Hoşgeldiiiin ✨
ve tekrardan merhaba..
Uzun zaman oldu biliyorum :')
bir bölüm daha bekleyip okuduğun için
çok teşekkür ediyorum..
ve seni yeni bölümle baş başa bırakıyorum...
(çok uzun zaman olduğu için dövmeyin diye şirinlik yaparken me)
~~~
"İçeriye gireceğim müsaadenle!" diye çıkıştım. Boy farkımızdan dolayı yukarıya bakmak zorunda kalıyordum. Ve boynum ağrımaya başlamıştı. "Biliyorum ama öncesinde sana bir kahve ısmarlama şansım var mı?" sorusuyla şaşkınlığımı gizleyemedim. Bana uyuz oluyor falan sanıyordum çünkü.. "Cevabın?" diyerek başını yana yatırıp beni ikna etmek istercesine gülümsedi. Kafamı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Sanki konuşma yetimi kaybetmiş gibi hissettim o an, ilk defa böyle şeyler yaşıyordum heyecanlanmam normal değil mi ya? İlk defa biri bana böyle bir teklifle geliyordu. Acaba ben mi abartıyorum ya!? Çocuk sadece kahve içmeyi teklif etti belki de başka bir şey konuşacak benimle?! Kafamdaki seslerle konuşmakla meşgul olduğum için aramızda gergin bir sessizlik vardı. Bir adım gerisinde onu takip ediyordum ama arada göz ucuyla beni kontrol ettiğinin de farkındaydım.
Sessizce onu takip etmeye devam ederken sonunda tanıdık bir yerin önünde durduğumuzda "Genelde burada takıldığını görüyorum, o yüzden güvende hissedersin diye düşündüm ama istersen başka bir yere de gidebiliriz?" kafamı hemen olumsuz anlamda salladım "yok yaa.. fark etmez benim için" dediğimde gülümseyerek karşılık verdi. "O zaman sen ben kahveleri alayım, sen de bize güzel bir yer seç olur mu?" kafamı olumlu anlamda sallayınca "Ne içersin bu arada?" diye sorduğunda "cappuccino, vanilya aromalı." Beni onaylayıp sipariş vermeye doğru ilerlediğinde, ben de masayı seçmek için mekana göz attım ve nedense çok da ilgi çekmemek istemedim ve üst kata çıkan merdivenlerin arkasında kalan kuytu masayı seçtim. Masanın manzarası denizi görüyordu ama dışarıdan ve mekanın içinden o kadar da görülmüyordu. En azından ilk bakışta fark edilecek kadar kabak gibi ortada değildi. Oturup, Emre'yi beklemeye başladım.
Elinde fincan ve karton bardakla geldiğinde, fincanı benim önüme koyduğunda teşekkür ettim. O da yerine geçerek "ne demek efendimm" diye şirinlik yaptığında, gülümsememi son anda durdurdum. "Konu neydi?" dediğimde, tek kaşını kaldırarak bana baktı. "Bir şey konuşmak istediğini sandım da?" dediğimde, son anda dank etti heralde "aa, evet.. Bu kadar hızlı girmeyi beklemiyordum ama neyse Yağız uyarmıştı, hazırlıklıyım az buçuk" diyerek göz kırpıp, gülümsedi. Tek kaşımı kaldırarak "Yağız? Uyarmıştı?! Ne demek oluyor anlayamadım" diye sorduktan sonra aşırı da atarlı davranmak istemediğim için arkama yaslanarak kahvemden yudum aldım. "Iıı.. Şöyle ki, senden önce bir ipucu hakkı kullandım diyelim" kaşımı daha açık ol der gibi kaldırdım ve yüzüne bakmaya devam ettim. Yağız malı ne iş çeviriyordu anlamak istemiyordum şu an. Gerildiğim için ne yapacağımı bilemez hale girmemek için saçımı geriye doğru attım. Ve konuş artık bakışlarımı atmaya devam ettim. Kahvemden bir yudum daha alırken "Bizi bir deneme şansımız var mı?" sorusuyla son anda kahvemi suratına püskürtmemek için yuttum. Ve öksürmeye başladım. Bana peçete uzattığında, alıp "Biz??" diyerek ona baktım. "Biz işte, ikimiz, sen ve ben.." diye devam ettirirken, "anladım" diyerek onu böldüm. Ve sessizleştim, ne söyleyeceğimi ya da ne yapacağımı bilemedim. Ben şu an sakin bir şekilde testimi çözecektim ya, hiç mi huzur şansım yok benim.. İç sesimi susturarak, bir cevap beklercesine bana bakan Emre'ye döndüm. "Şu an benden bir cevap bekliyorsun" dediğimde beni onaylarcasına kafasını salladı "ama sana bir cevap verecek kadar seni tanımıyorum ki.." dediğimde "biliyorum ama bana bir şans vermeni istiyorum. Sonucu her ne olursa olsun seni tanımak istiyorum" diyerek masaya kollarını koyarak yüzünü bana doğru hafif yaklaştırdı. "Emin ol, buna değecek.." bilemiyordum ve bunu bakışlarımdan anladığında cümlesini devam ettirdi "en kötü yakışıklı bir arkadaşın olur fena mı?" diyerek göz kırptı. Cümlesine gülümsemeden edemedim. Onun gibi ben de masaya kollarımı koyarak çenemi tek elime yasladım " En kötü güzel ve zeki bir arkadaşın olur olarak değiştirelim onu" diyerek tek kaşımı kaldırarak tehditkar bakışımı gülümseyerek ona yönelttim. Kahkaha atarak ellerini birleştirip ensesinin arkasına getirdi ve sandalyede geriye doğru yaslandı. "Öyle olsun bakalım" dedi. Ve muhabbet etmeye başladık.
~~
Telefonumun titreşimiyle odağım oraya kaydı. Kütüphaneden çıktığım saatlere gelmiştik ve ben vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. "Sorun mu var?" sorusuyla telefonumdan kafamı kaldırıp, odağımı tekrar Emre'ye çevirdim ve kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Hayır bir sorun yok yaa, külkedisinin evine dönme vakti geldi sadecee.." dedim. Gülümsememe karşılık alt dudağını aşağı sarkıtarak "Yaa.. Bu kadar çabuk mu?" dediğinde, "Çabuk mu? Üç saat oldu neredeyse çocuk adam" dedim. "Benim için çabuk belki hanımefendi?" dediğinde ellerimi bilmiyorum dercesine iki yana kaldırdım. "Maalesef, gitmeliyimm." dediğimde ben toparlanırken o da toparlanmaya başladı. "En azından evine bırakayım" dediğinde, "yok yaa.. Gerek yok gerçekten.." tam beni reddedecekken "biraz ağırdan alalım değil mii?" diyerek ona sevimli gülümsemeli bir bakış attım. Kafasını patron sensin dercesine salladı, beni onayladığında gülümsedim. Aferin adam ol! diyen içsesimi susturmaya çalıştım.
Tam gidecekken beni bileğimden tutarak durdurdu. "En azından numaranı alsam? O da hız sınırını aşar mı?" dediğinde, "ahh!! doğru" diyerek şakasına güldüm ve numaramı verdim. Mekandan çıktığımda suratımda durduramadığım bir gülümseme vardı. Mal gibi ne gülüyorsun kızım deli sanacaklar diyen iç sesimi haklı bularak, gülümsememi bastırmaya çalıştım. En azından çabalıyordum. Ne zaman geldiğimi anlamadığım durağa vardığımda kulaklıklarımı çıkarıp, müzik dinleyerek otobüsümün gelmesini bekledim.
~~
Otobüs yolculuğum boyunca konuştuklarımızı düşündüm. Eğlenceliydi, muhabbeti sarmıştı en azından.. Üç saatin nasıl geçtiğini anlamadın kanka bir zahmet diyen zorba iç sesime bir orta parmak emojisi yolladım.. Yanii sonuç olarak tatlı çocuktu da bir şans vermekten en azından şu anlık bir zarar gelmez diye düşünüyordum. Telefondan art arda gelen titreşimle düşüncelerime ara verip, telefonuma düşen bildirimlere baktım.
Yağız, Emre'yle buluştuğumu yazmıştı ve tabi ki Derin şaşırarak onun neden haberi olmadığını, Emre'nin ne alaka olduğunu sorgulamış, sonrasında zaten bakışlarından bir şeyler anladığını söylemişti ve en sonunda da bana tehditler savurmuştu. Hemen gruba detay olmazsa cenazemin kılınacağı bildiğim için detaylı ama konuşmalarımızın içeriğini atlayarak özet geçen, sonunda ise bana hiç haber vermediği ve erkek tarafıyla işbirliğine girdiği için Yağız'a tehditler savurduğum bir mesaj gönderdim. Derin erkolara pek de güvenilmez ama tek de yaşam süremeyiz temalı ve sonunda Yağız'a yaptığım tehditleri destekleyen bir mesaj yollarken, Yağız da haklı olduğumu ama yalnızlıktan çürümemi istemediğini söylediği bir mesaj yollamıştı. Yine de benim tarafımda olması gerektiği için Derin'le birlik olup onu zorbalayınca, dedem çocuğu emzirmek için yardım istiyor gibi aşırı gerçekçi bir bahane üretip çevrimdışı olmuştu. Ben de eve yaklaştığım için Derin'e aşk dolu bir veda edip, otobüsten indim ve eve doğru yürümeye başladım.
Evin yakınlarına geldiğimde Mina'yı lüks siyah bir araçtan inerken gördüm. Beni görmemesi ya da onu gördüğümü görmemesi için görüş açısında olmayan bir sokağa girip, biraz bekledikten sonra aracın yan taraftan geçtiğini görünce eve doğru ilerledim. Bu kız ne karıştırıyordu yine ya? Aman neyse, illaki bir şekilde çaktırır ve öğrenirim diye düşündüm. İkinci kez oluyordu bu durum ve illaki bana anlatır diye düşünerek kendimi durdurdum.
Eve girdiğimde, "Üzerinizi değiştirip, doğru masaya kızlarr" komutuyla odama yöneldim. Çantamı çalışma masamın yanına fırlatırken, telefonumu da yatağıma fırlattım. Üzerimi değiştirip banyoya yöneldim. Oradaki işlerimi hallettiğimdeyse yatağımın üzerinden telefonumu alıp odamdan çıkacakken, gelen bildirimi okuduğumda, şaşkınlıkla olduğum yerde kalakaldım...
~~~
Bölüm sonuuu
Sizce mesajı gönderen kişi kim?
Oluşmaya çalışan çiftimizi beğendiniz mii?
Bölümü okuduğunuz için teşekkürler
yıldıza tıklayarak siz de gökyüzümüze katılabilirsiniz ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
avlu
Teen FictionKardeşlik için son bulmayan arkadaşlıktır derler, peki ya bir kaybın iki zıt kutuba dönüştürdüğü iki kardeş için de geçerli midir bu?