1

465 46 64
                                    

yüksekten düşüyormuş hissiyle sarsılarak uyandı hyunjin. başında belli belirsiz bir ağrı vardı. gözleri sağ arkasındaki camdan giren gereksiz parlak güneş ışıklarına alışmaya çalıştı. bu sırada o, odaya göz gezdirmeye yeltenmişti fakat hafif bulanık görüşü bunu engellemişti.

yatağında doğrularak ayaklarını yere bastı. bir anlık aklına üniversite sınavına geciktiği geldi. bu düşünce onda soğuk su etkisi yaratarak ayılmasına sebep olmuştu. komodininin üstündeki saate bakmak için başını çevirdi fakat ufak açık kahverengi komodinin üstünde bir bardak suyun içinde irili ufaklı mavi çiçeklerden başka bir şey yoktu. benim komodinim nerede? diye düşündü. ne zaman değiştirmişti aklına getiremiyordu.

sınav.

hızla yataktan kalktı ve bu başının dönmesine sebep oldu. bir kaç saniye süren karanlığın ardından görüş alanı belirginleşti ve beyaz, hafif krem rengini andıran oda duvarlarıyla karşılaştı. kendi yatağının karşısında aynı boyutta bir yatak. açık mavi renkli çarşaflar ve yatağın bitişik olduğu duvarda çeşitli oyun ve çizgi film karakterlerinin posterleri. neler oluyor? diye düşündü. burası kesinlikle onun odası değildi.

eskimiş beyaz tahta kapıya ulaştı ve yavaşca açtı. neden direkt açıp çıkmadığını kestiremiyordu fakat içinden bir ses, yavaş ve sessiz olması gerektiğini söylüyordu sanki.

başını kapıdan çıkarmadan bakışlarıyla etrafı kontrol etti önce. uzun beyaz kolidor ve yaslandığı kapının aynısı olan bir kaç kapı daha. içerlerden bir yerden gelen bir iki anlamsız konuşma sesine karışmış televizyon sesi. kafası iyice karışmıştı.

sınav.

kendisine mani olamadan hızla dışarı atıldı ve kapıyı kapatmayı akıl bile etmedi. uzun kolidorda ses duyduğu tarafa adımladı üzerinde olan ince tişörtünün uçlarını tutarken. oldukça gergindi ve aklında bir sürü soru vardı fakat en önemli olanı hep hayalini kurduğu o üniversite sınavına yetişmekti. bunun için çok çalıştığını biliyordu.

kolidorun sonuna yaklaştığında açık bir salona çıktı. demir kolluklu pencelerle kaplı duvarın hemen altında bir kaç koltuk ufak bir televizyona doğru yöneltilmişti. bir an ortamın sessizleştiğini ve bakışların üstünde olduğunu hissetti. o zaman farketti televizyon izleyen aynı zamanda bir yandan konuşan kişileri. koyu mavi saçlı ve içinde hafif alaycı bakışları olan, tekli koltukta oturmuştu. yanında siyah tutamları gözlerini kapatan, elindeki kahverengi ayıcığı sıkı sıkı tutan çocuk görünümlü birisi vardı. mavi saçlı olan yanındaki koltukta oturmuş ayıcıklı olana sataşıyor ve elindeki ayıcığı almaya çalışıyordu. çocuk sessizce olduğu yerde duruyor ve ayıcığı bırakmamak için tutuşunu sıkılaştırmakla yetiniyordu. onlardan daha sessiz olan ve önündeki plastik kaptan brownie yiyen turuncu saçlı ve aralarındaki mesafeye rağmen rahatlıkla görünen çilleriyle masum bakışlı birisi daha vardı. bir yandan ikilinin didişmesini izlerken bir yandan da televizyondaki bir eğlence programını dinliyordu.

mavi saçlı olan hyunjin'e bir bakış atıp yandaki çocuğa sataşmaya geri döndü. sonra sanki aklına bir şey gelmiş gibi durdu, çocuğun ayıcığını çekiştirmeyi bıraktı ve tekli koltuğunda hyunjin'e taraf döndü. yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. oturduğu koltuktan kalktı ve ellerini eşofmanının ceplerine atarak yavaş ve kendinden emin adımlarla gelerek hyunjin'in önünde durdu. başını eğip ona baktı sonra arkasında kalan ikiliye döndü ve güldü. yeniden hyunjin'e dönüp "yine unutmuş." dedi. "bu sorgulayan, nerede olduğunu bilmeyen bakışları nerede görsem tanırım. bu sefer ne tetikledi acaba? bir çiçek? ya da..."

"jisung." dedi turuncu saçlı olan. "yeter." elindeki brownie dolu kabı yanda oturan ayıcıklı çocuğa uzattı yemesi için. jisung turucu saçlı olana sert bir bakış atıp yeniden hyunjin'e döndü. tam bir şey söyleyecekken yeniden turuncu olanın sesi duyuldu. "minho bundan hoşlanmıyor biliyorsun." dedi.

forget me not | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin