"hâlâ aynı sınıfta olmamamız sinirlerimi bozuyor." dedi hyunjin hocanın duymaması için fısıldarken. dönem ortasına yaklaşırken yavaştan kendini belli eden soğuk havayla sırtına kalın hırkasını geçirmiş ve başını sıraya uzattığı koluna yaslamıştı.
başını hafifçe kaldırarak masasının arkasında oturmuş kitaplarla ilgilenen hocasına baktı. onu duymuşa benzemiyordu. bakışlarını yeniden yanında feci bir ciddiyetle önündeki matematik sorusunu çözen sevgilisine çevirdi. hocaları herkesi gruplara bölmüş ve belirli konularda sorular dağıtmıştı. sınıfları ayrı olsa da matematik derslerine minho'yla beraber giriyorlardı ve bu hyunjin'in garibine gidiyordu. "seni her saat görmek varken, günün sadece belirli saatlerinde görebiliyorum çok sinir bozucu." diye ekledi.
minho mızmızlanan sevgilisine gülümsedi. "her gün okulda bir birimizi görmemiz ve okuldan sonra neredeyse gece geç saatlere kadar beraber olmamız dışında bir sorun yok gibi, hm?" dedi kağıttaki soruyu çözerken.
gencin bir şeye dikkatle odaklandığında hızlı hızlı kırptığı kahve gözlerini incelerken sessiz kaldı hyunjin. "geçen gün anlattığım dersi yapabildin mi?" diye sordu minho kısa bir bakış atarken.
"geçen gün anlattığın ders?" diye sordu hyunjin.
"hani yapamadığın matematik sorusu vardı ya," dedi minho kalemini durdurup. "ben de sana en başından anlatmıştım derste."
hyunjin gözlerini kısarak düşünür gibi oldu. minho'nun şaşkınlıktan kaşları havalanırken dudakları hafif aralandı. "bu bizim birlikteki ilk dersimiz değil mi?" diye sordu hyunjin.
minho önce dalga geçtiğini sanıp geçiştirdi ama sonra gencin gayet ciddi olduğunu farketti. "hyun bu unutkanlığın beni korkutmaya başlıyor. neredeyse iki haftadır matematiğe birlikte giriyoruz."
"abartıyorsun." dedi hyunjin geçiştirerek. "sadece biraz unutkanım." başını yasladığı kolundan çekti ve vücudunu hafif esnetti. "ne o, seni unutmamdan mı korkuyorsun?" dedi muzipce gülümserken.
"bir gün o da olacakmış gibime geliyor." dedi minho alayla.
hyunjin başının sevgilisinin omzuna yaslarken "hiç sanmıyorum." diye mırıldadı.
minho bir hocaya bir de yanıbaşındaki gence baktı. "bu yaramazlığını neye borçluyuz hyun, yakalanmak mı istiyorsun?" diye sordu fısıltıyla. hyunjin oflayarak uzandığı yerden kalktı.
minho sevgilisinin yüzünün asıldığını görünce önce hocanın onlara bakmadığından emin oldu, sonra da kaşla göz arasında gencin yumuşak yanağına bir öpücük kondurdu. "üzülme." dedi usulca.
"tanrım, bir oda tutun." dedi seungmin arka sıradan. ikili arkalarına dönerken gülümsediler. chan hafifçe seungmin'in koluna vurdu. "çifte kumrular arasına girmesene." dedi alayla.
"hayır yani," dedi seungmin. "hem arkadaşımı çalıyor hem de sıramı. hiç adil değil."
chan'ın dudakları şaşkınlıktan 'o' şeklini alırken seungmin'e öldürücü bakışlarını attı. "inanamıyorum kim seungmin," dedi yalancı sinirle. "benimle oturmaktan memnun değil misin?"
"bunun konumuzla ne alakası var canım?" diye üsteledi seungmin.
"gönlümü alman gerekecek koca oğlan." diye trip attı chan.
seungmin önlerinde onlara kıkır kıkır gülen ikiliye baktı gözlerini kısarak. "beğendiniz mi yaptığınızı?" dedi.
hyunjin sindiği koltukta günlüğüne bir şeyler karalarken felix ve jisung'un, leonardo di caprio mu daha yakışıklı yoksa brad pitt mi konusunda tartıştıklarını duydu. jeongin yanında oturmuş, renkli keçelerden dikerken yer yer hyunjin'e gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forget me not | hyunho
Fanfiction"seni yeniden unutacak mıyım?" diye sordu hyunjin. sesindeki tını, sorduğu sorunun cevabını çoktan bildiğini belli ediyordu. usulca parmaklarıyla oynayan ellerini tuttum. "ben hep seninle olacağım. sana verdiğim her çiçekte, baktığın her mavilikte b...