SARP BOZCAK
(Birkaç saat önce)Üstümü değiştirip odamdan çıktığımda evin içinde televizyonun yüksek sesi yankılanıyordu. Arsen'in konuyu değiştirmek için bir şeyler yeme bahanesiyle benden uzaklaşıp mutfağa gitmesinden sonra geri salona döndüğünü anlayabiliyordum.
Koridoru geçip direkt olarak salona geçtiğimde onu koltukta uyurken görmek girişte duraksamama neden oldu. Dudaklarım minik bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrılırken önümdeki üç basamağı inip her zaman birlikte oturup yattığımız koltuğun yanına geldim. Bu kadar yüksek seste nasıl uyuyabildiğini anlayamazken gözlerim, televizyonun sesini kısmak için kumandayı ararken birkaç kez etrafımda dönmek zorunda kalmıştım. En sonunda Arsen'in arkasında, koltuğun arasına sıkışmış bir halde buldum. Sesi tamamen kısmak yerine en kısık haline kadar getirdim ve elimdeki kumandayı sehpaya bıraktım.
Arsen'e döndüğümde ilk önce eğilip üstünde yattığı yastığı düzelttim, ardından elimi ensesinden geçirip onu uyandırmamaya özen göstererek yattığı yerde biraz geriye gitmesini sağladım. O kadar kenarda yatıyordu ki bir kez sola doğru dönse yere düşebilirdi. O yüzden yatakta yatarken de onu hep duvar kenarında yatırıyordum. Fazla deli yatıyordu ve uyurken çoğu zaman eli kolu sabit durmuyordu.
Onu hareket ettirmemle kaşları çatıldığında durdum. Ellerim hala onun üstünde ancak hareketsizdi. Sağ tarafa dönüp bana sırtını döndü ve uykusuna kaldığı yerden devam etti. Uyanmayacağını anladığımda daha yavaş bir şekilde koltuktan sarkan bacaklarını da koltuğa uzatmasını sağladım. Şu an her ne kadar uyanıp o tapacak kadar çok sevdiğim yeşil küreleriyle bana bakmasını ve gülümseyişini görmeme izin vermesini istesem de kendime, bunları ondan daha sonra da alabileceğimi hatırlattım ve uyumasına izin verdim. Eskiden özellikle uyuması için ben ısrar ederdim ama şimdi her an, bulduğu her yerde uyuyabiliyordu.
Bedeni olmasa bile ruhu yorgundu. Bunun nasıl bir şey olduğunu anlayabiliyor, insana nasıl hissettirdiğini çok iyi biliyordum.
Sırtını bana döndüğünde açılan boş yere oturup dirseğimi koltuğun tepesine, başımı ise avucuma yaslayarak gözlerimi Arsen'in yüzüne indirdim. Ellerinden biri her zaman olduğu gibi yastığın, diğeri ise yanağının altındaydı. Dudakları belli belirsiz aralanmış, elinin yanağına uyguladığı baskıdan dolayı hafifçe öne doğru büzülmüştü. Derin ve düzenli nefesler alıp veriyordu. Bacağımın üstündeki elimi kaldırıp saçlarına götürdüm ve parmaklarımı belli belirsiz dokunuşlarla saçlarında gezdirdim.
"Sana verdiğim sözü tutacağım, Kelebek" dedim fısıltıyla. "Anneni de babanı da bulup karşına getireceğim ve ikisine de merak ettiğin her şeyi sormanı, tüm sorularının cevaplarını almanı sağlayacağım. Sonra Cengiz'den intikamımızı alacağım. Bu dünyada seni üzüp ağlatan hesabı sorulmamış kimse kalmayacak"
Saçlarını okşamaya, bakışlarımı yüzünde gezdirmeye devam ettim. Bıraksalar saatlerce, günlerce böyle kalabilirdim. Sessizce onu izleyerek, saçlarını okşayarak, benim yanımda, güvende olduğunu bilerek...Şu son birkaç gün o kadar zor geçmişti ki sanki zaman durmuş, içinden kurtulmak istediğimiz anının içinde sıkışıp kalmıştık. Kendimi düşünmüyordum. Tek önceliğim Arsen'di. Her zaman o olmuştu ve öyle olmaya da devam edecekti. Sadece onun artık canını yakacak bir şeyler olmadan gülümsediğini, yeşillerinin titreşmeden parıldadığı görmek istiyordum. İlk tanıştığım Arsen'le şimdiki Arsen arasında evet, gözle görülür bir farklılık vardı. Artık etrafına ördüğü görünmez buzdan duvarının arkasından sık sık çıkıyor, benim yanımdayken o duvarı tamamen ortadan kaldırıyordu. Ama geçmişinden dolayı her an tetikte olduğunu hissedebiliyor, bunu ona baktığım zaman görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ 2
RomanceBir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar, kendi bahçesinde uçmaktan sıkılmış olan küçük bir Kelebek varmış. Bu küçük Kelebek'in bahçesi hem küçücükmüş hem de solmuş çiçeklerle, kurumuş ağaçlarla doluymuş. Çıplak dallar kanatlarını yaralıyor, boynu büküle...