Karşımda iştahla yemeğini yerken, çenemi avucuma yaslamış bir şekilde onu izliyordum. Yemek yerken dış dünyayla bağlantısı tamamen kopuyordu. Onu izlediğimden bile habersizdi.
"Buranın yemeklerine bayılıyorum. Sanırım biraz daha isteyeceğim."
Bakışlarım daha bitmemiş yemeğine kaydığında gülümsedim. "Daha yarısını anca yemişsin." diye mırıldandım ve bakışlarımı tekrar yüzüne çıkardım.
İtiraf etmem gerekirse oldukça yakışıklıydı. Yemek yerken bile bozulmuyordu görüntüsü. Uzun parmakları zarif bir şekilde önündeki eti zarifçe parçalara ayırıyor, iştahla yemeğini yiyordu. Nasıl bu kadar iyi durabilirdi? Bunun için çabalamıyordu bile.
Bakışları benimle buluştuğunda duraksayarak birkaç defa gözlerini kırpıştırdı ve daha dokunmadığım yemeğimi işaret etti. "Neden yemiyorsun?"
Dudaklarımı büzerek omuz silktim. "Bilmem. Canım istemiyor."
Bakışları yemeğime odaklandığında dudaklarımı birbirine bastırdım gülmemek için. Günlerdir aç bırakılmış gibi iştahla yiyordu yemeğini.
"Kahvaltı yapmadın mı sen?" diye sordum ve önümdeki tabağı ona doğru ittirdim.
"Hayır. Uyanır uyanmaz yola çıktım ve sana geldim."
Başımı sallayarak sessiz kaldım ve rahatça yemesine izin verdim. Kollarımı göğsümde birleştirip etrafa göz attım. Öğle saatlerinde olduğumuz için çok kişi yoktu ve bu rahatlamamı sağlıyordu. Göz önünde olmaya alışsam da bunu sevmiyordum.
Taehyung ile daha konuşmamıştık. Bizi direkt eve götüreceğini düşünüyordum ama çok aç olduğunu söyleyerek bizi buraya getirmişti.
"Doydum." diye mırıldandı ama bakışları benim tabağımdaydı hala.
"Mideni zorlama."
Tereddütle bir bana bir tabağa baktı. "Ya acıktığımda çok pişman olursam yemediğim için?"
"Tekrar gelir ve yersin?" diye mırıldandım alayla. "Bazen zengin olduğunu unutuyorsun."
Gülerek ayağa kalktığında ben de ayaklandım. Masaya bir deste para bırakıp ellerimizi birleştirdi ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Onunla beraber yürürken sessizliğimi koruyordum.
Restoranın kapısında durduk. Garsonlardan biri Taehyung'un kabanını getirdiğinde kısa bir müsade isteyerek elimizi ayırdı ve kabanını üzerine geçirerek tekrar elimi kavradı. Dışarı çıktığımızda yüzümüze patlayan flaşlar gözlerimi kısmama ve Taehyung'a daha da yanaşmama neden oldu.
"Hiçbir soruya cevap verme."
Taehyung'un korumaları gazetecileri engelleyerek yolumuzu açarken, elini tekrar ayırdı ve belime yerleştirerek beni yönlendirdi. Diğer eliyle de flaşların gözüme gelmesini engelliyordu.
Her bir gazetecinin yönelttiği farklı soruları duymazdan geldim ve hızla önümüze getirilen arabaya binerek rahat bir nefes aldım. Taehyung da yanımdaki yerini aldığında sonunda uzaklaşabilmiştik.
"Nereye gidiyoruz?" diye sorarken başımı cama yasladım.
"Önce konuşacağız ve sonra annemlere gideceğiz. Bu gece onlarda kalmamız için çok ısrar etti."
Başımı usulca salladım. Taehyung'un ailesini severdim. Yani elbette sorun yaşıyorduk ama kendi ailemin yanında melek gibi kalıyorlardı.
"İyisin değil mi? Gözlerine çok flaş geldi mi?" diye sordu ilgiyle ve elini saçlarımın arasında gezdirdi. Hafifçe irkilerek gözlerimi araladım ve ona baktım. Bu halini garipsesem de gülümsedim. "İyiyim. Başım ağrıdı sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vernem Nidahen | Taekook
Teen Fictionöldürüyorsun beni, öyle iyisin ki bana. ➵ kim ailesi.