Kampüsten içeri girdiğimden beri bana dönen bakışları ve rahatsız edici fısıltıları görmezden gelmeye çalışıyordum.
İnsanlar konuşmayı severdi. Yargılamayı, yorum yapmayı ve eziklemeyi de. Hiçbir zaman onlardan biri olmamıştım ama taşıdığım soy isim yüzünden konuşulan kişiydim. Yüzümü sabit tutarak insanların arasından geçerken, içimden bir küfür savurdum.
Daha bu okulda geçireceğim iki senem daha vardı. Her ne kadar katlanılmaz olsa da buna dayanmak zorundaydım. Yaz tatilinden beri adımı her yerde görüyordum zaten. Bu hayata alışmak zor olmamalıydı benim için.
Dersimin olduğu sınıfa geldiğimde ufak bir iç çektim ve kapıyı aralayarak içeri girdim. Dersi anlatan profesör bana dönerek ters bir bakış atarak imza kağıdını gösterdi ve dersi anlatmaya devam etti. Belki de tüm bakışların odağı benken, hiçbirine bakmadım ve masaya yaklaşıp imza kağıdını alarak kendi adımı aradım.
Kim Jungkook.
Yanağımın içini dişleyerek imzamı attım ve hızla arkalarda oturan arkadaşlarımın yanına oturdum. Taşıdığım soy isimden de getirdiği sorumluluklardan da nefret ediyordum. Milletin sürekli tekrarladığı cümleleri sağdan soldan duymaktan da nefret ediyordum.
"Niye geç kaldın lan?" diye sordu Jimin.
"Uyuyakalmışım. Keşke hiç gelmeseydim amına koyayım."
Yoongi sınıftakilere ters ters bakıp başını salladı. "Sen gelene kadar bir sürü şey duyduk biz de. Çenelerini siktiklerim."
Dudaklarımı büzerek başımı sıraya yasladım ve kucağıma koyduğum ellerimle oynadım gerginlikle. Devamsızlık sınırım olmasa hiç gelmezdim bile ama mecburdum. Üniversitenin katı kuralları vardı ve bunlardan birinin de başkasının yerine imza atamıyor oluşumuzdu. Özenle takip ediliyor, yakaladıklarında disiplin ve uzaklaştırma cezası veriyorlardı.
Sol elimdeki gümüş alyansla oynamaya başlarken, verdiğim kararı sorgulamıştım bir kez daha.
Çünkü 21 yaşımda, Kim Taehyung ile evliydim.
"Jungkook böyle davranarak daha çok dikkat çekiyorsun. Biraz özgüvenli olur musun?"
Jimin'in azarlayıcı fısıltısıyla başımı kaldırdım ve kollarımı sıraya yaslayarak dersi dinliyormuş gibi yaptım. Dersin yarısında gelmiştim zaten. Birazdan mola verirdi.
"Yangın merdivenlerine geçip konuşalım biraz." diye mırıldandım sessizce.
"Kesinlikle. Hiç iyi görünmüyorsun."
Elbette değildim. Sabah kahvaltıda gördüğüm haber tüm tadımı kaçırmıştı. Bu da yetmiyormuş gibi insanların konuşmalarını çekiyordum. Sinirimi kusmak için Taehyung'a bir sürü nefret içerikli mesajlar atmıştım ama o da görmemişti.
"Siktir." diye fısıldayan Jimin'e çevirdim başımı. Kaşlarını çatarak telefonuna bakarken, tereddütlü bakışları bana döndü. "İtiraf sayfasına düşmüşsün."
Telefonunu elinden çekip alırken, "Geç bile kaldılar." diye mırıldandım sinirle ve uzun yazıda gözlerimi gezdirdim.
Beş ay önce Kim Taehyung ile evlenen üçüncü sınıf Kim Jungkook'u hepiniz tanıyorsunuzdur. Taehyung'un iş gezileri yüzünden zaten bir araya çok zor geliyorlardı ama en azından birbirlerini sevdikleri için sorun olmuyordur diye düşünüyordum. Ta ki Taehyung'un sabaha karşı ünlü bir mankenle samimi pozlarını görene kadar. Jungkook adına gerçekten çok üzüldüm. Evli olduğun kişi Kim Taehyung bile olsa mutlu olamıyorsun demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vernem Nidahen | Taekook
Teen Fictionöldürüyorsun beni, öyle iyisin ki bana. ➵ kim ailesi.