10; boşanmak mı istiyorsun?

1.6K 262 214
                                    

oy vermeyenler ve yorum yapmayanlar telefonunu suya düşürüyormuş✍🏻

•••

Oturduğum pencere pervazında dışarıyı izlerken, paketteki son sigaramı içiyordum. Yoongi'nin evine geldiğimizden beri yaptığım tek şey buydu. Yol üzerinden aldığım sigara paketini bitirmiş, birkaç şişe alkol devirmiş ve biraz da ağlamıştım.

Bu duruma düşürülmekten nefret etmiştim. İnsanların neler konuşucağını düşünmek bile istemiyordum. Keyif duyacaklar ve yüzüme güleceklerdi.

Aydınlanmaya başlayan havayı fark ettiğimde, telefonumun ekranını açtım. Sabah 4 olmak olmak üzereydi ve ben üstümü bile çıkarmamıştım. Dibine geldiğim sigarayı söndürüp ayaklandım ve Yoongi'nin dolabını açıp siyah pijamalarından birini üzerime geçirdim. Bu saatten sonra uyuyamayacağımı bildiğimden odadan çıkıp salona geçtim ve koltuklardan birinin üzerine uzandım.

Eve geldiğimizde bolca konuşmuş ve içmiştik. Yoongi,  Taehyung'a olan nefretini defalarca kez dile getirmiş ve yaratıcı küfürler etmişti. Sonrasında ise yalnız kalmak istediğimi söyleyerek onu uyumaya göndermiştim. Yeterince başlarını ağrıtıyordum ve bu durum vicdanımı sızlatıyordu.

Hatalarımın bedelini sadece ben ödemeliydim, arkadaşlarım değil.

Ağlayacağımı anladığımda, yana doğru döndüm ve bacaklarımı kendime çektim. Nasıl bir yol izlemem gerektiğini bilmiyordum. Eninde sonunla Taehyung'la bir araya gelip konuşacaktık ve ne sonuca varacağımızı bilmiyordum.

Wonyoung'u unutamadığını ve tekrar onunla barışacağını söylerse ne olurdu? Öylece boşanır ve biz hiç olmamışız gibi mi davranırdık? Bunu istediğimden emin değildim. Elbette karşı çıkmazdım ama boşanırsak hiçbir şey yolunda gitmeyecekti.

Kendimi yalnız hissediyordum. Taehyung'la bu durumu konuşmak ve her şeyin iyi olacağına inanmak istiyordum.

Ona alışmıştım. Anlaşamasak bile sürekli bir arada olmaya, birbirimizle atışmalarımıza, onunla uyumaya ve onunla evli olmaya alışmıştım. Şimdi ise yapayalnızdım ve parmaklarımın boş olması canımı yakıyordu.

Neden böyle hissettiğimi bile bilmiyordum. Ona aşık değildim ama içimi kıpırdatan hislerimi inkar edemezdim. Oynadığımız aptal evcilik oyununa kendimi kaptırmıştım. Bu durumdan da nefret etmiştim.

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip gözlerimi yumdum. Ne ara onun için ağlar olmuştum? Aramızda hiçbir şey yoktu bile. İstiyorsa eski nişanlısıyla barışabilirdi. Benimle boşanıp onunla evlenebilir ve istediği gibi baba sahibi olabilirdi.

Tüm bunların umrumda olmaması gerekiyordu ama düşüncesi bile daha çok ağlamamı sağlıyordu.

Kapının çalınmaya başlamasıyla yattığım yerden doğruldum ve gözyaşlarımı silerek ayaklandım. Arkadaşlarımın uyanmaması için hızlıca kapıyı açtığımda, nefesimi tuttum.

Daha güneş bile doğmadan eve gelebilecek tek kişi oydu ama yine de bu kadar erken gelmesini beklemiyordum. Tek kelime etmeden bana bakarken, arkasında duran onlarca korumaya kısa bir bakış attım ve ben de ona baktım.

Üstünden çıkarmadığı takım elbisesiyle, göğsü hızlı hızlı kalkarken, öylece bana bakmaya devam etti.

"Neden geldin?" diye sordum bakışlarımı gözlerinden kaçırarak.

Çok yoğun, çok dikkatli bakıyordu.

"Seni almaya geldim, Jungkook."

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı kapıya yasladım. Yorgundu. Bu saate kadar ne yapmıştı bilmiyordum ama çok bitkin görünüyordu. Ben gittikten sonra neler yaşandığını merak ediyordum.

Vernem Nidahen | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin