Duyduğum alarm sesiyle bilincim yavaş yavaş açılırken, yorganı başıma kadar çekerek kendimi karanlığa hapsettim. Başım, saatlerdir uyuduğumu kanıtlamak ister gibi ağrıdan çatlıyordu ama kendimi hala yorgun hissediyordum. Daha fazla uyumak istiyordum.
Fakat alarmın sesi git gide daha çekilmez bir hale dönüşüyordu.
"Taehyung alarmını kapatsana!" diye mırıldandım huysuzca.
Sabahları kendi rızam olmadan kalmaktan nefret ediyordum. Uykuma fazlasıyla düşkündüm. Bazen günün yarısından fazlasını uyuyarak geçirdiğim zamanlar oluyordu. Uyandığımda da yatağımdan kalkmıyordum. Boş boş yatmak da diğer alışkanlığımdı.
"Taehyung!" dedim tekrar. Bu sefer oflayarak kıpırdandığını ve biraz oyalandıktan sonra alarmı kapattığını duyduğumda hafifçe gülümsedim.
"Saat 1 olmak üzere." diye mırıldandı uykulu sesiyle.
Gözlerimi açmadan yatakta daha da yayıldım. Ailesi geç kalkmamızı hiçbir zaman dert etmediği için rahattım.
"Kalkmak istemiyorum. Çok yorgunum."
"Nasıl yorgunsun Jungkook? 14 saattir uyuyoruz."
Huysuzca omuz silktim. "Umrumda değil."
Başka bir şey söylemediği için uykuma geri dönmeyi bekledim. Ortam uygun olduğu sürece kolayca uykuya dalabiliyordum fakat Taehyung yatakta kıpırdanmaya başlamıştı.
"Dersin yok mu bugün senin?" diye sorduğunda gözlerimi hızla açtım ve yatakta doğruldum.
"İlk derse yetişmem imkansız." diye mırıldandım oflayarak. Edebiyat derslerini normalde hayatta kaçırmazdım.
"Bugün okulunuzda Hoseok ile konferans düzenleyeceğiz. Dersleriniz her türlü kaynayacak."
Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Ne konferansı bu?"
"Yaptığımız çalışmalarla ilgili şeyler anlatıp sizi motivasyon edecekmişi. Sikik müdürünüz çok ısrar edince Hoseok kabul etmiş."
Ettiği küfüre sırıtarak ayağa kalktım ve uyuşuk adımlarla banyoya girip işlerimi hallettim. Görüşüne göre okula beraber gidecektik ve şimdiden gerilmiştim.
Banyodan çıkıp giysi dolabına ilerledim ve kendi kıyafetlerimin arasından siyah tişört ve yırtık kot pantolonumu üzerime geçirdim.
"Takılarından çalıyorum!" diye bağırdım banyoda olan Taehyung'a ithafen.
Sessiz kalmasını onay olarak alıp takı çekmecesini açtım. Nereden aldığını bilmediğim ama parmaklarında çok beğendiğim yüzüklerinden alıp parmaklarıma geçirdim ve gülümsedim keyifle. Ona daha çok yakıştıklarını düşünmemeye çalışıyordum.
Lüksü ve gösterişi seviyordu. Boydan boya kaplanan giysi dolabı ona yetmezdi, bunun için ayrı bir odası vardı. Yüzlerce yüzükleri, saatleri ve küpeleri vardı. Bazen tam bir beyefendi, bazen de serseri olurdu. Tarz konusunda gerçekten zevk sahibiydi.
Eh, aynı zamanda yakışıklıydı ve kendinin farkındaydı. Aurasını nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. Bunu bir bakışla, hafif bir gülümsemeyle yada bir el hareketiyle yapıyordu. Bazen yapmıyordu da. Hiçbir şey yapmasa bile felaket bir adamdı.
Onunla evli olduğum halde nasıl mutlu olamadığımı sorguluyordu herkes. Yerimde olmak için yapmayacakları şey yoktu. Gözden kaçırdıkları şey çok fazlaydı. Sırf Taehyung olduğu için tapıyorlardı ona.
Taehyung iyi bir adamdı ama iyi bir eş değildi.
Bunu evli olarak evimize adımımızı attığımız ilk günde, beni yalnız bırakıp gitmesinden anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vernem Nidahen | Taekook
Ficção Adolescenteöldürüyorsun beni, öyle iyisin ki bana. ➵ kim ailesi.