yirmi bir

11 2 0
                                    


Hoşgeldiiiin 

Ve yeniden merhaba :')

Okumaya devam ettiğin için

 teşekkür ederim minik yıldızım..

(bir ay sonra bölüm atmam üzerine linç yememek üzerine size uyguladığım tarife) 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(bir ay sonra bölüm atmam üzerine linç yememek üzerine size uyguladığım tarife) 

     Dün gece olay çıkartan çocuktu bu. Burada ne işi vardı ki? Belki de kütüphaneye gelmişti ve ara vermişti. Beni bekleyecek hali yoktu ya.. Adının Emre olduğunu hatırladım, köşede sigara içerken bir an da benim olduğum tarafa döndü. Beni fark ettiğinde sigarasını yere atıp ayağıyla söndürdü. Bu yaptığına gıcık olmuştum çünkü bu doğaya zarardı. Kendini zehirliyorsun bari doğayı zehirleme.

Yanından geçecekken önüme geçti ve gözlerimin içine baktı. Bir şey söylemesini beklerken çekip gitti, arkamı dönüp arkasından kaşlarımı çatarak baktım. Zoru neydi bu malın? Gözlerimi devirerek eve doğru yürüdüm. Nereye gittiğini umursamadım, çünkü muhtemelen kütüphaneye geri dönüyordu. 

Eve geldiğimde anahtarlarımı çıkarmak için çantamın içinde küçük çaplı bir boğuşmaya girerek arayışımı tamamladım. Tam kafamı kaldıracakken biriyle çarpıştım. "Dikkat et cüce" diyerek uzaklaşan sesin sahibini çok iyi tanıyordum İkizimin salak sevgilisi Anıl... Cüce senin ebendir dedim içimden tabi...

Eve girdiğimde doğruca odama yöneldim. Cidden hayatımda bir tane olsun doğru erkeğe rastlamayacak mıydım? Hepsi garip, düşüncelerini yansıtmayı bilmeyen asalaklardı. Sen hariç babacım sorry.. Odama girdiğimde çantamı masamın olduğu tarafa fırlattıktan sonra kendimi yatağa attım. Okuldan da, hayatımdan da, içimdeki bu boktan histen de nefret ediyordum. Neden sürekli mutlu olmak için bir şeylere ihtiyaç duyuyoruz ki? Neden birine veya bir yere ait olma ihtiyacı hissediyoruz ki? 

İçimdekileri birine dökmezsem delirecektim, telefonu elime aldım ve Derin'e yazmaya karar verdim. Sohbete girdiğimde bana hoşlandığı yeni çocuktan bahsettiğini gördüğümde bu düşüncemden  vazgeçip telefonu fırlattım. Yastığımı yüzüme bastırıp çığlık attım. O sırada kapım açıldı "iyi misin annecim" sesiyle kendime gelip gülümsedim "iyiyiim annee" dedim en mutlu seslerimden birini takınıp, annem tek kaşını kaldırıp inanmamış gibi baktı. "Okul biraz yorucuydu" en yenilebilir yalan bu gelmişti aklıma, ne diyebilirdim ki? Tanımadığım bir çocuk bana garip garip davrandı bu yetmezmiş gibi kızının sevgilisi de beni teke tek bulduğu her ortamda ezikliyor mu ?

 Annem yanıma gelip oturdu, saçımı düzeltip beni sevdiğini söyledi ve saçıma öpücük kondurdu. "10 dakikaya yemek hazır ve seni seviyorum" başımı tamam anlamında salladım. Kapıyı kapattıktan sonra yukarıya doğru bakarak göz yaşlarımı geri gönderdim. Ağlamaktan nefret ediyordum. Ama yalnızken sürekli ağlarken buluyordum kendimi. Sonrasında da kendimi kızarken buluyordum kendimi çünkü kimine göre belki de hiçbir şey yaşamadım, kimi ne göre de şımarıklıktan başka bir şey değildi takıldığım şeyler.. 

avluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin