Tek Kişilik Tiyatro
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyalar
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve..
Sezai Karakoç - Ölüm ve ÇerçevelerOn dört yaşıma girdiğim kıştı. Babam, bedenine o dönem hala test aşamasında olan kalıcı akıllı protezlerin takılması için gönüllü olmuştu. Şirket adını yavaş yavaş duyurmaya başlamıştı ve babam eski dostları, yeni bağlantıları güçlendirmişti bile. Öyle ki, ülkemiz bilim insanlarının ordumuz için hazırladığı yeni bir ilacın test aşamalarından nasıl geçtiğini en önce öğreniyor ve kimler üzerinde uygulanması gerektiği hakkında oy bile kullanabiliyordu.
Oyunu benden yana kullanmıştı.
Aile özgeçmişim ve kendi yeteneklerim de göz önünde bulundurulunca (Yüzbaşı Cesur'un bizzat ilgilenerek eğittiği, MİT'in kıymetli elemanı Arslan Boyacı'nın elinden su içen ve ikizi dahi, annesi sağlıkçı olan, vatan sevdalısı bir babanın oğlu) rakiplerimi eleyip, ilacın üzerimde denenmesi çok hızlı bir süreç olmuştu.
Ve acılı.
Benden sonra ilacın denendiği gençlerin tamamı bana verilen ilacının seyreltilmiş versiyonunu almıştı.
On beş yıllık tecrübenin sonunda artık elimi attığım kapı kollarını kırmıyor, insanları tek vuruşta öldürmüyor, sıradan bıçak darbeleri tarafından ağır yaralanmıyor, suyun altında sıradan bir insanın kalabileceğinden daha fazla kalabiliyor, uzun mesafeleri nefesim teklemeden tamamlayabiliyor ve kolay kolay kanamalı yaralanmalar yaşamıyordum. Fiziksel gücümün artmış olması beraberinde birçok şey getirse de -istemeden birine zarar verme korkumun artması gibi- aynı zamanda birçok şeyi de götürüyordu -sevgimi sevdiklerime gönlümden geldiği gibi göstermek-.
Yalnızca bir yılda o zamanlar ordu için eğitilen binlerce genç askere bu ilacın verildiği Dünya Sağlık Örgütü'nün kulağına gidince o dönemin hükümeti topa tutulmuş, bu gençlerin bir çoğu da sözde iyileştirme amacıyla çeşitli deneylerde kullanılarak öldürülmüştü. Kalanlar da askerlikten men edilmiş, bazıları kaza sonucu öl(dürül)müş ve hayatta olanlar da ciddi kısıtlamalarla hayatlarına devam edebilecekleri şekilde hayatlarına döndürülmüştü. Bunların da birçoğu intihar etmişti.
Kayıtlarda asla adımın geçmiyor olması, yüzümün bilinmiyor olması ve Kahraman'la oynadığımız bu "çift yumurta ikizi" oyununu ben ölene kadar sürdürecek olmamızın sebeplerinden bazıları bunlardı.
Şimdi bir takım elbisenin içine sıkışmış vaziyette hangi robot Gülce'nin yanında patlayacak, anlamaya çalışırken; Kahraman'ın über zeki iş arkadaşlarının çekilmez sohbetine ayak uydurmaya çalışmamın sebebi de buydu mesela.
"Sonra ben de ona iki haneli üç sayıyı kafasından çarpamayacaksa istediği orta düzey meslek lisesine gidebileceğini söyledim. Surat ifadesini görmeniz gerekiyordu." dedi daha düzgün bir bıyığı bile olmayan yerden bitme bir mahşer midillisi. İnce, uzun meymenetsiz bir suratı vardı ve giydiği takim elbise kendine 2 beden küçük gelmişti. Giydiği cekete rağmen bile meme uçları belli oluyordu ve aşağı taraflarındaki manzaranın detayları ne yazık ki zihnime kazınsa da aklıma getirmek bile istemiyordum.
"Dedi, Amerika'nın başkentini New York sanan göt lalesi." dedi Kahraman kulağımdan. Elimdeki kadeh ile dudaklarımı örtüp, sırıttım ve göz gezdirir gibi yapıp, Gülce'yi kontrol ettim. Bir kadıla sohbet ediyor ve sık sık etrafa bakar gibi yapıp, benim olduğum yeri teyit ediyordu.
"Duydunuz mu?" dedi bulunduğum sıkıcı grubun bir diğer parçası olan hafif göbekli orta yaşlı bir adam. Saçları kenarlardan seyrelmeye başlamış, hafif bir kirli sakalı vardı. Gruptaki herkes devam etmesi için ona bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Çileler ve Ölüm
ActionGülce'nin aksiyonsuz bir hayatı vardı. Günlerini formüllerinin arasında çalışarak geçirir, projelerini modeller ve savaş çıktığında ülkesini koruyabilecek işler ortaya koyardı. Sonra kim olduğunu dahi bilmediği insanlar onu öldürmeye çalışınca tüm d...