ölüm haberi gelmemiş olmasına sevinebiliyordunuz. Abim eren ve kardeşim bildiğim dostum Büşra sayesinde bu duyguyu çok iyi yaşıyordum. Abim benim herşeyimdi, tek ailemdi.

Telefondaki kişiye nerede olduklarını sorduğumda doğu'da olduklarını söyledi. Geleceğimi söyleyip telefonu kapattım.

Sanki hissetmiş gibi doktorun kapısı açıldı ve Büşra çıktı. Büşra, benim dostum, kardeş, can bildiğimdi. O da abim gibi askerdi.

Doktorla vedalaşıp yanıma geldi ve yüzümü görünce kaşlarını çattı.

"Ne oldu? Bu yüzünün hali ne bembeyaz olmuşsun." Diye sordu. Ona bakmıyordum.

"Abim." Diyebildim sadece.

"Ne olmuş hamsik erene?" Diye sordu şakayla karışık.

"Vurulmuş, abim vurulmuş Büşra." Artık dolu olan gözlerimi tutamadığımda, gözlerimden yaşlar süzüldü. Normalde kimsenin yanında ağlamamaya gayret eden ben, milletin içinde ağlıyordum.

Büşra da bunu garipsemişti belliki.

"Tamam sakinleş, önce bir eve gidelim," dedi ve beni kolumdan tutarak kaldırdı.

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin