1.7 | "BİR ÇATININ ALTI"

179 13 7
                                    

Sarp'ın peşimden arabadan inmesiyle krem rengi binaya doğru ilerledik. Ellerim sürekli yumruk olup açılıyordu. Sarp bunu fark etmiş gibi parmaklarını parmaklarımın arasından geçirerek elimi sıkıca tutmuştu. Binanın giriş kapısının önüne geldiğimizde Sarp yan yana yürüyor olmamıza rağmen benden önce hiçbir şey yapmıyor, benim önce hareket etmemi bekliyordu. Gözlerim daire zillerinin üstünde gezinirken toplam sekiz tane zilin olduğunu fark ettim. Sayılara dikkatlice bakarken aynı anda mektupta yazan daire numarasını hatırlamaya çalıştım. Bir sayıyı hatırlamak ne kadar zor olabilirdi?

Gözlerimi zillerden çekmedim. "Sarp, hang-"

"Sekiz" dedi cümlemi bitirmemi beklemeden. Boştaki elimi kaldırıp zile basacağım sırada elim havada asılı kaldı. Buradan bir an önce kurtulmam bana bağlıydı, değil mi? Ben ne kadar hızlı hareket edersem konuşma olayını da o kadar hızlı bitirip Sarp'la buradan gidebilirdik. Bu yüzden elimden geldiğince dikkatimin dağılmasına izin vermemeliydim. Gözlerim zilin üstüne sabitlenmişken birkaç kez derin nefes aldım ve zile basıp bir iki adım geri çekilerek Sarp'ın arkasına doğru sanki oradan üstüme bir şey fırlayacakmış gibi saklandım. Sarp tuttuğu elimi hafifçe sıktı.

Çok geçmeden kapı gürültülü bir şekilde açıldığında istemsizce olduğum yerde sıçradım. Sarp elimi bırakarak apartmanın kapısını içeri doğru ittirdi ve geçmem için bekledi. Yavaş adımlarla içeri girdim. Sarp hemen arkamdan gelirken hiç duraksamadan merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Her katta gözlerimi kapıların üstünde gezdiriyor, sekiz numarayı arıyordum. Çok geçmeden daireyi bulduğumda ayaklarım kapının önünde aniden durdu. Sarp benim aniden durmamla kendini frenleyemeyip sırtıma çarparken arkadan ellerini belimin iki yanına koyup dengemizi kurmamızı sağladı.

"Geldik" dedim kısık sesle, daha çok kendi kendime. Sarp başımın üstünden öptü.

"Hadi çalalım kapıyı"

Küçük adımlarla ilerlediğim sırada Sarp ellerini belimden ayırdı ama benden uzaklaşamayarak benimle birlikte yürüdü. Bu kez hiç düşünmeden elimi kaldırıp kapıyı tıklatacakken kapının aniden açılmasıyla yumruk yaptığım elim havada kaldı. Cengiz'in gösterdiği fotoğraflardan aklımda kalan görüntüsü canlı bir şekilde karşımda dururken titrek bir nefes almamak için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım ve istemsizce bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Benimkine benzer kısa saçlarını iki yanından birer tutam alarak arkada birleştirmişti. Üstünde o gün fotoğrafta gördüğüm gibi yazlık bir elbise vardı. Açık yeşil, eteklerinde küçük beyaz çiçeklerin olduğu uzun, ince askılı bir elbiseydi. Ayaklarında ise beyaz parmak arası terlikler vardı. Canlı kırmızı ojeleri hem ellerini hem de ayaklarını süslüyordu.

Bakışlarımı yeniden yüzüne çıkarttığımda gözlerinin içi parıldıyordu ve dudaklarında geniş bir gülümseme belirmiş, düzgün beyaz dişleri ortaya çıkmıştı. Üst ön dişlerinin ortasının hafifçe ayrık olduğunu fark ettim.

"Arsen!" dedi neşeli bir sesle. Bir an ileri doğru bir adım attığında bana sarılacağını düşünerek aynı anda ben de bir adım geri attım ve sırtım Sarp'ın göğsüne yaslandı. Bu hareketimle birlikte kapının girişinde durdu ama yüzündeki gülümseme silinmedi. Gözleri kısaca Sarp'a dokunduktan sonra arkasındaki kapıyı tamamen içeri doğru açtı ve, "Hoş geldiniz! Gelin, içeri geçin lütfen" dedi eliyle içeriyi işaret ederken.

Sanki on üç yıldır her gün birbirimizi görüyormuşuz gibi, beni arkasına bile bakmadan bırakıp gitmemiş gibi nasıl davranabiliyordu? Ben onun gibi iyi br oyuncu değildim. Her zaman duygularımı saklayabilen biri olmuştum ancak şu an kendi zihnimde yapayalnız kalmış hissediyordum.

ÖLÜM ÖPÜCÜĞÜ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin