Hikayeye geçmeden önce burayı okuyun hikayede genelde kahraman bakış açısındayken bir anda anlatıcı bakış açısına geçebiliyorum bu yüzden linçlemezseniz sevinirim benimde hikaye yazma tarzım böyle alışın
------------------------------------
Akademide normal günlerden birini yaşıyorduk, biyoloji konusunda hayvan kanı taşıyanlara yeni geçmiştik -pek önemsediğimi söyleyemem- sadece anatomileri bizimkilerden biraz farklı o kadar, herneyse. Sadece efsane olmalarına rağmen ders olarak görmemiz saçma geliyor, okul çıkışı önemsiyecek daha önemli şeylerim var, evet derslerden daha önemli şeyler. Akademide öğretim üyesi sayılırım, kimya ve biyoloji ilgi alanım -hayvan kanı taşıyanlar ilgimi çekmiyor :p-, kimya laboratuvarına noldu sormasanız daha iyi, eh- boom? Anlarsınız işte neyse. Bence hala kimya alanında öğretim üyesi olmam mucize, ama laboratuvara almıyorlar..-
Okul çıkışı Müdür Nahida beni ofisine çağırdı, olaya karıştığım falan yok zaten niye çağırıyorsa. Beni güler yüzle karşıladı ve masasının önündeki sandalyelerden birine oturttu. Müdür Nahida, kendisi nazik, sevecen, tatlı biri, ama yaşına göre aynı bi' çocuk görünümünde. Kendi sandalyesine oturup çekmeceden bir kağıt çıkardı ve bana uzattı, "Yeni bir ögrencimiz var Cyno, adı Tighnari ForestWatcher kendisi yarından itibaren aramızda olucak. Senden istediğim ona gözcülük etmen gibi bir şey."
Elimdeki kağıttaki yazıları gelişi güzel gözden geçirdikten sonra fotoğraf kısmına baktım, normalde kapşonlu ve ya şapkalı fotoğraf kabul etmezlerdi ama bu Tighnari denen herifin fotoğrafta yüzü bile zar zor belli oluyordu. Elindeki kağıdı Nahida'nın masasının üstüne koyup ona baktım, "Pekii, akademide o kadar öğrenci varken niye ben Bayan Nahida?" dedim sakin bir ses tonuyla Nahida'nın cevap vermesi uzun sürmedi. "Öğretim üyesisin sonuçta, bi' zahmet kantinde telefona bakacağına bari bir işin olsun. Bu teklifimi kabul edersen sevinirim Cyno." İç çekip Nahida'nın teklifini kabul ettim, yani alt tarafı öğrenciye göz kulak olucam en kötü n'olabilir ki? Akademiden çıktığım gibi Razor'u Bayan Lisa'dan almak için yürümeye başladım, Razor kim derseniz o benim kardeşim. Üvey ya da öz fark etmez ona bakmakla sorumluyum. Kendisi, diğer çocuklardan farklı olarak biraz uhh, nasıl denir ki, vahşi? Onu yetimhaneden aldığımda da öyleydi, ama alıştım, orada olmayı haketmiyordu. Yolda giderken hava zaten kapalıydı bide yağmur yağmaya başlayınca en yakın kafeye sığınmayı seçtim. İçerisi pek dolu sayılmazdı, herkes kendi halinde takılırken bende boş bir masaya geçip yağmurun dinmesini beklerken kendime bi' kahve söyledim, boş boş beklenmez tabi.
İlerleyen saatlerde sağnak yağmur yerini fırtınaya bırakmıştı, Lisa'ya bu durumu bildirmiştim, bugün Razor Lisa'da kalacaktı. Sırt çantamdan kulaklıklarım ve bir okuma kitabı çıkardım, kitabı okurken arkada çalan müzik zamanın geçmesine yardımcı oluyordu. Şuan olduğum yerin 7/24 açık bir kafe olması bütün geceyi orda geçirmeme olanak sağlıyordu.
Saat 00.36 idi, biri içeri apar topar girdi, kafasında geçirdiği ıslak kapşonluyu çıkarmaya bile yeltenmeden en köşede duran boş masaya oturdu. Kollarının arasındaki postacı çantasını masanın üstüne koydu ve içinden bir defter çıkardı, herhalde eskiz defteriydi, kapağında çeşitli çizimler vardı. Geceyi sadece orda oturup bir şeyler karalayarak geçirdi. Ne çizdiğini merak ediyorum, güzel sanatlar falan okuyordur herhalde. Tanışmak isterdim açıkçası ama belki kendi halinde takılması daha iyiydi...
Bir ara uyuya kalmışım, uyandığımda saat beş buçuktu, yağmur durmuş heryer ıslanmıştı. Bide soğuk hava ile birlikte yerler dolmuş ayak basılmayacak hale gelmişti. E bi' zahmet karda yağsın kış mevsimindeyiz sonuçta. Neyse. Hesabımı ödeyip kafeden çıktım, kafenin camından içeriyi bi' süre gözledim, o yabancı gitmişti bile, eh niye umursuyorsam. Yavaş ve dikkatli adımlarla akademiye yürümeye başladım, ayakkabılarım kaysa kendimi yerde bulmam uzun sürmeyecekti.
Akademinin büyük demir kapısından içeriye girdim erken bi' saat olmasına rağmen yinede bir kaç öğrenci vardı -bu soğukta napıyorlarsa- aralarında tanıdık bir yüz varmı diye kontrol ettim ama yoktu. Cebimdeki telefonu çıkarıp saate baktım, ders saatine yaklaşık 45 dakika falan vardı. Akademinin içine girip kendi dolabıma ilerlemeye başladım, dolaba ulaştığımda çantamı ve üzerimdeki ceketi dolaba atıp -evet atıp- ögretmenler odasına iledim. İçerisi -erken saat olmasına rağmen- normalde dolu olurdu, herhalde toplantı falan vardır. Herzamanki gibi masanın üzeinde duran listeyi alıp inceledim, öğretim üyesi işleri falan vardı işte. Herkesin kendine ayrı listesi var, normalde listemin herkez gibi dolu olması gerekirdi, ama içinde sadece 'Yeni ögrenciyi karşıla ve ilgilen' yazıyordu. Görevim sadece bu ise imzalayıp hemen Bayan Nahida'ya verebilirdim, kolay iş. Listeyi masadan aldığım sınıf defterlerinin üstüne koyup odadan çıktım. Teker teker bütün akademideki sınıfların kitaplarını koydum, evet listemde bir şey yazmıyordu, ama bunun yazmasına gerek yok. Sonuçta zorunlu görev. Sınıfları gezmeyi bitirdiğimde ders zilinin çalmasına 4-5 dakika kalmıştı.
Nahida'nın ofisine ilerlemeye başladım, ofisin önüne geldiğimde kafasına kaşonlu geçirmiş bi' çocuk kapının önünde duruyordu. Belki Nahida'nın bahsettiği çocuk buydu, ne biliyim. Yanına gelip elimi omzuna koyunca irkilip aniden geri çekildi, o sırada postacı çantasının içinden bir defter düşüverdi, temasa alışık değil galiba. Yerdeki defteri almak için uzandığımda kendisi hızlıca defteri kapıp kollarının arasına aldı, sanki çok önemli bir şeymiş gibi sımsıkı tutuyordu. Kapşonlusunun üst kısmını tutup yüzüne doğru çekti ve bir kaç adım geri gitti, utangaç biri olduğu belliydi. Elinde duran kitabın kapağına gözüm takıldı bir an, dün geceki yabancının eskiz defterinin üzerindeki çizimlere çok benziyordu.
"Hey, uhh- iyi bir başlangıç olmadı, bunun için özür dilerim. Adım Cyno Mahamatra, bulunduğun akademide ögretim üyesiyim." dedim. Karşımdaki çocuk yüzüne çektiği kapşonluyu yüzünden kaldırıp bana baktı, çekingen bi' ses tonuyla konuşmaya başladı "Adım- Tighnari ForestWatcher, yeni ögrenciyim..." derken gözünü kaçırır gibi oldu. Evet, bu Bayan Nahida'nın bahsettiği öğrencinin ta kendisiydi. Belki dün geceki yabancıda oydu, kim bilir. "Sen Tighnari olduğuna göre, şuandan itibaren gözetmeninim." gülümseyerek dedim alaycı bi' ses tonuyla. Tighnari bi' anda yüzünü başka yöne çevirdi, ne dedim ki?? "Yanlış bir şey mi dedim?" derken yüzüne doğru bakmaya çalıştım, oh hayır- yüzü kızarmış... sikiyim. Aklım neredeydi bilmiyorum, onu çenesinden tutup yüzünü kendime çevirdim. Hassiktir ne düşünüyorum ben ya... "Biriyle göz kontağı kurmamak saygısızlıktır, biliyorsun değil mi?"
"Ü.. üzgünüm-" gözlerimin içine bakması bir saniye bile sürmeden gözünü yine kaçırdı... İç çektim ve çenesini bıraktım. Oda doğal olarak uzaklaşmaya başladı. Utanmanın vücut bulmuş hali gibiydi, off. Başka işim yokmuş gibi bu herife göz kulak olucam, dur ya benim cidden ona göz kulak olmaktan başka işim yok- Agh.. Bayan Nahida... sanki başkası yok. Sikiyim böyle şansı. Nahida bir süre sonra ofisine geldi, imzalı listeyi ona verip odadan dışarı çıktım. Uzun koridoru başından sonuna kadar süzdüm, Haitham ve Kaveh her zamanki gibi koridorda kavga ediyorlardı. Klasik. Yanlarına gitmeye bile yeltenmiyorum, ikiside sinir bozucu, ama güzel ship ya, herneyse. Şimdi, bu çocuk nerde olabilir acaba?
-1006 kelime yey
;; ☆. •° .• 🌾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belong To Me.. (Cynonari FanFic TR)
FanfictionBazen bir şey, ya da biri sadece size ait olmasını istersiniz. Kimse ona dokunmasın, konuşmasın, yanına bile yaklaşmasın ister, ona göre davranırsın. Belki bana bakar ve "Çok tatlı..." der. İşte ben ona bu kadar çok bağlandım...(school/modern au) se...